MEDYA KÖŞESİ

FETO itirafçıları Latif Erdoğan ve Nurettin Veren gerçekleri

Bugünlerde kanalların gözdesi Latif Erdoğan ve Nurettin Veren! Peki kimdir bu isimler FETO'nun bir zamanlar has adamları olan Latif Erdoğan ve Nurettin Veren nasıl itirafçı oldu.

FETO itirafçıları Latif Erdoğan ve Nurettin Veren gerçekleri

Latif Erdoğan ve Nurettin Veren'i kamuoyu son olarak CNN Türk ekranlarında bu hafta başında izledi. Fethullah Gülen'in bir dönem sağ kolu olan bu iki isim örgütten ayrılıp itirafçı oldular. Haliyle kamuoyu FETÖ'yü iyi bildikleri için bu isimlerin ağızlarının içine bakar oldu.

Peki bir dönem taptıkları Fethullah Gülen'den kopan bu iki isim ne kadar güvenilir? Her söylediklerini doğru bellemek akıllıca mı?

Bu konuda gelin Ruşen Çakır'ın analizine göz atalım. FETO'yu ve örgütünü yıllardır yakın takipte tutan Çakır, çarpıcı bir bakış açısı ortaya koyuyor ve "İtirafçıların çoğu güce tapan kişilerdir" diyerek uyarıyor. İşte Ruşen Çakır'ın ortaya koyduğu gerçekler;

-Öncelikle bu kişilerin çoğunun Cemaat’ten kopuşları çok ciddi ideolojik, politik, ontolojik vb. arayış ve sorgulamalar sonucu olmamış. Büyük ölçüde Fethullah Gülen ile yaşadıkları anlaşmazlık, çıkar çatışması vb. gibi örgütsel meseleler nedeniyle ayrılmış, daha doğrusu ayrılmak zorunda kalmışlar.

İTİRAFÇILAR GÜCE TAPAR

-Eğer bu kişiler gerçekten Cemaat içindeki yanlışlardan rahatsız olsalardı, Batı’da “whistleblower” denen, bize de “oyunbozan” olarak tercüme edilecek şekilde, daha ayrılmadan kamuoyunu Cemaat hakkında bilgilendirmeye kalkarlardı.

-İtirafçıların çoğu güce tapan kişilerdir. Zaten bulundukları yapıdan ayrılmanın nedeni ya onun içinde umdukları kadar güçlü olmalarının mümkün olmaması ya da o yapının eski kadar güçlü olmamasıdır.

LATİF ERDOĞAN GERÇEKLERİ
-Bu konuda ilk örneğimiz Latif Erdoğan. "Gülen’in hayatını anlattığı “Küçük Dünyam” kitabını hazırlayan ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın ilk başkanı olan Latif Erdoğan 1990 ortalarında kendisini “Cemaat’in ikinci adamı” olarak sunar ve bu yüzden Cemaat içinde epey tepkiye neden olurdu. “Hoşgörü, diyalog” gibi kavramlarla dışa açıldığı bir dönemde, kamusal yüzlerinden olan Erdoğan’ın sekter ve kibirli tavırları Cemaat’in işini epey güçleştiriyordu. Eğer Gülen, Erdoğan’ı “mirasçısı” olarak görüp Cemaat’e dayatmış olsaydı herhalde onu bir itirafçı olarak göremezdik. (Ruşen Çakır'ın yazısının )
ÇOK OKUNANLAR