KİTAPLIK

Gazeteci Sinan Onuş, isimsiz kahramanların anılarını kitaplaştırdı

Gazeteci yazar Sinan Onuş, Kızılca Kıyamet ile isimsiz kahramanların ikisini tarihte hak ettikleri yere taşıyor. Okurlara ise o dönemi, ilk elden kaynaklardan okumanın hazzı düşüyor.

Gazeteci Sinan Onuş, isimsiz kahramanların anılarını kitaplaştırdı
GAZETECİLER.COM -

"Kuvayı Milliye çetelerinin başında kahramanlar da haydutlar da sahtekârlar da bulunmuştur. Kahramanlardan pek çoğunun adı unutulmuştur. Bunlar görevlerini bitirince yuvalarına çekilmişler, zaferden sonra da ne edebiyattan ne devletten hizmetlerinin ödenmesini istememişlerdir."

Tarihsel olayların öznesi olan ve ismini hepimizin bildiği kahramanlarımız çok. Yıllardır kitaplarda okuduğumuz, isimlerini, rütbelerini ezberlediğimiz kahramanlar... Bir de tarih sahnesinde yer alan isimsiz kahramanlarımız var. Bu kahramanlar arasında sayabileceğimiz, Ali Rıza Bey ve Fuat Bey'in binlercesinden farkı, yaptıkları ile tarihe yön verdiklerinin bilincinde olmaları.

Ali Rıza Bey ve Fuat Bey, ismi yüz binler diye anılanlarla birlikte bir tarih yazdıklarının farkında olarak yaşadıklarını kaleme aldılar. Ali Rıza Bey, yazdıklarını belki de ikinci kez okuyamadan hayata gözlerini yumdu. Her bir satırı çok değerli olan günlükleri ise Gazeteci Sinan Onuş, "Kızılca Kıyamet" isimli kitapla yayın dünyamıza kazandırdı.

Radikal kitapta Ezgi Daryürek, kitabı anlatan bir yazı kaleme aldı.

Kitabın kahramanlarından Ali Rıza Bey, ailesindeki şehit ve kahramanlık hikâyelerini dinleyerek büyüyen, yoğun ısrarlar sonucu ailesini ikna edip Harp Okulu'na kaydolan bir asker. O dönem Harp Okulu'na giden tüm akranları gibi yükselen muhalefet rüzgârından etkileniyor ve çok geçmeden İttihat ve Terakki'ye üye oluyor. Süreç, Ali Rıza Bey'i Teşkilat-ı Mahsusa Alay Kumandanlığı görevine getiriyor. Birinci Dünya Savaşı süresince cepheden cepheye koşuyor. Batum'un zaptında gösterdiği üstün başarı nedeniyle ödüllendiriliyor.

İşte tam bu arada, tarih kitaplarından aklımıza kazınan Atatürk'ün Samsun'a çıkışını, bir de olayın isimsiz kahramanlarından dinleme şansı buluyoruz.

Karadeniz'de işgaller olabileceğini öngören Mustafa Kemal Paşa, kolordulara doğrudan bir talimat iletiyor; "Kıyıya yakın yerlerdeki silah, cephanelik ve malzeme gizlice içeri alınacak."

Ali Rıza Bey'in tarihe müdahalesi burada ivme kazanıyor. Mandacılar silahları İngilizlere teslim ederken, Ali Rıza Bey her gece, örgütlediği kişilerle depolardan silahları çalıyor.

Kendisine gelen mebusluk tekliflerini, "fiili mücadeleden fikri mücadeleye dönmek istemediğini" söyleyerek reddediyor.

Tüm yaşamında, bilerek ve isteyerek isimsiz kahraman olmanın erdemi göze çarpıyor. İnsanın aklına Kurtuluş Savaşı Destanı'ndaki Kartallı Kazım geliyor. Halktan saklanan telgrafları direnişçilere ileten telgrafçılar, geceleri kasa kasa cephanelik taşıyan köylüler, bir kibrit kutusuna gizlenen firar planı ile kaçıp milli mücadeleye katılanlar ve daha niceleri...

Bu kitap, belki her biri üzerine tek tek hikâyeler yazılacak bu insanların hayatları üzerine düşünmeye itiyor bizleri.

Kitabın diğer kahramanı, Ali Rıza Bey'in anne tarafından akrabası Doktor Fuat Bey ise tümenin doktorluğu görevinde.

Dr. Fuat Bey de Ali Rıza Bey gibi cepheden cepheye gidiyor. Bir cephedeki hezimet sonrası geri çekilme esnasında birliğinden ayrı düşüyor. Uzunca bir süre birliğini arıyor, köylülerin evinde konaklıyor ve tüm yaşadıklarını kaleme alıyor.

Kitabın en ilgi çekici noktası, iki farklı kişinin günlüğünden aynı olayları okumak. Burada bir asker ve bir doktorun düşünce yapısındaki fark derinlemesine ortaya çıkıyor. Ali Rıza Bey'in daha soğukkanlı, gerçekçi üslubuna karşı Dr. Fuat Bey'in insani ve duygusal anlatımı birbirini tamamlıyor. Ali Rıza ve Fuat beylerin gezdiği tüm köylerin Cumhuriyet öncesi durumu da objektif bir bakış açısıyla irdelenmiş oluyor. İki günlükte de dönemin kadınlarıyla ilgili gözlemler, köylünün milli mücadele ve Mustafa Kemal'e bakış açısını anlatan kısımlar dikkat çekici. Ali Rıza Bey'in komuta ettiği birliklere ilişkin notları ise o dönemin imkânsızlıklarını belleğimize kazıyor. Ekmek ve su bulamayan askerlerine taarruz emri vermek zorunda kalan bir komutanın ikilemini ilk ağızdan yansıtıyor.

Dr. Fuat Bey'in günlüğü Ali Rıza Bey'e göre biraz daha uzun sürüyor. Fuat Bey'in Mart 1922'de günlüğüne yazdığı son satırlarda şöyle bir teşekkür yer alıyor; "Mustafa Kemal Paşa Fırkamızı teftiş etti. Nutuk irat etti. Yeni fedakârlıkların lüzumundan bahsetti. Üç senelik maziyi, yaşamımın değişimini hatırlayarak neler düşündüm. Sağol yüksek deha!"

Kitabı okurken bizler de günlüklerini kaleme alanların mazisini, yaşamlarının değişimini düşünme ve hissetme olanağı buluyoruz. En önemlisi, bugüne dek isimlerini dahi bilmediğimiz bu insanların, bizlerin yaşamındaki değişimlere yaptıkları etkiyi fark ediyoruz. Sinan Onuş, Kızılca Kıyamet ile isimsiz kahramanların ikisini tarihte hak ettikleri yere taşıyor. Okurlara ise o dönemi, ilk elden kaynaklardan okumanın hazzı düşüyor.

KİTAPTAN BÖLÜMLER

Fuat Bey anlatıyor:
"Abdülkadir, yirmi yaşında, güzel, genç bir delikanlı, şehit. Mustafa iki ay evvel evlendiği zevcesini dul bırakarak hayatına veda etti. Ah, bunlara ne kadar acıdım. Daha ne kadar civanmertler ölüp gittiler. İnsanların vahşi duyguları, medeniyet asrı dedikleri bu zamanlar ancak kan dökmekle duruluyordu. Zira varlıklar içinde vahşet hususunda en hain insanlardır. İki diplomatın hırs ve hasedine kurban oluyor. Sefil bir emel için binlerce vatan evladı mahvoluyor. Hayvanlar dişiyle tırnağıyla boğuşur. İnsanlara bu kafi gelmiyor. İmha için icat ettikleri alet ve vasıtayla yekdiğerini boğuyor, parçalıyor, mahvediyor. Yazıklar olsun bu medeniyet asrına ve medeniyet mümessili görünen devletlere. Sefil ve haris insanlar!"

***
Ali Rıza Bey anlatıyor:
Efrad susuzluktan bitap haldeydi. Geceleyin taarruz esnasında birçok neferlerin "su" diye bağırdıklarını duyuyordum. Su verilirse bir Yunan neferini getireceklerini söyleyenler pek çoktu Susuzluk hakikaten tahammülü güç bir felakettir. Birçok defalar bayılıyordum. Makineli tüfeklerin su zarflarında bulunan ve envai yağ ile karışık suları ile ağzımı çalkalayarak ateşimi teskin ediyordum. Efradı yarım saat olsun uyutarak yorgunluklarını ve bilhassa heyecanlarını teskin etmek istedim. Bu suretle susuzluklarını geçici de olsa gidermiş bulunuyordum."

Kızılca Kıyamet
Teşkilat-ı Mahsusa'dan Kurtuluş Savaşı'na
Alb. Ali Rıza Bey ve Yzb. Fuat Bey'in Günlükleri
Yazar: Sinan Onuş
Kırmızı Kedi Yayınevi
2015, 319 sayfa, 27 TL.

ÇOK OKUNANLAR