Geri dön, geri dön!.. Ne olur geri dön...
"Değiştim aabi, değişiyorum ve sürekli değişeceğim" de bu milletin canını al... Hem "yalan" da değil... DSP gibi kökten Laikçi bir partiden......
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Şamil;
"Geri dön" derken "Ak Parti milletvekili aday adaylığından vazgeç" demek istemedim...
Aksine...
Senin olduğun Meclisin "çok eğlenceli" olacağından kuşkum yok...
Tek bir Kamer Genç yetmiyor...
En azından iktidar kanadının da (böylece Ak Parti'nin 3. kez üst üste hükümet olacağını da kabul etmiş oluyorum zira açıkça söyleyim; bir ters mucize olmazsa benim oyum da yine Ak Parti için) bir Kamer Genç'e ihtiyacı var...
Dürüst...
Namuslu...
Akçalı işlere asla girmeyen...
İnandığı dava için dağları delen...
"Cömertsin" deyince malından...
"Yiğitsin" deyince canından olmaktan korkmayacak kadar bonkör...
Neden; geri dön, ne olur geri dön?..
Yani Şamil...
Lafım milletvekilliğine değil...
Lafım, köşeni de bırakıp gitmene...
"Geri dön, geri dön!.. Ne olur geri dön" derken "köşene dön" demek istedim...
Baksana, CHP'li Enver Aysever halen sürdürüyor programlarını...
Balbay büyük ihtimalle içeriden yazacak yazılarını...
Haberal kendi ekranından döktürecek (huyudur; yapmaz yaptırır) kurtlarını...
Ama "sen yoksun"...
İşte bu olmaz...
Bu, haksız rekabettir...
Ergenekoncular medyada devam!..
Ergenekon'u sondajlayıp gün yüzüne çıkaran gazeteci/yazar köy yollarında bir "avam"...
Hem...
Ne güzel karşılıklı lâflıyorduk...
Sen adımı anmadan bana "tetikçi" diyordun!..
Doğru...
Hiçbir itirazım yok...
Ama ben tetikçiliği bırakalı 14 yıl oldu kardeş...
Bugünküler benden çok daha hızlı!..
Ben "tetikçi"ydim(!) ama "gel milletvekili ol" dendiğinde deşifre(!) olmamak için teklifi elimin tersiyle reddettim...
Günümüz tetikçilerine baksana...
Ortalık "tetikçi Gazeteci/Yazar" milletvekili aday adayı kaynıyor...
Bu gidişle milletvekillerinin "% 58'i gazeteci/yazar" olacak...
Hem bir de şu var:
Ben şimdi kime takılacağım be Şamil?..
"Engin Ardıç ve Emre Aköz mü var?"..
Onlardan kimseye yarar gelmez...
Hele Engin...
Yaralı parmağa teşaşür etmez!...
"Parmağa yazık" diyerek...
Hem sen de biliyorsun ki kızınca çok küfrediyor...
Sen bağırıyor, çağırıyorsun ama hiç olmazsa küfürün yok...
Aman ha!.. Kalemini kimseye emanet etme!..
Değerli kardeşim;
28.03.2011 tarihli STAR'dabaşlığı altında yayımlanan makalenin girişinde hem mütevazısın ama hem de kendini överken pek bir "Kutsal Kitap Ağzı" kullanıyorsun...
Malûm...
Gerçek mütevazılık "Ben" diyebilmektir...
"Biz" dediğinde "Allah ve melekleri" gibi bir dil kullanılmış oluyorsun...
Padişahlarımız efendilerimiz de yer yüzünde kendilerini "Allah'ın vekili" olarak gördükleri için "biz" derlerdi...
Karşılarındakiler ise "haki payeniz, bendeniz, kulunuz" falan diyerek kendilerini aşağılarlardı...
Neyse...
Amacım tarih dersi vermek değil...
Sen belli ki mütevazılığı da yanlış biliyorsun...
Buna rağmen makalenin girişi "mükemmel"...
Ne var ki öfkenin yansıdığı bölümler yok değil...
Meselâ anayasayla ilgili verdiğin örnek...
Diyorsun ya hani:
"..... Askeri darbe ürünü 12 Eylül Anayasası’na son tekmeyi vurma zamanı geldi geçiyor."
Bu bölüm "halkı kin, nefret ve şiddete özendirme" fiiline girebilir...
Sevgili Şamil;
Keşke "tekme vurmak" gibi şiddet içeren bir eylem yerine son yılların "mucizevi" ikna sözcüğü "değiştirme"yi kullansaydın...
Malûm...
Bizim insanımız "değiştim" diyen bir siyasetçiyi başının üstünde taşır...
Demirel tam 6 kere "değiştim" diyerek Başbakan seçtirdi kendini...
Hatta "Cumhurbaşkanı" bile oldu da askeri darbe yönetti...
Erdoğan da 2003'te milletvekili seçilip Başbakan olmadan önce katıldığı Siirt seçimlerinde "değiştim, Milli Görüş gömleğimi çıkardım" demedi mi?..
Kim baktı gömleğin yakasının içinde ne yazdığına...
Medya "Muhterem başbakanımızın gömlek yakasının içinde markasının; Liberal Müslüman Demokrat, AB, ABD ve İsrail ortak yapımı olduğu yazıyor" dedi ve 73 milyon buna inandı...
Bundan sonra sen sen ol; "tekme, tokat, tükürme" falan gibi "kaka" kelimeler kullanma...
"Değiştim aabi, değişiyorum ve sürekli değişeceğim" de bu milletin canını al...
Hem "yalan" da değil...
DSP gibi kökten Laikçi bir partiden; Ak Parti gibi "Laiklik de ne?.. İlk fırsatta kaldırıp atacağız" diyen bir partiye geçmek için "yürek" ister...
Sende de o yüreğin en "Nihat Doğan"ı var...
Malayı bırak, balyoz'a bak...
Sevgili Şamil;
Makalenin bir yerinde diyorsun ki:
"Daha önce ifade ettiğim gibi; milletin arazisine kondurulan kaçak yapıları yıkmak için balyoza ihtiyaç duyarsınız, ama demokratik dönüşüm projesi için balyozu bırakıp malayı tutmak zorundasınız. "
Ne güzel bir cümle o öyle...
Ve ne kadar da felsefî...
Ama belli ki ülkemizi henüz tanıyamamışsın...
Zira nüfusun % 40'a yakının oturduğu büyük şehirlerin dörtte üçü kaçak yapıyla işgal halinde...
Yani mala işe yaramaz...
"Balyoz" lâzım...
Başbakanımızı bile kapalı kaldığı makam aracının içinden "Balyoz" kullanarak çıkarmadılar mı?..
Ve Başbakansever bir Ak Parti milletvekili bir servet ödeyip de o "mübarek" (Hüsnü değil) Balyoz'u satın almadı mı?..
Aman ha!..
Sakın yanlış anlama...
Yoksa sen de biliyorsun ki Silivri'deki Balyozcuları günahım kadar sevmem...
Ama sen yazında "Balyoz" ve "Mala" kullanınca "hatırlatayım" istedim...
Yani Şamil; demek istemem şu...
Gel sen "mala"dan vazgeç...
Biliyorsun...
Her çağdaş ülke "yaparak", bizim memleketimiz ise (ne yazık ki) "yıkarak" güzelleştirilebilir...
Fakir fukara ancak aş ve işe koşar şamil!..
Değerli kardeşim;
2 yıl önce, Ergenekon’daki tehlikeye dikkat çektiğini, “Bu dava torba dava haline getirilmesin” dediğin yazıyı hatırlamaz mıyım?..
Hatta o uyarın nedeniyle seni "alkışladım" bile...
Şimdi de haklı ve müstakbel bir iktidar partisi milletvekili olarak "Eğer süreçte bir 'makas değişikliği', bir 'rota ayarı', bir 'eksen kayması' söz konusu ise 'bir saniye' demek mücadeleye inanan herkesin temel sorumluluğu olmalıdır" diyorsun...
Ve ben seni yine alkışlıyorum...
Harikasın...
Harikasın da Şamil; gel şu olaylara sen de bu fukara ağabeyin gibi çok geniş bir perspektivden bak...
Bu olaylar öyle sıradan birkaç eski (ve emekli) paşa, 3-4 gazeteci, birkaç eski kulağı kesik çeteci tarafından plânlanıp, uygulmaya konulacak eylemler değil...
Baksana Kuzey Afrika'da ve hemen güneydoğumuzda neler oldu, neler oluyor...
Yani bunlar sence de "halk hareketi" mi?..
Fukara Müslümanlar "demokrasiye mi koşuyor"?..
Yoksa (biraz da ben övüneyim) WikiLeaks belgeleri ilk ortaya çıktığında yazdığım gibi; "Sızıntı'nın BOP ve Kuzey Afrika'yı Demokratikleştirme" projesinin ilk ayağı mı?..
Tahrir Meydanı'nında ilk ayaklanma(!) olduğunda nasıl da sevinmiştiniz...
Müslüman kardeşler öyle ya da böyle Mısır'da iktidara gelecekti...
Allah İsrail'in cezasını("a" çok kısa okunacak) verecekti..
Aaaaaa!..
O da nesi?..
İktidara Ordu geliverdi...
İsrail ile ilişkiler Mübarek zamanından da daha iyi oluverdi...
Tabii tabii; Tunus'ta da aynı şey oldu...
Siz şimdi sanıyorsunuz ki; bizim darbeciler, darbe girişimcileri, silâh gömücüler, canlı canlı insan defnediciler yargılanıp mahkûm olacak ve milletçe bağırsaklarımız temizlenecek...
"Bağırsak temizliği" kabul de vidanjör nerede?..
Sevgili Şamil;
Bu ülkenin ve milletin bağırsaklarını temizleyecek vidanjör henüz icat edilemedi...
Edileceğe de pek benzemiyor...
Şamil'ciğim;
Yazında en çok da nereyi beğendim biliyor musun?..
Tamam, tamam söylüyorum...
Bak işte burası...
Ayrıca, Ergenekon’un finansman, yargı ve asker ayağına yönelik ciddi hiçbir operasyon yok. Daha bir işadamının veya yargıcın kapısı çalınmadı. Süreç, güçsüzler üzerinden yürütülecekse, beyler, kusura bakmayın. Bu davayı sulandırmaya, Ergenekon’un değirmenine su taşımaya hiç kimsenin hakkı yok.
Yaşşa be kardeşim...
Eline sağlık!..
Tam da şu fukara ağabeyinin anlatmak için yırtındığı (o kadar yırtınmışım ki sonunda oradan ameliyat bile oldum) "acı gerçekler" işte bunlar...
Bu arada "eski politikacı" demeyi unutmuşsun...
Korkma onu da yaz...
Politikacının hepsi "kirli" olmadığı gibi hepsi "temiz" de değil...
Ne kirlileri var içlerinde...
Hele Haberal Hoca bir konuşursa bak kimler çıkacak ortaya...
"Haberal" dedim de aklıma geldi...
Biliyorsun...
Haberal'ın, "Ecevit Operasyonu", Amerika'nın Irak'ı "işgal" plânının önündeki engeli kaldırmak için devreye sokuldu...
Operasyonda sadece iktidar partisinin bir kanadı değil; muhalefetten de bazı milletvekilleri ve eski bakanlar vardı...
Yeter ki Haberal konuşsun...
Konuşur mu?..
Cevap vermek yerine ben sana sorayım:
"Haberal'la birlikte CHP'den aday yapılacağı söylenen diğer eski DYP'lilere iyi bak!"...
Bu arada şunu halen anlayamıyorum...
O günlerde Haberal, Atlantik gurubu Amerikancı paşalarla beraberdi...
Bugün ise, Shangay Beşlisi taraftarı paşalarla birlikte hapis yatıyor...
Bu problemi çözecek matematikçi dünyada yoktur...
Sevgili kardeşim;
Kazasız, belâsız, sakin, kavgasız, gürültüsüz bir seçim çalışması dilerim...
Bir de naçizane tavsiyem olacak:
Sen partini ve kendini anlat...
Kişisel hesaplaşma değil, halkın sorunlarını çözmek için milletvekili olmak istediğine herkesi inandır...
Biliyorsun ki benim oyum bu seçimde de Ak Parti için...
"O halde neden eleştiriyorsun?" dersen...
"Dost acı ama doğru söyler" atasözüne gerçekten inanıyorum da ondan...
Sevgiyle gözlerinden öperim
[email protected]
Sevgili Şamil;
"Geri dön" derken "Ak Parti milletvekili aday adaylığından vazgeç" demek istemedim...
Aksine...
Senin olduğun Meclisin "çok eğlenceli" olacağından kuşkum yok...
Tek bir Kamer Genç yetmiyor...
En azından iktidar kanadının da (böylece Ak Parti'nin 3. kez üst üste hükümet olacağını da kabul etmiş oluyorum zira açıkça söyleyim; bir ters mucize olmazsa benim oyum da yine Ak Parti için) bir Kamer Genç'e ihtiyacı var...
Dürüst...
Namuslu...
Akçalı işlere asla girmeyen...
İnandığı dava için dağları delen...
"Cömertsin" deyince malından...
"Yiğitsin" deyince canından olmaktan korkmayacak kadar bonkör...
Neden; geri dön, ne olur geri dön?..
Yani Şamil...
Lafım milletvekilliğine değil...
Lafım, köşeni de bırakıp gitmene...
"Geri dön, geri dön!.. Ne olur geri dön" derken "köşene dön" demek istedim...
Baksana, CHP'li Enver Aysever halen sürdürüyor programlarını...
Balbay büyük ihtimalle içeriden yazacak yazılarını...
Haberal kendi ekranından döktürecek (huyudur; yapmaz yaptırır) kurtlarını...
Ama "sen yoksun"...
İşte bu olmaz...
Bu, haksız rekabettir...
Ergenekoncular medyada devam!..
Ergenekon'u sondajlayıp gün yüzüne çıkaran gazeteci/yazar köy yollarında bir "avam"...
Hem...
Ne güzel karşılıklı lâflıyorduk...
Sen adımı anmadan bana "tetikçi" diyordun!..
Doğru...
Hiçbir itirazım yok...
Ama ben tetikçiliği bırakalı 14 yıl oldu kardeş...
Bugünküler benden çok daha hızlı!..
Ben "tetikçi"ydim(!) ama "gel milletvekili ol" dendiğinde deşifre(!) olmamak için teklifi elimin tersiyle reddettim...
Günümüz tetikçilerine baksana...
Ortalık "tetikçi Gazeteci/Yazar" milletvekili aday adayı kaynıyor...
Bu gidişle milletvekillerinin "% 58'i gazeteci/yazar" olacak...
Hem bir de şu var:
Ben şimdi kime takılacağım be Şamil?..
"Engin Ardıç ve Emre Aköz mü var?"..
Onlardan kimseye yarar gelmez...
Hele Engin...
Yaralı parmağa teşaşür etmez!...
"Parmağa yazık" diyerek...
Hem sen de biliyorsun ki kızınca çok küfrediyor...
Sen bağırıyor, çağırıyorsun ama hiç olmazsa küfürün yok...
Aman ha!.. Kalemini kimseye emanet etme!..
Değerli kardeşim;
28.03.2011 tarihli STAR'dabaşlığı altında yayımlanan makalenin girişinde hem mütevazısın ama hem de kendini överken pek bir "Kutsal Kitap Ağzı" kullanıyorsun...
Malûm...
Gerçek mütevazılık "Ben" diyebilmektir...
"Biz" dediğinde "Allah ve melekleri" gibi bir dil kullanılmış oluyorsun...
Padişahlarımız efendilerimiz de yer yüzünde kendilerini "Allah'ın vekili" olarak gördükleri için "biz" derlerdi...
Karşılarındakiler ise "haki payeniz, bendeniz, kulunuz" falan diyerek kendilerini aşağılarlardı...
Neyse...
Amacım tarih dersi vermek değil...
Sen belli ki mütevazılığı da yanlış biliyorsun...
Buna rağmen makalenin girişi "mükemmel"...
Ne var ki öfkenin yansıdığı bölümler yok değil...
Meselâ anayasayla ilgili verdiğin örnek...
Diyorsun ya hani:
"..... Askeri darbe ürünü 12 Eylül Anayasası’na son tekmeyi vurma zamanı geldi geçiyor."
Bu bölüm "halkı kin, nefret ve şiddete özendirme" fiiline girebilir...
Sevgili Şamil;
Keşke "tekme vurmak" gibi şiddet içeren bir eylem yerine son yılların "mucizevi" ikna sözcüğü "değiştirme"yi kullansaydın...
Malûm...
Bizim insanımız "değiştim" diyen bir siyasetçiyi başının üstünde taşır...
Demirel tam 6 kere "değiştim" diyerek Başbakan seçtirdi kendini...
Hatta "Cumhurbaşkanı" bile oldu da askeri darbe yönetti...
Erdoğan da 2003'te milletvekili seçilip Başbakan olmadan önce katıldığı Siirt seçimlerinde "değiştim, Milli Görüş gömleğimi çıkardım" demedi mi?..
Kim baktı gömleğin yakasının içinde ne yazdığına...
Medya "Muhterem başbakanımızın gömlek yakasının içinde markasının; Liberal Müslüman Demokrat, AB, ABD ve İsrail ortak yapımı olduğu yazıyor" dedi ve 73 milyon buna inandı...
Bundan sonra sen sen ol; "tekme, tokat, tükürme" falan gibi "kaka" kelimeler kullanma...
"Değiştim aabi, değişiyorum ve sürekli değişeceğim" de bu milletin canını al...
Hem "yalan" da değil...
DSP gibi kökten Laikçi bir partiden; Ak Parti gibi "Laiklik de ne?.. İlk fırsatta kaldırıp atacağız" diyen bir partiye geçmek için "yürek" ister...
Sende de o yüreğin en "Nihat Doğan"ı var...
Malayı bırak, balyoz'a bak...
Sevgili Şamil;
Makalenin bir yerinde diyorsun ki:
"Daha önce ifade ettiğim gibi; milletin arazisine kondurulan kaçak yapıları yıkmak için balyoza ihtiyaç duyarsınız, ama demokratik dönüşüm projesi için balyozu bırakıp malayı tutmak zorundasınız. "
Ne güzel bir cümle o öyle...
Ve ne kadar da felsefî...
Ama belli ki ülkemizi henüz tanıyamamışsın...
Zira nüfusun % 40'a yakının oturduğu büyük şehirlerin dörtte üçü kaçak yapıyla işgal halinde...
Yani mala işe yaramaz...
"Balyoz" lâzım...
Başbakanımızı bile kapalı kaldığı makam aracının içinden "Balyoz" kullanarak çıkarmadılar mı?..
Ve Başbakansever bir Ak Parti milletvekili bir servet ödeyip de o "mübarek" (Hüsnü değil) Balyoz'u satın almadı mı?..
Aman ha!..
Sakın yanlış anlama...
Yoksa sen de biliyorsun ki Silivri'deki Balyozcuları günahım kadar sevmem...
Ama sen yazında "Balyoz" ve "Mala" kullanınca "hatırlatayım" istedim...
Yani Şamil; demek istemem şu...
Gel sen "mala"dan vazgeç...
Biliyorsun...
Her çağdaş ülke "yaparak", bizim memleketimiz ise (ne yazık ki) "yıkarak" güzelleştirilebilir...
Fakir fukara ancak aş ve işe koşar şamil!..
Değerli kardeşim;
2 yıl önce, Ergenekon’daki tehlikeye dikkat çektiğini, “Bu dava torba dava haline getirilmesin” dediğin yazıyı hatırlamaz mıyım?..
Hatta o uyarın nedeniyle seni "alkışladım" bile...
Şimdi de haklı ve müstakbel bir iktidar partisi milletvekili olarak "Eğer süreçte bir 'makas değişikliği', bir 'rota ayarı', bir 'eksen kayması' söz konusu ise 'bir saniye' demek mücadeleye inanan herkesin temel sorumluluğu olmalıdır" diyorsun...
Ve ben seni yine alkışlıyorum...
Harikasın...
Harikasın da Şamil; gel şu olaylara sen de bu fukara ağabeyin gibi çok geniş bir perspektivden bak...
Bu olaylar öyle sıradan birkaç eski (ve emekli) paşa, 3-4 gazeteci, birkaç eski kulağı kesik çeteci tarafından plânlanıp, uygulmaya konulacak eylemler değil...
Baksana Kuzey Afrika'da ve hemen güneydoğumuzda neler oldu, neler oluyor...
Yani bunlar sence de "halk hareketi" mi?..
Fukara Müslümanlar "demokrasiye mi koşuyor"?..
Yoksa (biraz da ben övüneyim) WikiLeaks belgeleri ilk ortaya çıktığında yazdığım gibi; "Sızıntı'nın BOP ve Kuzey Afrika'yı Demokratikleştirme" projesinin ilk ayağı mı?..
Tahrir Meydanı'nında ilk ayaklanma(!) olduğunda nasıl da sevinmiştiniz...
Müslüman kardeşler öyle ya da böyle Mısır'da iktidara gelecekti...
Allah İsrail'in cezasını("a" çok kısa okunacak) verecekti..
Aaaaaa!..
O da nesi?..
İktidara Ordu geliverdi...
İsrail ile ilişkiler Mübarek zamanından da daha iyi oluverdi...
Tabii tabii; Tunus'ta da aynı şey oldu...
Siz şimdi sanıyorsunuz ki; bizim darbeciler, darbe girişimcileri, silâh gömücüler, canlı canlı insan defnediciler yargılanıp mahkûm olacak ve milletçe bağırsaklarımız temizlenecek...
"Bağırsak temizliği" kabul de vidanjör nerede?..
Sevgili Şamil;
Bu ülkenin ve milletin bağırsaklarını temizleyecek vidanjör henüz icat edilemedi...
Edileceğe de pek benzemiyor...
Şamil'ciğim;
Yazında en çok da nereyi beğendim biliyor musun?..
Tamam, tamam söylüyorum...
Bak işte burası...
Ayrıca, Ergenekon’un finansman, yargı ve asker ayağına yönelik ciddi hiçbir operasyon yok. Daha bir işadamının veya yargıcın kapısı çalınmadı. Süreç, güçsüzler üzerinden yürütülecekse, beyler, kusura bakmayın. Bu davayı sulandırmaya, Ergenekon’un değirmenine su taşımaya hiç kimsenin hakkı yok.
Yaşşa be kardeşim...
Eline sağlık!..
Tam da şu fukara ağabeyinin anlatmak için yırtındığı (o kadar yırtınmışım ki sonunda oradan ameliyat bile oldum) "acı gerçekler" işte bunlar...
Bu arada "eski politikacı" demeyi unutmuşsun...
Korkma onu da yaz...
Politikacının hepsi "kirli" olmadığı gibi hepsi "temiz" de değil...
Ne kirlileri var içlerinde...
Hele Haberal Hoca bir konuşursa bak kimler çıkacak ortaya...
"Haberal" dedim de aklıma geldi...
Biliyorsun...
Haberal'ın, "Ecevit Operasyonu", Amerika'nın Irak'ı "işgal" plânının önündeki engeli kaldırmak için devreye sokuldu...
Operasyonda sadece iktidar partisinin bir kanadı değil; muhalefetten de bazı milletvekilleri ve eski bakanlar vardı...
Yeter ki Haberal konuşsun...
Konuşur mu?..
Cevap vermek yerine ben sana sorayım:
"Haberal'la birlikte CHP'den aday yapılacağı söylenen diğer eski DYP'lilere iyi bak!"...
Bu arada şunu halen anlayamıyorum...
O günlerde Haberal, Atlantik gurubu Amerikancı paşalarla beraberdi...
Bugün ise, Shangay Beşlisi taraftarı paşalarla birlikte hapis yatıyor...
Bu problemi çözecek matematikçi dünyada yoktur...
Sevgili kardeşim;
Kazasız, belâsız, sakin, kavgasız, gürültüsüz bir seçim çalışması dilerim...
Bir de naçizane tavsiyem olacak:
Sen partini ve kendini anlat...
Kişisel hesaplaşma değil, halkın sorunlarını çözmek için milletvekili olmak istediğine herkesi inandır...
Biliyorsun ki benim oyum bu seçimde de Ak Parti için...
"O halde neden eleştiriyorsun?" dersen...
"Dost acı ama doğru söyler" atasözüne gerçekten inanıyorum da ondan...
Sevgiyle gözlerinden öperim
[email protected]