ANALİZ

Gazeteciliği bırakıp lokanta mı açsın?..

Kaçınız, Fatih Altaylı kadar dürüstçe ortaya çıkıp “evet arkadaş yazamıyorum çünkü…” deyip yaşadıklarınızı ve gerekçelerini cesaretle söyleyebilecek kadar yüreklisiniz?..

Gazeteciliği bırakıp lokanta mı açsın?..

Her defasında beni bir kez daha şaşırtıyor, her defasında kendisine, dobralığına, dürüstlüğüne, zekâsına ve hatta cesurluğuna olan hayranlığım bir kat daha artıyor. Kimsenin konuşmadığı, bilenlerin sustuğu, konuşanların ise bilmediği ortamda ilk tercihim hep o oluyor. Kendisine de, sözüne de itibar ediyorum. Bu ikinci röportajım kendisiyle. Her kritik anda ilk onun kapısını çalışıyorum. Ve o röportajı kapana kadar fazlasıyla yoruluyorum ama değiyor.”

 

Az önce okuduklarınızı medyaradar.com’da Alev Gürsoy Cimin yazıyor…

Kimin için mi kuruyor bu övgü ve takdir dolu cümleleri?..

Fatih Altaylı için…

 

* * *

 

Uzun mu uzun bir söyleşi ama samimi…

Ama gerçekten dobra dobra…

Neler söylemiyor ki Fatih Altaylı…

Ya da…

Sorumluluğun verdiği sükûnetle neleri söylemiyor…

Veya…

Söylemekten “imtina” ediyor…

Ama bir tek şeyi yapmıyor Altaylı…

Bulunduğu durumu anlatırken yaşadıklarından utanç duymuyor…

Aksine “gereklilik” olarak tanımlıyor…

Hayatımız boyunca en hoşgörüsüz, en tahammülsüz, en sabırsız olanlarımızın bile defalarca “olur böyle şeyler” dedikleri gibi; “sadece ülkemizde değil bütün dünya ülkelerinde oluyor bunlar” diyor…

Yani şarkıdaki ve bazı “geri çekilmiş” ya da “kovulmuş” meslektaşlarının yaptığı gibi “mani oluyor halimi takrire hicabım” şarkısını söylemiyor…

* * *

Efendiler…

Gelin itiraf edin…

Pes edip kaçmaktan…

Dönek olup karakterini satmaktan…

Ya da “devrimci” ayaklarına yatıp yok olup gitmektense bir süreliğine geri çekilmeyi tercih eden hanginiz, halinizi anlatmaya utanmıyorsunuz?..

Kaçınız, Fatih Altaylı kadar dürüstçe ortaya çıkıp “evet arkadaş yazamıyorum çünkü…” deyip yaşadıklarınızı ve gerekçelerini cesaretle söyleyebilecek kadar yüreklisiniz?..

Kaçınız, Fatih Altaylı gibi “istifa etmiyorum çünkü…” deyip niçin istifa etmediğinizi anlatabilecek kadar samimi, dürüst ve ahlâklısınız?...

Mutlaka içinizde birkaç Fatih Altaylı daha vardır…

Ama sesi çıkmıyor…

Sesi çıkanlar da ya patronunu suçluyor “kovuldum” deyip…

Ya da genel yayın yönetmenini…

Veya “beni o kovdurdu” deyip varlığından bile haberi olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret ediyor…

* * *

Oysa Fatih Altaylı öyle yapmıyor…

FETÖ’cü” olduğu iddiasıyla tutuklanan Erdal Şen’in neden, HaberTürk Ankara temsilcisi yapıldığını açık yüreklilikle, samimiyetle, hiçbir şey gizlemeden söylüyor…

Ak Partili bakanlarla ilgili bir eğlence haberinin eski görüntülerinin “yeniymiş” gibi ve hem de şehitler verdiğimiz bir günde yayımlanmasına öfkelenen Erdoğan’ın uçağına HaberTürk’ten kimseyi almaması üzerine Erdoğan’la aynı apartmanda oturan Erdal Şen’in temsilciliğe getirildiğini itiraf ediyor…

Ve…

(Erdal Şen) Başbakan’ın tüm gezilerine davet edildi. O dönem benim yasaklı olduğum Başbakanlık uçağına Habertürk’ten tek binen Erdal Şen’di” diyor.


* * *

Bakın…

Şu okuyacaklarınızı da Fatih Altaylı söylüyor…

Bu gözler neler gördü neler. Bu kulaklar neler duydu inanamazsınız. Meslektaşlarımın yaptıklarıyla ilgili diyorum. Arlı arından utanır derler. Ben o meslektaşlarımın baskıdan veya korkudan öyle yaptığını biliyor ve bu yüzden onları kötü göstermemek için susuyorum. Özlerinde kötü olmadıklarını bildiğim için. Mecbur kalışlarına üzüldüğüm için. Açtırmasınlar kutuyu diyeceğim ama tehdit gibi algılanır diye demiyorum. İlerde belki bunları yazarım. 20 yıl sonra yaşarsam eğer. Ama onlar da hadlerini bilsinler.”

* * *

Okudunuz…

Şimdi bir de çevrenize bakın lütfen…

Ne görüyorsunuz?..

Bir zamanlar içtikleri su bile ayrı gitmeyenlerin bugün birbirlerini “FETÖ’cü” diye

savcılığa ihbar ettiklerini görüyorsunuz he mi?..

Aynen öyle…

* * *

Başka ne mi diyor?..

Kurucu genel yayın yönetmeni olduğu gazetede, çalışan yüzlerce emekçinin sorumluluğunu taşıdığı için yazmayacaklarını söylüyor meselâ…

FETO gücünden ötürü mecburen bağış yapmak zorunda kalmış işadamı diyelim ki 100 bin TL vermiş gözaltında ama kamunun milyarlık kaynağını aktarmış adama bir şey yok” diyor…

Pardon…

Cesaretle diyebiliyor…

FETÖ’yü bitirmek konusunda samimi olduklarına inandığı Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’a “mesaj” değil de nedir bu?..

Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’a “destek” olduklarını ve FETÖ’nün kökünün kazınmasını istediklerini iddia edenlerin hangisi yazıp söyleyebiliyor bu gerçeği?..

Ben henüz görmedim, duymadım…

Ama Altaylı, “dost acı söyler ama doğru söyler” misali bu hatırlatmayı yapıyor, yapabiliyor…

* * *

Bakın başka ne diyor…

Gazetede spor yazıyorum, hayat tarzı yazıyorum, otomobil yazıyorum. Evet siyaset yazmıyorum. Yazamıyorum. Çünkü istediğimi yazamayacaksam yazmamak yeğ. Ne yapayım. Ben de bazıları gibi aynı köşedeki üç yazımın birinde hükümete, diğerinde muhalefete çakıp birinde de iktidarı överek saçma sapan bir denge sistemi içinde karaktersizleşeyim mi? Kim özgürce, her bildiğini, her istediğini yazabiliyor bugün! Medyayı toptan kapatalım mı?”

* * *

Efendim, efendim…

İçinizden söylemeyin lütfen…

Hatta ayağa kalkıp, “Haklısın Altaylı… “ diye haykırın… “Aynen dediğin gibi denge kuruyoruz… Hiçbirimiz özgür değiliz… Ama… Bunu sen açıkça ve hatta şartların gereği olduğunu hatırlatıp hepimizi mahcup ettin…”

* * *

Ya şu söylediklerine ne dersiniz?..

Ben gazeteciyim ve bunu yapmayı sürdüreceğim. Lokanta açmamı mı tercih edersiniz? Ya da yurt dışında gidip orada yaşamamı mı? O zaman kim sizin sorularınıza bu kadar açık yanıtlar verecek bir düşünün. Bakın Enis Berberoğlu benim CNN’e çıkıp “Medyaya baskı var” dememden hemen sonra CNN’e çıktı ve “Baskı görmedik” dedi. Sonra yayın yönetmenliğinden ayrılmak zorunda kaldı. Siyasete girdi ve “çok baskı gördük” dedi. Siz hangisini tercih edersiniz. Benim gibi görevi başındayken doğruları söyleyeni mi, yoksa ayrılınca doğruları söyleyeni mi?

* * *

Ve lütfen vicdanınız ve aklınız eşliğinde verin cevabınızı…

Baskı var, mensubu olduğum guruba zarar vermemek için siyaset yazmayacağım” diyen Fatih Altaylı’nın yaptığı mı doğru?..

Yoksa…

Hürriyet’i yönetirken, “baskı görmedik” deyip; siyasete (CHP’den) atılınca “çok baskı gördük” diyen Enis Berberoğlu’nun yaptığı mı?..

YAKUP MURAT /ANALİZ 

ÇOK OKUNANLAR