Gülen Cemaati Aziz Yıldırım'a gıcık mı?..
Gülen Hareketi tarafından düzenlenmiş bir toplantıda; "falanca arkadaşımıza şu kadar milyon Euro ödedik, bundan sonra bizim için çalışacak"
Dün, "Ahmet Hakan, Aziz Yıldırım'ın avukatlığına soyununca..." başlığı altında yayımlanan makalemde Ahmet'i, "Fethullah Gülen ile Şike olayları arasında bir bağlantı olabileceği" ihtimalini ortaya atarak tartışma başlatacağı için eleştirmiş ve bugün bu konuda yazacağımı belirtmiştim...
Başlıyorum...
Efendim...
Öncelikle ve makalemin tamamı okunmadan; çok önemli bir "ayrıntı"ya dikkat çekmek istiyorum...
Siyasi Partiler, (demokrasi gereği) "ortak çıkar gurupları" tarafından kurulur ve desteklenirler...
Yani...
İşveren haklarını ön plânda tutan, özel sektöre kamu sektöründen daha fazla değer ve önem veren bir siyasi parti, emekçilerin haklarına aynı ölçüde sahip çıkamayacaktır...
Emekçiler de haliyle ortak çıkarlarının kesiştiği diğer gurupların kurdukları partiye destek vereceklerdir...
Ancak...
Siyasi partiler "ortak çıkar gurupları" tarafından kurulurlar ama kurum olarak hiçbir "ticari" faaliyetleri yoktur, olamaz da...
Futbol kulüpleri de ilk başlarda "kâr" amacı gütmeyen derneklerdi...
Amatör bir spor dalıydı...
Tek hedef vardı "başarmak; yarışı diğer rakiplerin önünde bitirmek"...
Ama...
Ne zaman ki profesyonel oldu işte o zaman tek hedef olan "başarı" yerini "Kâr"a bıraktı...
Günümüz dünyasında milyarlarca lira/Dolar/Euro v.s. para biriminin "kazanç" olarak elden ele dolaştığı endüstri kollarından biri haline geldi...
Gülen Hareketi dernek midir?..
Geleyim Gülen Hareketi'ne...
Ya da kamuoyuna takdim ediliş biçimiyle "Cemaat"e...
Gülen Hareketi "İnanç Temelli" bir harekettir...
Ne siyasetin içinde olmak ister, ne ticaretin...
Bugüne kadar Gülen'in hiçbir siyasi partiden "bizim cemaat çok güçlüdür bizim için 50 kişilik seçilebilecek sıralardan kontenjan ayırın" gibi bir talebi olduğunu duymadım...
Bunu hem genel başkanlardan sorarak öğrendim hem de bizzat yaşadığım için biliyorum...
Hâsılı...
Gülen Hareketi ne dernekleşmiştir ne de şirketleşmiştir...
"Cemaate ait" olduğu iddia edilen şirketlerin her biri Gülen Hareketi'ne gönülden yürek vermiş işadamlarına aittir...
Çok değer verdiğim bir dostum 30 yıldır Gülen'le beraber hareketin içinde...
Bir gün şöyle demişti bana:
"Hocaefendi bize her zaman beklentisizlik kahramanı olmamızı tavsiye eder"...
Ne kadar ilginç değil mi?..
"Beklentisizlik kahramanı"...
Ne demek bu?..
Söyleyeyim...
Hayal kırıklığı yaşamamak demek...
Huzursuz olmamak demek...
Suça bulaşmamak demek...
Günahın her türünden kaçınmak demek...
Beklenti ise tahrik unsurudur...
Gerçekleşmemesinin ihtimali bile yürek yakar, insanı huzursuz eder, harekete geçirir ve sonunda bir suçun içine iter...
Haliyle günahın da içine düşmüş olur insan...
Cemaat Aziz Yıldırım'a gıcık mı?..
Peki...
Böyle "İnanç Temelli" bir hareket son günlerde kıyamet koparan bir yasal düzenlemede "taraf" olmayı da göze alarak neden sesini yükseltir?..
Halen tutuklu yargılanmakta olan kişilere karşı Hareket'in bir husumeti mi vardır?..
Asla yoktur, olmaz, olamaz da...
Peki...
Neden bu itiraz?..
Önce karşı bir soru:
Profesyonel ligde profesyonel bir futbolcuyu "inanç temelli" oynatabilir misiniz?..
Efendim?..
Oynatamazsınız...
Meselâ Alex'e, "Fenerbahçe aşkına 5 yıl parasız oyna" deseniz kabul eder mi?..
Neden etsin?..
Peki...
Gülen Hareketi'ne gönül veren birisinden yüzbinlerce kişiyle söyleşi yapmasını isteseniz sizden para talep eder mi?..
Tabii ki etmez...
Yani...
Profesyonel futbolda hedef "Maddi Kazanç" iken Gülen Hareketi'nde hedef dünyevi değil uhrevidir...
Harekete gönül verenlerin ekonomik çıkar beklentisi yoktur ...
Daha doğrusu olmamalıdır...
Futbol kulüpleri için hedef kazanmak, kazanmak, kazanmaktır...
Seyircisi veya taraftarı maç kazanmayı, şampiyon olmayı hedefler....
O kulübün hisse senedini alan yatırımcı kâr elde etmeyi...
Kulübü yönetenler de en yüksek başarı için en yüksek geliri elde etmeyi...
Dünyevi hedefle uhrevi hedef bir olur mu?..
Ve ey güzel insanlar!..
Futbol sektörü işte o hedefe varmak için rakip takımın sürekli kaybetmesini ister...
Futbol fanatikleri maçlarda rakip takım oyuncularının, yöneticilerinin ve taraftarlarının analarına, avratlarına, kızlarına, bacılarına en ağır ve aşağılık küfürleri ederler...
Ellerine geçirdikleri kesici, delici aletler veya ateşli silâhlarla hiç acımadan rakip takımın taraftarlarını öldürebilirler...
Çünkü hedef/beklenti maddidir, dünyevidir...
Hedef/beklenti maddi ve dünyevi olunca nefse kelepçe vurmak de ne yazık ki mümkün olmuyor....
Peki...
Siz bugüne kadar Gülen Hareketi tarafından düzenlenmiş bir toplantıda, başkalarının analarına avratlarına sövüldüğünü gördünüz mü?..
Siz bugüne kadar Gülen Hareketi tarafından düzenlenmiş bir toplantıda; "karşı taraf" diye nitelenen diğer guruplara döner bıçağıyla saldırıldığına tanık oldunuz mu?..
Siz bugüne kadar Gülen Hareketi tarafından düzenlenmiş bir toplantıda; "falanca arkadaşımıza şu kadar milyon Euro ödedik, bundan sonra bizim için çalışacak, bizim için namaz kıldıracak, vaaz verecek" şeklinde bir konuşma duydunuz mu?..
Hayır, hayır, hayır!..
İyi de be dostlar!..
Hedefinde "iyi, dürüst, temiz ahlâklı, inançlı, bütün inanç ve düşüncelere de saygılı insan" olabilmek ve insan yetiştirebilmek olan bir inanç hareketi neden bulaşsın "Şike" gibi bir kirliliğe?..
Temiz ahlâklı oy
Bakınız...
Adam gibi (her türlü kişisel çıkardan ve ideolojiden arınmış) baktığınız zaman olaylara, şunu görüyorsunuz:
Gülen Hareketi'nin Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve Şike dosyalarından dolayı tutuklu yargılanan herkese aynı gözlükle baktıkları gerçeğini...
Ortada, savcılık tarafından yapılmış bir soruşturma ve o soruşturma sonunda hazırlanmış bir "Dava Dosyası" varsa...
Yargı da o dava dosyasını kovuşturmayı ve şüphelilerden bazılarını (hepsini değil) "tutuklu" yargılamayı kabul etmişse; söylenecek söz yok...
Yurttaşa da, siyasetçiye de kanaat önderlerine de düşen sorumluluk payı, yargıyı etkilemekten kaçınmak; hükmü beklemek...
Bu arada, görülmekte olan davaların tarafları aleyhinde ya da lehinde "yasal" düzenlemeler de yapmamak...
Hükümete yönelik eleştiriler de işte bu nedenle?..
Ahlâksızlıkların en aşağılıklarından biri olan "Şike" eylemine katılanları bırakın cezalandırmayı neredeyse ödüllendirecek bir yasal düzenleme yapılmasına...
Zira...
Yeni yasaya göre bir yönetici 34 maçın hepsinde şike yapsa ve bu suçu sabit görülse, alacağı ceza sadece "bir maç yapılmış" gibi verilecek...
Bu, kanunların hukukun aleyhine kullanılmasından başka bir şey değildir...
Gülen Hareketi içinde yer alan veya Hareket'e destek veren herkes, son yapılan yasal düzenlemeye işte bu nedenle; temiz ahlâkı cezalandıracağı, kirli ahlâkı ödüllendireceği için karşı çıkıyor...
Hâsılı...
"Çıkar temelli" milyonlarca Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Sivasspor ve Eskişehirsporlu taraftarın oyları; İnanç temelli milyonlarca "Temiz ahlâklı oy"a tercih ediliyor...
Mesele bu kadar basit...
Çünkü günümüzde "siyasi ve ekonomik çıkar" diğer bütün "inançların" önünde gelir...