RÖPORTAJ

'Gazeteler dergiye benzeyecek'

Zaman gazetesi yazarı Akman, magazinleşme ve kopyala-yapıştır sendromunun baskısı altındaki gazetelerin geleceğini pek parlak görmediğini söylüyor.

'Gazeteler dergiye benzeyecek'
GAZETECİLER.COM - Zaman gazetesi yazarı Akman, magazinleşme ve kopyala-yapıştır sendromunun baskısı altındaki gazetelerin geleceğini pek parlak görmediğini söylüyor.
 
Akman, Gazetelerin haberlerini artık dergi mantığıyla yapmasının kaçınılmaz olacağını, bu durumda hafta sonu eklerindeki dosyaların ana gazeteye daha çok yansıyacağı görüşünde. "Gazetecilik hep siyasaldı, yarın da öyle olacak" diyen Akman Medya Günlüğü'nün sorularını şöyle yanıtladı:

-Türkiye'deki gazeteler 1990'lı yıllarda özel televizyon kanallarının, 2000'li yıllarda ise internetin baskısı altında kaldı. Sizce Türk basını ağır rekabet altında kendisini korumak için yeterli refleksi gösterebildi mi?

-Soruya farklı bir açıdan cevap vereyim. Benim "kendini korumak"tan anladığım, tiraj ve popülaritenin görsel ya da internet medyasının altında kalmaması değil. İçeriğin zenginleştirilmesi, farklı güç odaklarının talepleri karşısında "elden geldiğince" bağımsız durulması, habere konu olan gerçeklerin çarpıtılmaması, savaşçı ve ayrımcı bir dil kullanılmaması, çalışanlara hakettikleri ücretin verilmesidir. Bu noktalardan bakılırsa yoktur mecraların birbirlerinden farkı...

-Okurlar gazetelerde yer alan haberlerin çoğunu zaten en az 12 saat öncesinden biliyor. Bu durumunda okurun gazeteyi alması için gazeteler ne yapmalı?

-Okurlar diye bir genelleme yapamayız. Bazı okurlar diyebiliriz ancak. Toplam okur kitlesinin ne kadarı acaba sabah akşam aralıksız haber izliyor? Bunların ne kadarı 12 saat öncesinden bildiği olayın farklı yönlerini derinlemesine bilmeye ihtiyaç duyuyor? Tabii dinlemek ve görmek başka, okumak bambaşka bir eylem. Okumaya ağırlık veren has gazete takipçileri bile haber ve yorumları gitgide daha kısa, daha öz verilsin istiyor. Magazinleşme ve kopyala-yapıştır sendromunun baskısı altında haberlerde özelleşmek ve derinleşmek zorlaşıyor. Özel haberi edinen gazeteci zamanla yarışma adına, soluğu tv ekranında anlatıyor. Malını gazetesinden önce televizyonlara servis ediyor. Gazetelerin geleceği pek parlak görünmüyor bana.

-Eskiden gazeteler özel haberleriyle ve değişik yazı dizileriyle rekabette öne çıkmaya çalışırdı. Özel haberlerin son derece azaldığı bu dönemde gazeteler birbirlerine benzemeye başlamadı mı?

Biraz evvel de belirttiğim gibi sadece gazeteler değil, bütün mecralar birbirlerine benzemeye başladı. Gazetelerin haberlerini artık dergi mantığıyla yapması kaçınılmaz gibi. Bu da haftasonu eklerinde ele alınan dosyaların giderek ana gazeteye de yansıyacağı demek. Bu arada, keşke edebiyatçılar daha fazla boy gösterse gazetelerde. Haberleri edebi bir dille bir de onlar yazsa, hiç değilse kutular açılsa ana haberin yanına. Belki onlar farklılaştırabilirler basılı medyayı. Çok eskiden olduğu gibi edebiyatçıların edebi polemiklerini okusak köşelerden...

-Son dönemde Türkiye'deki siyasi ve toplumsal kamplaşma medyaya da yansıdı. Gazeteciliğin siyasallaşmasını onaylıyor musunuz?

-Gazetecilik dün de siyasaldı, bugün de. Yarın da öyle olacak. Bunu onaylayıp onaylamamanın bir anlamı yok. Yeter ki kendi siyasal gerçekliğiniz olarak kurguladığınız haberler, hakikati perdelemesin. Tabii ideolojik tercihlerinizin süzgecinden geçecektir yazdıklarınız ama savunma hakkına değer verir, farklı görüşlere eşit derecede yer ayırırsanız, kamplaşmayı kışkırtma yerine, farklı olana saygıyı öne çıkarır, ötekileri suçlamazsanız, hakikati tamamen de kurban etmemiş olursunuz.

-Türkiye yıllardır basın özgürlüğü alanında hep gerilerde. İktidarlar değişse de basın özgürlüğünün ilerleyememesini neye bağlıyorsunuz?

Ne kadar demokrasi, o kadar özgürlük. Evet şu anda batıya oranla daha az özgürüz ama batı medyası da yüzde yüz özgür değil ki. Gazetecilik, doğası gereği sadece siyasal iktidarlara karşı değil, görünmeyen, adları fazla zikredilmeyen başka güç odaklarıyla da "uygun ölçüde iyi" geçinmek zorunda. O uygunluğun dozu zamana, ülkeye, konjonktüre, ideolojiye ve patrona göre değişir ama daima dikkate alınır, daima gözetilir. Karlı bir tepeden aşağı slolom kayışı gibidir bu iş... Daha az direk deviren daha özgür görünür...

ÇOK OKUNANLAR