KİTAPLIK

Gazeteci Mesut Çevikalp 160 ülkedeki 1000 okulun kitabını yazdı

Gazeteci-yazar Mesut Çevikalp, uzun yıllardır hayalini kurduğu çalışması ‘Barış Okulları’ i için eğitimcilerle görüştü ve 5 kıtadan 25 ülkedeki eğitim seferberliğinin hikâyesini yazdı.

Gazeteci Mesut Çevikalp 160 ülkedeki 1000 okulun kitabını yazdı

Dünyanın dört bir yanında açılan Türk okulları, hükümet ile Cemaat geriliminde en çok konuşulan konulardan biri. Aksiyon dergisi muhabiri gazeteci-yazar Mesut Çevikalp, uzun yıllardır hayalini kurduğu çalışması ‘Barış Okulları’ ile çok konuşulan ama yeteri kadar tanınmayan "Cemaat Okulları"nın bilinmeyenlerini kamuoyu ile paylaştı.

Çevikalp, kitabını hazırlarken bazı ülkeleri ziyaret edip, Fethullah Gülen’in “Yurdunu, yuvasını terk eden bu insanlar Türk milleti adına, Türk devleti adına gittiler. Birer sürgün (yeni süren filiz) gibi gittiler. Dünyanın dört bir yanında Türk devletini tutacak, destekleyecek, kaldıracak lobiler oluşturmak için gittiler. Kendi kültürümüzle insan yetiştirmek için gittiler.” dediği eğitimcilerle görüştü ve 5 kıtadan 25 ülkedeki eğitim seferberliğinin hikâyesini yazdı.

Deneme

160 ÜLKEDE 1000 OKUL

1991 sonunda Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nde açılan ilk okuldan sonra bugün sayı 160 ülkede bini geçti. Nepal’de Türk okulu açtıktan sonra çatışmaların ortasındaki Güney Sudan’a koşan bu yiğitlerin hikâyeleri kulaktan kulağa yayıldı ancak bir arada toplanmadı.

Gazeteci-yazar Mesut Çevikalp, kendi ifadesiyle hep eksik kalacak bir kitabın hayalini kurdu. Bizzat temel atma törenlerine veya açılışlarına iştirak ettiği bu okulların hikâyelerini not aldı, bazılarını duyurdu. Nihayetinde 5 kıtadan 25 ülkedeki eğitim seferberliğini, Zaman Kitap’tan çıkan ‘Barış Okulları’ adlı kitapta topladı.

Çevikalp, Zaman gazetesinden Servet Yanatma'nın sorularına verdiği yanıtlarla kitabını anlattı:

ERDOĞAN'IN SÖZLERİNİ DUYDUM İÇİMDE BURUKLUK OLDU

-Kitap düşüncesi ortaya nasıl çıktı?

-Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı’nda Hizmet Hareketi’yle ilgili, ‘Gittiğiniz ülkelerde bunları anlatın, örgüt deyin’ gibi cümleler kullandı. Onları görünce 2003’ten beri yurtdışında gördüğüm okullar gözümün önünden geçti ve içimde bir burukluk oldu. İlk gidenlerle ilgili notlar alıyordum. O an bu gariplerin hakkını savunmak gibi bir niyet doğdu içimde. Kitapta 5 kıtadan 25 ülke var. Bunlardan yarısının temel atılışına ve açılışını bizzat görmüştüm.

Deneme-Hazırlıklarınız çok evvel başlamış. Kitabı, Erdoğan’ın ithamlarına karşı cevap olarak görmek yanlış olacak.

- Öyle bir motivasyon yok ama oradaki ağır ithamlar, eskiden beri şahit olduğum o fedakâr insanların hikâyelerini gündeme taşıdı. Niyetim bugüne kadar pek yazılmamış hikâyeleri kamuoyuyla paylaşmak ve insanların neler yaşadığını anlatmak.

-Son dönemde okulları anlatan birkaç film ve belgesel çekildi. Kitabın bunlardan farkı ne?

-Bizzat kendi ağızlarından verdik hikâyelerini. İnsanlar bu hikâyeleri anlatmaya pek niyetli değildi. Bugüne kadar yazılmamasının sebebi de bu.

KİTABIN ADI BARIŞ OKULLARI ÇÜNKÜ...

- Neden Barış Okulları dediniz?

- Bu okullar gerçekten barış, sevgi ve diyalog için var. Afganistan’a ilk gidenler savaşın ortasında bile barış temasıyla yol almaya başlamış. Yurtdışında da okulların adının hep barış, ışık, ufuk, diyalog gibi temalar etrafında döndüğünü gördüm.

Okullarda çok farklı kesimler, farklı renklerine rağmen aynı sınıfta toplanıyor. Fakir öğrenciyi burs vererek, zengin öğrenciyi kaliteli eğitim vererek getiriyor. O sınıf BM Genel Kurulu gibi. Çok farklı renkler, çok farklı kültürler var.

- Peki, bu öğrenciler dünya barışına nasıl katkı verecek?

- Etiyopya’da Türk okulları ve BM desteğiyle yapılan konferansta bu okullar tartışıldı. Çeyrek asırdan bahsediyoruz, buradan mezun olanlar kaliteli eğitim ve farklı dil kabiliyetleriyle ülkelerinde iyi yerlere geliyor. Okulda aldıkları hoşgörü, diyalog, farklı kültür sentezi o insanları bulundukları makamlarda çok başarılı kılıyor. Bizzat BM’nin toplantıda not ettiği bir şey: Okullar özü itibarıyla barış, diyalog ve birlikte yaşama refleksiyle hareket ettiği için oradan mezun olan insanlar da küresel anlamda çok daha barışsever ve diyaloğa yakın oluyor.

- Örnek var mı bu konuda?

- Hindistan-Pakistan ve Afganistan-Pakistan arasındaki gerilimli ilişkilere bakıyorsunuz, normalde bunun topluma da sirayet etmesini beklersiniz. Fakat Türkçe Olimpiyatları’nda Hindistan, Pakistan ve Afganistan öğrencileri birbirlerine sarılarak, ağlayarak ayrılıyor. Bilim olimpiyatlarında da bunu görüyorsunuz. Siyasi anlamda bir çözüm için çalışma gibi bir misyonları yok. Çocukları yetiştiren insanlar savaşa ve silaha karşı olduğu için belki aşama aşama bu nesil o siyasi krizlerin çözümüne zemin hazırlayacak, katkı verecek.

ÖĞRETMENLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ...

- Türkiye’de çok iyi şartlarda yaşayabilecek bu öğretmenleri en ücra köşelere koşmak için gönüllü yapan his nedir?

-Bu motivasyon parayla pulla olacak şey değil. Makamla hiç değil, çünkü gittikleri yerlerde çok ciddi sıkıntı çekiyorlar. Buradaki motivasyon sadece Allah rızası. Papua Yeni Gine’deki hocamız, Yavuz Yardım, ilk gittiğinde çok zorluk çekmiş. Güvenlik ve terör sorunu var. Hatta eşi bir kaçırılma olayı da yaşıyor. Ona rağmen bırakıp gelmiyorlar. Orada kalmalarının sebebi, ‘Biz geri dönersek buralara bir daha kimler gelecek?’ endişesi.

-Öğretmenlerin ortak özelliklerini nasıl ifade edersiniz?

- Boğaziçi, ODTÜ gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezunlar. İngilizce eğitim almışlar. Oralarda sadece Türkçe ve İngilizceyi öğretmiyorlar. O ülkenin yerel dillerini de kendileri öğreniyorlar. Bu, hem velilerle iletişime girme hem de öğrencilere kendilerini sevdirme açısından önemli. Mesela Myanmar’da 100 yıllık Amerikan koleji var. Oradaki öğretmenler yerel dili öğrenmekte isteksiz. Hatta Fransızlar o yerel dilleri itiyor, Fransızca konuşturmaya zorluyor. Türkler ise yerel dillere sahip çıkıyor. Mesela Kamboçya’da Urfalı hoca Kımerce öğrenmiş. Bu dil Türkiye’de ne işine yarayacak? O insanların içine katılarak bu dili öğreniyorlar. İkincisi bu insanlar hiçbir beklentiyle gitmiyor. Tek dertleri insanlığa bir şey verebilmek, dünya barışına katkıda bulunmak. Türkiye’de çok varlıklı bir aileden gelmesine rağmen yurtdışında on binlerce kilometre uzakta, çok zor şartlarda, günde bir öğün yiyerek hayatta kalan insanlara şahit oldum.

- Okullar açıldıkları ülkelerde sevgi ve teveccüh görüyor. Cumhurbaşkanları, bakanlar ve veliler sahip çıkıyor. Bu övgünün kaynağı nedir?

- Bu okullar istihbarat ve güvenlik birimleri tarafından çok sıkı takip ediliyor. Ancak şunu görüyorlar ki, bu okulların gizli bir ajandası yok. Amaç; insanlığa yardım, barış, genç nesli kültürlü ve kabiliyetli yetiştirme. Bunun arkasında bir para beklentisi de yok. Tamamen adanmışlık ve samimiyet… Bu görülünce insanlar çocuklarını vermeye başlıyor. Son dönemde Türkiye’den ‘Bu okulları kapatın’ diye giden heyetlere şöyle cevap veriliyor: ‘Biz bu okulları çok iyi biliyor ve takip ediyoruz. Bu okullarda sizin iddia ettiğiniz şekilde bir casusluk yok, kötü bir çete veya suç örgütü değiller. Bunlara kefiliz, siz kendinizi kontrol edin.’