Geçmiş isimli ayna...
“Geçmiş” isimli ayna ne söylerse doğu söyler… Yeter ki doğru aynaya bakmasını bilelim…
Geçmişe dönelim mi biraz?..
“Geçmiş” isimli ayna ne söylerse doğu söyler…
Yeter ki doğru aynaya bakmasını bilelim…
Ey güzel insanlar!..
Fatımiler ve Abbasiler arasındaki çekişmelerin tırmandığı yıllarda, henüz ortalıkta Haçlı Seferleri yoktu.
Aslına bakılırsa, “Müslüman kardeşler” birbirlerini yalanlamak ve yıkmak konusunda bu kadar ihtiraslıyken,Hıristiyan âleminin ayrıca bir şey yapmasına da pek gerek yoktu.
Nitekim etkileri günümüze kadar uzanan inanç bölünmeleri, birbirine rakip halifeliklerin azimli destekleriyle içinden çıkılmaz hale geliyordu.
Bu arada, geçmiş dönemin halifeleri de arkalarını sağlama almak için bugün “laik” olarak tanımlayabileceğimiz askerî ve idarî liderlerden medet umuyordu.
Mezhepsel açıdan da Sünniler’in “şeytanı” Türkler…
Şiîler’inki İranlılar…
İsmailîler’inki ise Hassan Sabbah gibi bağımsız militanlardı…
Oysa…
Ne Türk komutanlar…
Ne İranlı yöneticiler…
Ne de Hassan Sabbah; dinî otoritelerden tam bağımsızlıklarını ilan edip kendi başlarına devletleşmekten başka bir şey düşünüyorlardı…
Ne sanıyorsunuz?..
Liberal felsefeyi “Başıboşluk”, sosyalizmi ise “özel sektör düşmanlığı” olarak tanımlayan günümüz“İslamcılarının”; Müslümanları ve din üzerinden siyaset yapan politikacıları kendi başlarına bırakacaklarını mı?..
“Geçmiş” isimli ayna ne söylerse doğu söyler…
Yeter ki doğru aynaya bakmasını bilelim…
Ey güzel insanlar!..
Fatımiler ve Abbasiler arasındaki çekişmelerin tırmandığı yıllarda, henüz ortalıkta Haçlı Seferleri yoktu.
Aslına bakılırsa, “Müslüman kardeşler” birbirlerini yalanlamak ve yıkmak konusunda bu kadar ihtiraslıyken,Hıristiyan âleminin ayrıca bir şey yapmasına da pek gerek yoktu.
Nitekim etkileri günümüze kadar uzanan inanç bölünmeleri, birbirine rakip halifeliklerin azimli destekleriyle içinden çıkılmaz hale geliyordu.
Bu arada, geçmiş dönemin halifeleri de arkalarını sağlama almak için bugün “laik” olarak tanımlayabileceğimiz askerî ve idarî liderlerden medet umuyordu.
Mezhepsel açıdan da Sünniler’in “şeytanı” Türkler…
Şiîler’inki İranlılar…
İsmailîler’inki ise Hassan Sabbah gibi bağımsız militanlardı…
Oysa…
Ne Türk komutanlar…
Ne İranlı yöneticiler…
Ne de Hassan Sabbah; dinî otoritelerden tam bağımsızlıklarını ilan edip kendi başlarına devletleşmekten başka bir şey düşünüyorlardı…
Ne sanıyorsunuz?..
Liberal felsefeyi “Başıboşluk”, sosyalizmi ise “özel sektör düşmanlığı” olarak tanımlayan günümüz“İslamcılarının”; Müslümanları ve din üzerinden siyaset yapan politikacıları kendi başlarına bırakacaklarını mı?..