Gözde Kansu
ATV
GAZETECİLER.COM
Defalarca tekrar eden bir hikaye ile karşı karşıyayız. Bir ekran yüzü, bir muhabir ya da bir köşe yazarı bir şekilde iktidarın tepkisini çekiyor. Ardından çok kısa bir süre sonra ya süresiz izne çıkartılıyor ya da temelli kovuluyor. Hikayemizin son tekrarını ATV sunucusu Gözde Kansu üzerinden seyrettik.
Sunduğu programa Hüseyin Çelik'e göre "fazla açık" bir kıyafetle çıkan Kansu, Çelik'in tepkisinin üzerinden 48 saat geçmeden işini kaybetti. Sözümüzü mesleki sınırlar içinde tutmak zorundayız ve haliyle hükümete ya da Hüseyin Çelik'e bir şey diyecek değiliz. Bu konuda söylenenlerin altına imzamızı atıyor esas muhattabımız olan ATV yönetimine dönüyoruz. Çalık Grubu'nun hükümetle olan ilişkileri anlaşılan artık dolaylı destek değil hiyerarşik bir hukuk kazanmış durumda. Çelik'in sözleriyle teyakkuz durumuna geçip aldıkları işareti emir telakki etmelerinden anlıyoruz ki "durumdan vazife çıkarma" aşaması çoktan geride kalmış. Artık doğrudan bir "emir komuta zinciri" ile karşı karşıyayız.
Yalnız şunu anlamıyoruz. ATV yönetiminin bu kararından sonra grubun A haber'deki yorumcuları, Sabah ve Takvim'deki yazarları hükümetin bütün yaşam tarzlarına saygılı olduğunu, bu alanda hiç bir dayatma içinde olmadığını anlatıp bizleri ikna etmeye çalışacak. Hatta buna karşın Gözde Kansu'nun işine son verildiğini hatırlatan olursa "ama o dekolte yüzünden değil perfomansı nedeniyle kovuldu" diyecekler. Nasıl Yavuz Baydar eleştirel tutumu nedeniyle Sabah'tan kovulmadıysa, nasıl hapisteki gazeteciler gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmadıysa Gözde Kansu da dekolte giydiği için kovulmamış olacak.
ATV yönetimi milyar dolara varan bir marka değeri üzerinde dilediği kadar tepinebilir. Ancak grupta çalışan hiç kimse artık güvende olmadığının, bir hükümet bürokratının göz ucuyla bakıp rahatsız olması durumunda haklı haksız denmeden kapıya konacağının bilincinde.
ATV yönetimi Gözde Kansu kararının masaya koyduğu resim ile Türk televizyon tarihinin ibretlik öykülerinden birine daha imza attı ve günün televizyoncusu oldu.
Defalarca tekrar eden bir hikaye ile karşı karşıyayız. Bir ekran yüzü, bir muhabir ya da bir köşe yazarı bir şekilde iktidarın tepkisini çekiyor. Ardından çok kısa bir süre sonra ya süresiz izne çıkartılıyor ya da temelli kovuluyor. Hikayemizin son tekrarını ATV sunucusu Gözde Kansu üzerinden seyrettik.
Sunduğu programa Hüseyin Çelik'e göre "fazla açık" bir kıyafetle çıkan Kansu, Çelik'in tepkisinin üzerinden 48 saat geçmeden işini kaybetti. Sözümüzü mesleki sınırlar içinde tutmak zorundayız ve haliyle hükümete ya da Hüseyin Çelik'e bir şey diyecek değiliz. Bu konuda söylenenlerin altına imzamızı atıyor esas muhattabımız olan ATV yönetimine dönüyoruz. Çalık Grubu'nun hükümetle olan ilişkileri anlaşılan artık dolaylı destek değil hiyerarşik bir hukuk kazanmış durumda. Çelik'in sözleriyle teyakkuz durumuna geçip aldıkları işareti emir telakki etmelerinden anlıyoruz ki "durumdan vazife çıkarma" aşaması çoktan geride kalmış. Artık doğrudan bir "emir komuta zinciri" ile karşı karşıyayız.
Yalnız şunu anlamıyoruz. ATV yönetiminin bu kararından sonra grubun A haber'deki yorumcuları, Sabah ve Takvim'deki yazarları hükümetin bütün yaşam tarzlarına saygılı olduğunu, bu alanda hiç bir dayatma içinde olmadığını anlatıp bizleri ikna etmeye çalışacak. Hatta buna karşın Gözde Kansu'nun işine son verildiğini hatırlatan olursa "ama o dekolte yüzünden değil perfomansı nedeniyle kovuldu" diyecekler. Nasıl Yavuz Baydar eleştirel tutumu nedeniyle Sabah'tan kovulmadıysa, nasıl hapisteki gazeteciler gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmadıysa Gözde Kansu da dekolte giydiği için kovulmamış olacak.
ATV yönetimi milyar dolara varan bir marka değeri üzerinde dilediği kadar tepinebilir. Ancak grupta çalışan hiç kimse artık güvende olmadığının, bir hükümet bürokratının göz ucuyla bakıp rahatsız olması durumunda haklı haksız denmeden kapıya konacağının bilincinde.
ATV yönetimi Gözde Kansu kararının masaya koyduğu resim ile Türk televizyon tarihinin ibretlik öykülerinden birine daha imza attı ve günün televizyoncusu oldu.
