MEDYA KÖŞESİ

Gülay Göktürk kime nazire yaptı?..

Sen, genç subay kardeşim; Harbiye'den çıktığından bu yana kışlada geçirdiğin her gün başarısız kalmış bir darbe haberleriyle yüzleşmek

Gülay Göktürk kime nazire yaptı?..
GAZETECİLER.COM - Ertuğrul Özkök'ten sonra Gülay Göktürk de genç subaylara bir açık mektup yazdı.
Gülay Göktürk'ün genç subaylara yazdığı mektup, Özkök'ün yazdıklarındaın tam tersi...
Gülay hanım, genç subayları belli ki Ertuğrul Özkök kadar tanımıyor...
Tanısaydı bekki de bugünkü mektubu hiç yazmazdı çünkü çok sevdiklerimizi kıramayarak gittiğimiz bir Kara Kuvetleri Eğitim Kampında (daha doğrusu 1. sınıf askeri tatil köyü ama kapı girişlerinde öyle yazıyor) çok sayıda genç teğmen, üsteğmen ve yüzbaşı ile sohbet ettik...
Medyada en çok nefret ettikleri yazarların (ne yazık ki) ilk üçünden biri Gülay Göktürk...
İçlerinde, medyada yer alan haberlere inanan bir tek "genç subay" yoktu... Komutanlarından gelen "sakin olun" emrine sonuna kadar uyacaklarını, gelecekte veya bugün askeri bir darbeyi asla akıllarından bile geçirmediklerini, geçirmeyeceklerini ancak...
Kırmızı çizgilerin gerçekten tehlikede olduğuna inandırıldıkları anda (Laik Devlet, Atatürk ilke ve inkılâpları ve Avrupa ile ilişkiler başta olmak üzere) müdahalenin "birinci görevleri" olduğunu söylediler.
Yani Gülay Göktürk'ün mektubu genç subayları tahrik etmekten başka işe yaramayacak gibi...
Bakın Gülay Göktürk, genç subaylara yazdığı mektubunda ne diyor...


Genç subay kardeşim, rahat mısın?

Biliyorum, sen bir zamanlar sık sık rahatsızlık çeken o eski genç subay değilsin.
Onların bir kısmı çoktan emekli oldu, torunlarıyla oynuyor. Bir kısmı, bir zamanlar boyuna depreşip duran rahatsızlığının tehlikeli bir "çocukluk hastalığı" olduğunu anlamış durumda muhtemelen. Bir kısmı ise ordunun en tepelerine kadar çıkmış ve eskisinden daha da rahatsız...

Şimdi yeni bir "genç subaylar" kuşağı var orada ve ben merak ediyorum:

Sen, genç subay kardeşim;

Harbiye'den çıktığından bu yana kışlada geçirdiğin her gün başarısız kalmış bir darbe haberleriyle yüzleşmek zorunda kalan sen; birlikte savaştığın komutanlarının akılalmaz provokasyon planlarının altında imzasını gören; bazı hainlerin kaos uğruna kendi jetimizi düşürmeyi bile planladığını okuyan, yeraltından ordu malı silahların fışkırdığına, ordu malı bombaların orada burada patladığına tanık olan sen...

Heron İhanet kayıtlarını okuyan sen...

Rahat mısın?

Bizler, her sabah gazeteleri açtığımızda yeni bir "bomba"yla sarsılmaktan allak bullak olduk artık. Eskiden ayda bir, haftada bir gelen "bombalar" artık günde ikişer ikişer gelmeye başladı ve bu bombardıman, ordudaki kirlenmeyi yıllardır bilen, yazıp çizen bizlere bile fazla geliyor artık.

Son iki gün, sadece son iki gün içinde öğrendiklerimize bak:

Hani geçenlerde Gediktepe'deki baskın sonrasında açıklama yapan Tümgeneral PKK'lıları çoban sandıklarını söylemişti ya; meğerse o baskını yapan PKK'lılar saldırıdan on beş gün önce sınır girişinde Heronlar tarafından tespit edilmiş ve bildirilmiş ama her nedense bölgeye gelen helikopterler gruba ateş etmeden geri dönmüş. Bu kadar da değil Gediktepe Sınır Karakolu'na baskın yapılacağı, saldırıdan iki gün istihbar edilmiş ve acil faksıyla komutanlara bildirilmiş. Ama yine bir tedbir alınmamış.

Şimdi bu durumda genç subay kardeşim; sen de benim gibi; lanet okumuyor musun? Bu kaçıncı ihanet; o zaman ne işe yarıyor bu Heronlar, diye saçını başını yolmuyor musun? Boşu boşuna ölen silah arkadaşların için ağlamıyor musun? Neden bu savaşın bir türlü bitirilemediğini anlamıyor musun?

Yine, hani geçen mart ayında Ankara'da sivil plakalı bir kamyon bir ihbar üzerine emniyet güçlerince durdurulmuş ve kamyonda TSK'ya ait 900 küsur el bombası bulunmuş ama hemen ardından bunun TSK'nın bilgisi dahilinde rutin bir nakliyat olduğu ve güvenlik nedeniyle sivil araç kiralandığı söylenmişti de bizler de "Hay Allah biz de artık çok şüpheci olduk" diye mahcup olmuştuk ya, işte o bombaların kriminal raporu tamamlanmış.

Ve ne çıksa beğenirsin?
Yorumlar