Günün yazarı Murat Bardakçı
Murat Bardakçı'yı değindiği konunun önemine binaen günün yazarı seçtiğimizi belirtelim.
Hukuk fakültesinde akademisyen olan Ceren Damar'ın bir öğrenci tarafından korkunç şekilde öldürülmesi hepimizi üzdü.
Fakat böyle bir meselenin ele alınması gereken birçok boyutu vardı.
Bugün Murat Bardakçı, olayın üzerinde pek durulmayan bir yanını köşesine taşıdı.
Kopya çekmek zorunda kaldığını ifade eden katilin "Dersler çok ağır, bir kitap 500 sayfa." sözlerinden yıla çıkan Murat Bardakçı, şöyle diyordu:
"Hadisenin üzerinde pek durulmayan bir tarafı daha var: Cinayeti işlemesinden önce intiharı düşünen, hattâ bir de mektup hazırladığı iddia edilen katil zanlısının mektupta geçen “Beni bunu yapmaya mecbur bıraktılar. Dersler çok ağır, bir kitap 500 sayfa. Siz hiç kopya çekmediniz mi? Beni bunu yapmaya mecbur bıraktılar” şeklindeki ifadeleri…
Vahametin farkında mısınız? 500 sayfalık bir kitap artık bazı kişilerin akıl sağlığını bozmakta, okuma mecburiyeti cinayet sebebi olmakta ve insanları katil yapmaktadır!
Bugün bu hacimdeki bir ders kitabını eziyet gibi gören öğrenci İstanbul Hukuk Fakültesi’nde 40’lı ve 50’li senelerde Sıddık Sami, Hıfzı Veldet yahut Tahir Taner gibi hocaların okuttukları herbiri bin küsur sayfa olan ders kitaplarını hıfzetme mecburiyetinde kalmış olsa idi herhalde katliam yapardı!"
Yazının devamını sizlerle paylaşmadan önce Murat Bardakçı'yı değindiği konunun önemine binaen günün yazarı seçtiğimizi belirtelim.
Bardakçı'nın yazısının devamı ise şöyle;
Meselenin esası, gençlerin, hattâ öğrencilerin artık kitaba tahammül gösterememeleridir! 500 sayfalık kitap gence ağır geliyor, meslek sahibi olmanın şartının birçok kitabı ardarda hatmetmekten geçtiğini düşünmüyor; işin kolayına kaçmayı, yani kopya çekmeyi tercih ediyor ve yakalanınca da yakalayan hocanın gidip canını alıveriyor!
Katil zanlısının bunu yapmasında hem kendisinin hem de çevresinin “Kurtlar Vadisi” neslinden olmalarının etkisi tabii ki vardır ama işin bu noktaya gelmesinde üniversite sistemindeki aksaklıkların rolü de büyüktür. Bakkal dükkânı açar gibi dört bir tarafta üniversite kurulur, özellikle de özel üniversitelerden bazıları “parayı veren düdüğü çalar” kafası ile meslek edinmek isteyenleri değil de her önüne geleni ücretini ödemesi şartıyla öğrenci diye alır, üstelik üniversiteyi şirket kafası ile idare edip promosyon, taksit, tenzilât, burs vesaire gibi teşvikler sunup dururlarsa işin sonu bu olur! Öğrenci ders kitabını okumayı zül, kopya çekmeyi de hak görür ve buna müsaade etmeyen hocayı canından eder!
Türkiye’deki hukuk fakültelerinin adedi bugün hayli yüksek, devlet üniversiteleri ile vakıf üniversiteleri bünyesinde 84 adet hukuk fakültesi var. Bu fakültelerde eğitim bakımından nasıl dağlar kadar kalite farkı bulunduğunu da 2019-2020 öğretim yılında öğrenci alınırken uygulanan taban puanlar zaten açık şekilde gösteriyor: En yüksek puan 530, en düşüğü ise 299; yani doğru dürüst bir üniversitenin hukuk fakültesine girebilmek ciddî puan alabilmeyi gerektiriyor, bazı özel üniversiteler de bunu beceremeyenlerin emrine âmâde vaziyette bekliyorlar!
Kalite farkı sadece hukukta değil, diğer branşlarda da mevcut ve üniversiteye girecek olan öğrenciden istenen taban puanların en yükseği ile en düşüğü arasında hayli fark var. Meselâ, 2019’da matematikteki en yüksek puan 518 iken en düşük puan 225; tarihte 487 ile 217, Türk Dili ve Edebiyatı’nda 441 ile 217, makine mühendisliğinde de 528 ile 248 arasında.
Sistemin böyle işlemesi ile beraber bazı özel üniversitelerin de öğrenciyi meslek sahibi değil diploma sahibi yapmayı hedef edinmiş olmaları sayesinde, 500 sayfalık ders kitabını kâbus gibi görenler bile bir yerlere kaydolabiliyor, hattâ kendilerine hukuk gibi gayet ciddî çalışma gerektiren bölümlerde de yer bulabiliyorlar ve netice ortada!
Şiddetin her yerde hüküm süreceği bir toplum olma yolunda sür’atle ilerliyoruz. Veliler çocuklarının öğretmenlerini dövüyor, hasta yakınları doktorları vuruyor, kadınlar katlediliyor, hattâ henüz çocuk yaşındakiler bile cinayet işleyebiliyor ve nihayet bir üniversite öğrencisi hocasını önce bıçaklıyor ama yaptığı yetmiyormuş gibi silâhla vurup katlediyor!
Endişe verici bu gidişatın ardından okullarda, kafelerde yahut başka sosyal alanlarda Amerika’da eline makineli tüfeği alanın etrafı taraması gibi sık sık yaşanan toplu katliamlar meydana geldiği takdirde hiç şaşırmayalım!