Güngör Uras
Bilhassa bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ekmeğin, (av köpeği bir bakıma ekmektir, çünkü avlanmaktır) özgürlükten....
Ayşe Hanım Teyzem diyor ki, “Sabah akşam Suriye ile yatıp kalkıyorduk...
Şimdi de Mısır... Mısır... Mısır...
Tabii ki komşularımızın evlerinde huzur olmasını, iyi olmalarını isteriz ama...
Bizim Anadolu’da bir söz vardır: ‘Önce can... Sonra Canan’ derler. Büyük Türk Büyükleri komşulardaki karı - koca kavgaları ile uğraşmaktan bizim mutfaktaki sorunlarımızla ilgilenmeye vakit bulamaz oldu...”
Şimdi de Mısır... Mısır... Mısır...
Tabii ki komşularımızın evlerinde huzur olmasını, iyi olmalarını isteriz ama...
Bizim Anadolu’da bir söz vardır: ‘Önce can... Sonra Canan’ derler. Büyük Türk Büyükleri komşulardaki karı - koca kavgaları ile uğraşmaktan bizim mutfaktaki sorunlarımızla ilgilenmeye vakit bulamaz oldu...”
Sordum, “Ayşe Hanım Teyzeciğim, mutfak sorunu dediğiniz nedir ki?”
Cevapladı, “Benim derdim, mutfakta tencerenin ateşinin sönmemesi, tencerenin içine koyacak yağı, bulguru, pirinci, eti satın alacak paramın olması. Bankadaki üç - beş kuruş ölüm kalım paramın güme gitmemesi, kolumdaki altın bileziklerin değerinin erimemesidir. Dolar pahalanıyormuş. Dolar ile işim yok ama dolar pahalandığı için fiyatlar yükselecekmiş. Üretim düşünce, işsizlik artacakmış. Durup dururken ne oldu? Bütün bunların sebebi bizim üç beş çocuğumuzun Gezi Parkı’nda toplanması, çadır kurması mı?”
* * *
Yukarıdaki satırları, Güngör Uras'ın bugünkü Milliyet'te başlığı altında yayımlanan makalesinden alıntıladık...
İzninizle bu okuduklarınızdan sonra biz de bir minik fıkra anlatalım...
* * *
* * *
Yukarıdaki satırları, Güngör Uras'ın bugünkü Milliyet'te başlığı altında yayımlanan makalesinden alıntıladık...
İzninizle bu okuduklarınızdan sonra biz de bir minik fıkra anlatalım...
* * *
Afrika'da uzun yıllar misyonerlik yapan bir İngiliz soylusu; İngiltere'ye kesin dönüş yapmaya karar verince, Afrikalı uşağını çağırır...
Bakışlarına derin bir şefkat ve şirinlik yerleştirdikten sonra;
"Sana çok sevineceğin, müjdeli bir haber vereceğim" der...
Uşağın gözleri sevinçle parlar...
İngiliz soylu devam eder:
"Ben ülkeme dönüyorum ve sana da özgürlüğünü veriyorum"...
Uşağın bu defa yüzü asılır, ağlamaklı olur...
İngiliz soylu merakla sorar:
"Önce srevindin sonra üzüldün; neden?"...
Uşak cevaplar:
"Sevindim çünkü giderken beyaz av köpeğinizi bana bırakacağınızı sanmıştım... Çünkü köpeğiniz çok işime yarayacaktı... Köpek olup avlanamadıktan sonra özgürlüğü ne yapayım ben sahip?"..
* * *
Bilhassa bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ekmeğin, (av köpeği bir bakıma ekmektir, çünkü avlanmaktır) özgürlükten çok daha önemli olduğunu halen anlayamayanlara bu gerçeği hatırlatan Güngör Uras kazandı...