RÖPORTAJ

Gazetede polisiye yazmak tabutta röveşata gibi

Hürriyet gibi bu kadar geniş kitlelere ulaşan bir majör gazetede bir edebi öykünün yayımlanıyor olmasının böyle bir anlamı olduğunu da düşünüyorum.

Gazetede polisiye yazmak tabutta röveşata gibi
Polisiyenin dünyaca ünlü kraliçesi Agatha Christie’nin Pera Palas’ta artık bir Türk komşusu var. Beyoğlu’nun sokaklarını, insanlarını, binalarını romanlarında sıklıkla anlatan yazar Ahmet Ümit’in adı Agatha Christie’nin 411 numaralı odasının karşısındaki 410 numaraya verilecek.

Ahmet Ümit böylece Piyer Loti, Ernest Hemingway ve Agatha Christie’den sonra ismi bir odaya verilen ilk Türk yazar olacak.

Önümüzdeki hafta açılacak olan odada Ümit’in yabancı dile çevrilmiş kitapları, fotoğraflar ve el yazısından örnekler bulunacak. Hürriyet Pazar'dan İhsan Yılmaz Ahmet Ümit’le Pera Palas’ta buluşup hem adının verileceği odayı dolaştı hem de bundan böyle her ay Hürriyet Pazar’da yayınlanacak polisiye öykülerinin seyrini konuştu.

:

-Adın Pera Palas’ta dünyaca ünlü yazarların arasına yazılıyor şimdi. Hayatında nasıl bir yeri var buranın?

- Romanlarımda genelde şehir, özelde de İstanbul önemli bir yer tutuyor. Şehirler beni önemli bir ölçüde ve yoğun bir şekilde etkiliyor. Tabii bunu biraz daha daraltırsak Beyoğlu öne çıkıyor bende: ‘Beyoğlu Rapsodisi’, ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’... Buradaki anıt binalardan biri de Pera Palas. Binanın benim hayatımda da enteresan bir hikâyesi var. İlk polisiye romanım ‘Sis ve Gece’ 1996’da yayımlandığı zaman ilk tanıtımını burada yapmıştık.

-Özellikle mi seçmiştin Pera Palas’ı?

- Kesinlikle. İlk kitabım çıkıyor ve benim de adımı duyurmam lazım. Ve polisiye yazmışım. O anlamda Agatha Christie bana bir havaalanı olacaktı. Ve şimdi görüyorum ki doğru bir seçimmiş burası. Yıllar içinde de otel, hayatımın hep merkezinde oldu. Randevularımı burada verdim çoğu kez. Gelip kaldım zaman zaman. Bu böyle devam ederken otel yönetiminden aradılar ve “Burası kültürle iç içe bir yer. Agatha Christie, Ernest Hamingway, Ian Fleming gibi dünyaca ünlü yazarlar ve kültür insanları kaldı. Odalara isimleri verildi ama ne yazık ki aralarında bir Türk yazar yok ve biz buna en çok yakışan kişinin siz olduğuna inanıyoruz. Bir oda açıp sizin adınızı vermek istiyoruz” dediler. Agatha Christie’nin kaldığı odanın tam karşısındaki oda şimdi buna uygun dizayn ediliyor.

DİĞER GAZETELERDE DE OLMASI LAZIM

-Her ay Hürriyet Pazar’da yeni bir polisiye öykü yayımlayacaksın. Gazetede öykün çıktığında nasıl geri dönüşler alıyorsun?

- Gazetede polisiye öykü yazmak tam anlamıyla tabutta röveşata. Polisiye büyük bir kurgu gerektiriyor. Orada da vuruş sayısıyla sınırlısın. Bir aşk öyküsü yazmak inan çok daha kolay. Öykü yazmak kuyumculuk gibidir. Ayrıntılardan oluşuyor polisiye, ve benim bu ayrıntıları verebilmek için yere ihtiyacım var. Bu da yazarı dil ustalığına, kuyumculuğuna zorluyor. Ama gazetede öykü yayımlamayı geçmişten gelen bir gelenek olduğu için ayrıca seviyorum. Kutlukhan (Perker) da çok lezzetli ve şahane çiziyor sayfamda. Belki diğer gazetelerde de böyle şeylerin olması lazım. Çünkü bugün yaşadığımız sorunların, bu kadar hoyratlaşmamızın, bu kadar ahlaktan uzaklaşmamızın, bu kadar bencilleşmemizin altında aslında edebiyattan uzaklaşmak var. Hürriyet gibi bu kadar geniş kitlelere ulaşan bir majör gazetede bir edebi öykünün yayımlanıyor olmasının böyle bir anlamı olduğunu da düşünüyorum.

ÇOK OKUNANLAR