Hakan Albayrak
Hakan Albayrak’ın Fethullah Gülen hakkında yazdığı eski yazıları, yaptığı konuşmaları hatırlıyorum da içim titriyor, mideme kramplar giriyor…
İnsanlar birisini ölesiye sevebilecekleri gibi, yüzünü görmek istemeyecek kadar nefret de edebilirler…
Sevgi, hem sevilene ve hem de sevenin kendisine zarar vermemesi şartıyla saygı duyulası bir duygudur…
Nefret de öyle…
Eğer nefret duyguları bütün bedenini sarmış olan kişi, nefret duyduğu insana şiddet uygulamıyor, maddi, manevi, fiziksel zarar vermiyorsa saygı duyulmasa bile anlayışla karşılanmalıdır…
Ama…
Daha önceleri ölesiye saygı duyulan, sevilen, uğruna nice dostlar kırılan birine daha sonra düşman olunduktan sonraki duyulan nefretin ve öfkenin mutlaka bir ölçüsü, bir düzeyi olmalı…
Olmazsa ne olur?..
Severken de nefret ederken asıl etkenin “manevi” değil “bencil hesaplar” olduğuna hükmedilir…
İnsan daha önce sevdiği birinden nefret edebilir elbette ama o nefret gösterileri eski dosta, büyüğe hakarete varmaz…
Varmamalı…
Hakan Albayrak’ın Fethullah Gülen hakkında yazdığı eski yazıları, yaptığı konuşmaları hatırlıyorum da içim titriyor, mideme kramplar giriyor…
O eski yazıları ve konuşmalarını bugün yalanlaması, yanlışlaması “hata ettim” demesi de kabul edilebilir elbette…
Ama…
O hakaretler…
Küfürler…
Aşağılamalar…
İşte kabul edilemez olan onlar…
Zira aşırı sevgi ve bir süre sonra aşırı nefret bir süre daha geçtikten sonra yeniden aşırı sevgiye dönüşebilme potansiyeli olduğunu gösterir…
Bu kadar yoğun duygu devrilmeleri yaşayan birisinin “fikir beyan etmesi” kadar ona köşe vermek ve ondan “kanaat önderliği” yapmasını beklemek de felâkettir…
Yani…
Kısa bir süre öncesine kadar ölesiye sevdiği, saydığı Fethullah Gülen’den şimdi de ölesiye nefret eden ve ona karşı kin, öfke kusan Hakan Albayrak kaybetti…