Görelim bakalım hangimiz şerefsiziz!..
Baykal ve Gezgin ailelerinin "vergi Kaçırdıkları" ortaya çıkar ve yatı satan da satın alan da yatın fiyatından çok daha fazlasını "Vergi Cezası" olarak öderler,
Fatih Altaylı, bana bir kurye ile "tekzip"(!) göndermiş.
Kurye, Sezer Yılmaz adında bir arkadaş.
Yılmaz kardeş bana gönderdiği ön notta şöyle diyor:
Adnan bey günaydın,
Dün yazınızı Farih Altaylı'ya göndermiştim. Bana verdiği cevabı size gönderiyorum.
Yazısında bana, bu şahsı bulamazsanız şerefsiz ve haysiyetsizsiniz diye de
hakarette bulunmuş.
Oysa bilirsiniz ki "ELÇİYE ZEVAL OLMAZ".
Şimdi sizden açıklama bekliyorum. Bakalım kim yalan haber yazarak şerefsiz ve haysiyetsiz çıkacak.
İyi çalışmalar dilerim.
Selamlar
Fatih Altaylı'nın, Sezer Yılmaz'a gönderdiği mektup aşağıda:
Bu yazıyı yazan kişiyi dava ediyorum.
Yazdığı her satır yalan.
Ertuğrul Muse diye biri yok.
Ama siz çok beğendiyseniz alın onu kesin. İstediğinizi yapın.
Kaynağım da kaptan değil tekneyi satan ailedir.
Şimdi korkudan konuşamıyorlar.
haber yüzde yüz doğrudur. 340 bin doların bir süpermarket poşeti içinde elden verildiğine kadar biliyorum.
Ertuğrul Muse diye biri yok.
Ama şerefsizliğin de sınırı yok.
Bana Ertuğrul Muse diye birini bulun ben ne isterseniz yapıçcam.
Bulamazsanız şerefsiz ve haysiyetsizsiniz.
Bunu yazan zaten öyle.
Okudunuz...
Her zamanki gibi esmiş gürlemiş ama "tek damla yağmur" yok...
Hatırlayacaksınız...
Bir yıl kadar önce de "MİT 2 PKK'lıyı teslim aldı" diye bir haber yapmıştı.
MİT haberi yalanlayınca "benim kaynağım sağlam, haberimin arkasındayım. Göreceksiniz birkaç hafta içinde haberimi doğrulayacağım" dedi...
Bırakın birkaç haftayı yıl geçti ama o haber halen "yalan haber" olma özelliğini sürdürüyor.
Bu arada...
"....MIŞ" la biten haber yapan...
Haberi bütün taraflarca "Yalanlanan"...
Ama...
Buna rağmen "haberimin arkasındayım" diyen, diyebilen...
Necati Zincirkıran gibi dürüstlüğünden hiçbirimizin şüphe etmeyeceği bir ağabeyimizin, "Fatih Altaylı, Ertuğrul Muse isimli bir işadamının yatında konuk oldu" açıklamasına cevap veremeyip beni "şerefsiz" ilân eden Fatih Altaylı'ya gönderilmesi için "kurye" arkadaşa yazdığım mektup aşağıda:
Çok teşekkür ederim. Mahkemeye, Necati Zincirkıran, Tolga Osman Aşçı (Marina Müdürü), Altaylı'nın konuştuğu 6 kaptan ve bir de Gezgin ailesinden konuştuğum hanımefendi ile geleceğiz.
Eğer mahkeme ve tanıklar benim "yalancı" olduğumu söylerse onun çalıştığı televizyonda ve yönettiği gazetede "Ben şerefsizim" diye itiraf edeceğim.
Ve bir daha hiç bir kurumda ya da kişisel blogda yazmayacağım.
Altaylı'ya gelince...
Ben haklı çıktığımda O'nun öyle bir itirafta bulunmasına gerek yok zira arkadaşı bütün Türkiye tanıyor!..
Eğer onun için yaptığınız kuryeliği benim için de yapar ve bu notumu kendisine ulaştırırsanız çok memnun olurum.
Sevgiler.
Adnan
Benim bu mektubumdan sonra bu kez Altaylı bizzat kendi bir mektup gönderdi.
O mektup da yanlış vurguları düzeltmeden aynen şöyle:
Bu kadar aşağıya inebileceğini düşünmemiştim.
Vallahi bravo.
Dlmayan birini yarattınız.
Ertuğrul Muse diye birinin varlığını yargı önünde kanıtlamak zorunda kalacaksınız.
Hayali kişiler yaratıp oradan bana saldırmanız tam bir komedi.
Siz busunuz. Bir de ona buna ders veriyorsunuz.
Hiç istememe rağmen sizi dava ediyorum.
çünkü artık sınırı aştınız.
Olmayan bir kişi yaratıp onun üzerinden benim hakkımda haysiyetsiz yalanlar yazıyorsunuz.
Bundan sonra bu yazdıklarınızın hesabını yargıya verirsiniz.
Bir internet sitesinde kin kusuyor olmanız, size yalan yazma özgürlüğü vermez.
Aynaya bakın ve utanın.
Umarım Ertuğrul muse diye yarattığınız hayali kişiyi, mahkemeye tanık olarak da getirebilirsiniz.
Ve aşağıdaki de benim cevabım:
Çok teşekkür ederim.
Umarım Necati ağabeyi de dava edersiniz çünkü ben kaynağımı söylüyorum: Necati Zincirkıran.
Siz de kaynağınızı söyleyebiliyorsanız benim bulunduğum çukurdan manevi zirveye çıkarsınız fena mı?.
Adnan
Eve efendim...
Mektuplar böyle...
Benim sözüm söz...
Eğer, Fatih Altaylı'nın yaptığı haber "doğru" çıkarsa ben Altaylı'nın çalıştığı HaberTürk TV'ye çıkacak ve "Ben bir şerefsizim" diyeceğim...
Kabuğuma çekilip kalan hayatımı yaşayacağım...
Ve dediğim gibi...
Fatih Altaylı haberini kanıtlayamazsa – ki asla kanıtlayamayacak – ben onun çalıştığı televizyonlara çıkıp "şerefsizim" diyerek ayrıca tescil etmesini beklemiyorum...
Değerli dostlar;
Altaylı'nın mektuplarını dikkatli okuduğunuzdan eminim.
Kaptanlarla konuştuğunu inkâr ediyor, "Gezgin Ailesinden biri ile konuştum" diyor.
Öyle biri yok...
Varsa açıklasın...
Ve o kişi de çıksın "Evet, yatı 340 bin dolara, elden tahsil ettiğimiz (süpermarket poşeti içinde) nakit para ile Deniz Baykal'a sattık. İşte bu da paranın hesaplarımıza geçtiğinin dekontu" desin...
Ben hemen bu işi bırakmaya ve kendimi "Şerefsiz" ilân etmeye hazırım.
Bu arada hiç olmazsa, Baykal ve Gezgin ailelerinin "vergi Kaçırdıkları" ortaya çıkar ve yatı satan da satın alan da yatın fiyatından çok daha fazlasını "Vergi Cezası" olarak öderler, Devlet kazanır...
Ancak bu arada şunu merak ettim:
Altaylı beni mahkemeye verdikten sonra kaptanların, Gezgin ailesinin ve Necati Zincirkıran'ın şahitliğini kabul etmiyor...
Acaba neden?..
Tek istediği şahit, "Ne milleti, ne milliyeti ve ne de vergi dairesine kayıtlı olduğu şirket belli olmayan Ertuğrul Muse..."
Yahu adamın adresi bile yok (Ama yatı ile Marina'ya giriş - çıkış yaptığı isim bu ve kayıtlarda var. Ayrıca ben yaptığım haberde Ertuğrul Muse ile konuştuğumu ima bile etmedim ama hakkında topladığım bilgiler % 100 doğru)...
"Aha tanığım" desem arkadaşın Türkiye'de adresi yok...
Çünkü arkadaş; geçtiğimiz aylarda vergi rekortmeni olan ama bugün tefecilikten yargılanan işadamı(!) gibi biri...