Hakan Aksay
T24
Sevgili meslektaşlarım;
Hakan Aksay’ın, başlığı altında yayımlanan yazısını l(Okumadıysanız eğer) lütfen okuyun.
“Okuyun” çünkü…
Aksay’ın makalesinin içindeki şu bölüm çok “önemli”…
Bakın ne diyor:
“Siz bu ‘üzüntü showlarınız’ arasında pek duyamıyor olabilirsiniz, ama Recep Gökçe bu durumdan çok rahatsız.”
Recep Gökçe’yi hatırladınız mı?..
Ermenek’te evlâdını yitiren babalardan biri…
Ve…
Yaşı 75 olduğu için; “Yerli Malı Haftası” kutlamalarının yapıldığı yıllarda “Fakir” olduğunu gizleyen öğrencilerden…
Pardon...
“Fakirliğini gizlemek” değil asıl amacı…
Ailece “İhtiyaç sahibi” olduklarının bilinmesini istememek…
Zira…
“Acınası Ailenin acınası çocuğu” olmak ya da öyle görünmek onurunu incitiyor…
Peki bizim televizyonlarımız ve gazetelerimiz ne yapıyor?..
Israrla, Recep Gökçe’nin patlamış, yarılmış “Lâstik” (”Gislaved” marka) ayakkabılarını hatırlatıp (Hrant Dink’in katlinden sonra da katilleri azmettirenlerin kimler olabileceğini tartışmak yerine Hrant’ın ayakkabılarının altındaki deliği gösterip durmamışlar mıydı?); onun ihtiyaç sahibi olduğunu anlatarak “yoksulluğunu” istismar ediyorlar…
Recep Gökçe’nin derdi yırtık ayakkabıları değil ki…
Aksine...
"Yoksulluğunun, yardıma muhtaç olduğunun" ısrarla ön plâna çıkarılmasından rahatsız; çocukluğunda ve ondan sonraki bütün hayatı boyunca olduğu gibi...
Onun asıl derdi; devletin (Hükümetin), işverenin, denetçilerin, sendikanın ve neredeyse herkesin ortak ayıbı olan “cinayet” gibi maden kazası…
Kaybettiği evlâdı…
Hakan Aksay o kadar güzel ve o kadar “gerçekçi” anlatıyor ki; okumadıysanız lütfen okuyun…
Zannederim kendisini “Günün Köşe Yazarı” seçtiğim için bana hak vereceksiniz…