Gazetecileri evlat edinin
Taraf gazetesi yazarı Hıdır Geviş bugün köşesinde son günlerde çok sık tartışılan gazetecilik mesleği ile ilgili çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte Geviş'in yazısından çarpıcı bir bölüm:
Geçen hafta Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Bahçeşehir Üniversitesi’ndeydi. Benim direktörlüğünü yaptığım “Dijital Medya İletişimi ve Yurttaş Gazetecilik” programında ders verdi Blici.
Bilici gazetecilikte yeni modelleri ve yurttaş gazeteciliğini anlatırken, kulağımızın pek alışık olmadığı bir gelişmeyi aktardı...
Şunu dedi: “Amerika’da sivil toplum kuruluşları gazetecileri bizzat finanse ederek bağımsız haberciliğe destek oluyor.”
Bilici’nin sözünü ettiği model Amerika’da uygulanıyor.
MEDYA KURULUŞLARI BİR YERLERE BAĞLI
Peki, neden böyle bir modele ihtiyaç duyuluyor sizce. Söyleyeyim: Yeryüzündeki bütün medya kuruluşları şuradan buradan bir yerlere bağlı. İşte bu bağımlılık, yeri geldiğinde onların, bazı olayları es geçmesine, bazı olayları ise çarpıtmasına sebep oluyor.
Son derece anlaşılabilir bir durum aslında. Şaşıracak bir şey de yok. İşin ekonomi politiği bunu gerektiriyor.
İşin içinde devlete bağımlılık olabilir. İşin içinde akraba şirketlerin çıkarlarını zedelememe kaygısı olabilir. İşin içinde siyasi iktidarlarla papaz olmama kaygısı olabilir. Ancak her şeyden önce reklam bağımlılığı var. O reklamlar bir medya kurumunun asıl geçim kaynağı. Dolayısıyla bu kaynakları incitmeme kaygınız olabilir.
Bunları geçelim. Zaten medya şirketleri gizli ya da açık bir krizde. Dünyanın her yerinde böyle. Bütçelerini her yıl biraz daha kısıyorlar.
BÜTÇELERDEK KISILMA ARAŞTIRMACI GAZETECİLİĞİ ETKİLİYOR
Bütçelerdeki kısıtlamalar en fazla araştırmacı gazeteciliği etkiliyor. Yani karanlıkları aydınlatan, gerçekleri su yüzüne çıkaran gazetecilerin soyu tükeniyor.
Şöyle bir düşünün: Bizde kaç gazetenin, kaç televizyonun araştırmacı gazetecilik departmanı var. Kaç televizyonun, kaç gazetenin dış haber departmanlarında sağa sola koşturan tecrübeli muhabirler var. Onu bırakın, kaçının dış temsilcikleri kaç tane... Hepsi çok yetersiz.
Bu durumda gazeteciliği kurtarma işi, sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Abdülhamit Bilici bu konuda şöyle bir örneklendirme yapıyor: “Diyelim ki çevreyle ilgili mücadele eden bir dernek var. Bu dernek, çevre konusunda haber yapan deneyimli bir gazeteciye ya da gazetecilere sponsorluk yapabilir, yani o gazetecileri maaşlı olarak kadrosuna dâhil edebilir. Böylece o gazeteciler hiçbir kaygı taşımadan, özgürce haber yapabilirler... Neticede çevresel sorunlar konusunda günışığına çıkmadık hiçbir gerçek kalmaz...”
Bilici’nin dile getirdiği bu model çok önemli. Türkiye’de pek çok sivil toplum örgütünün ciddi bütçeleri var. Bu örgütler gazetecileri kendi bünyelerinde çalıştırabilir ve onların hazırladıkları haberleri ücretsiz olarak bütün medyaya servis edebilirler. Böylece kendilerini duyurma konusunda sızlanmazlar bir, yeterince duyarlılık göstermiyor diye medyadan yakınmazlar iki...
GAZETECİLİĞİ EVLAT EDİNİN
Şimdi sıra sizde... Türkiye’deki gazetecilik pratiğine burun kıvıran sevgili iyi kalpli zenginler ve mızmızlanıp duran sivil toplum kurumları! Gazeteciliği evlat edinin ki yaşasın...