Fehmi Koru'ya hiç yakışmadı
Keşke Tuncay Güney'in son açıklamalarından hareketle itiraz etseydi de işin içine 28 Şubat zulmü ve 27 Nisan muhtıralarını karıştırmasaydı.
ADNAN BERK OKAN
Bu sitede yazmaya başladığım günden beri sadece Fehmi Koru'yu (Taha Kıvanç'ı da) değil; onun gibi haksız yere saldırılara uğrayan herkesin haklarını teslim ettim.
Bu nedenledir ki bir gün Fehmi Koru ve onun yaşadığı mahallenin sakinleri tarafından iltifatlara boğlurken;
ertesi gün aynı mahallenin bir başka sakinini eleştirdiğim için bu defa da ve hem de bir gün önceki mültefitler tarafından tükürük yağmuruna tutuldum...
Ya da tam tersi...
Bir gün; bana göre "yanlış" olduğu için Yılmaz Özdil'i tenkit etmem gerektiğinde bu defa da Özdil'in mahallesinde konuşlanmış sakinler(!) hakaretlerle, küfürlerle saldırıya geçtiler;
ertesi gün aynı mahalleden biri (meselâ Bekir Coşkun) için "iyi şeyler" yazınca alkışlarına mazhar(!) oldum...
Tabii bütün bu süreçte hep aynı şeylere şahitlik ettim:
Herkes kendi mahallesinin kahramanının(!) övülmesini, karşı mahallenin zibidisinin(!) ise eleştirilmesini istiyordu...
Bugün kendisine uygun gelen bir yazım için tebrik ve teşekkür mesajı gönderenler, ertesi gün yazdıklarımdan hoşlanmayınca; hacı anacığımın, karıcığımın ve sevgili kızımın halini hatırını(!) soruyorlardı...
Kişisel davammış gibi
Sözü Fehmi Koru'nun bugünkü Star'da "Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu" başlığı altında yayımlanan makalesine getireceğim...
Bu arada yanlış anlamayacağından emin olduğum için geçmişte kendisine karşı yapılan saldırılar ve saldırganlara karşı nasıl da kişisel davammış gibi mücadele ettiğimi hatırlatacağım...
Hele küfür, hakaret ve iftirada üzerine sınır tanımazlıktaki edepsizliği ile tanınan ve sonradan kaçıp giden bir sözde köşe yazarına karşı kendisini nasıl savunduğum bilinir...
Hani vardı ya; kolonya ticareti ile evini helalinden geçindiren bir babanın oğlu olmak ayıpmış gibi küçümseyen çocuk, işte onunla...
Ancak...
Tuncay Güney'in (varsa) günahı
Sevgili Koru'nun bugünkü yazısında (nedense) hiç ihtiyacı olmadığı halde konuyu saptırmasını anlayamadım...
"Tuncay Güney 28 Şubat veya 27 Nisan muhtırasının neresinde vardı?" hatırlayamadım...
Çünkü...
Güney ne 28 Şubat vahşetinde aktör veya figürandı ne de 27 Nisan muhtırasında...
Tuncay Güney'in (varsa) günahı bu milletin (Hüseyin Gülerce'nin de dediği gibi) 5 bin yıllık ordusunda yapılmasına sebep olduğu büyük tasfiye idi...
(Eğer şimdi yaptığı açıklamalar doğruysa) Yüzlerce general ve diğer subay - assubay - sivil yurttaşın yıllardır cezaevlerinde sürünmelerine, ailelerinin perişan olmasına ve kimilerinin de cezaevi şartlarına dayanamayıp ölmelerine sebep olmasıydı.
Ve o gün bu tutuklu yargılamalara alkış tutanlar Tuncay Güney'in ifadelerinin doğru olduğunu ısrarla savunuyorlardı.
Aynı kişiler bugün "Tuncay Güney satılık bir hain" diyorlar...
Ve...
Tuncay Güney'in ifadeleriyle yapılan tutuklamalara itiraz edenler bugün kalkıyor ve (haklı olarak) "bizden özür dileyin" diyorlar...
Kim mi?..
Meselâ Ertuğrul Özkök...
Ki bu köşede eleştiride sınır tanımadığım meslektaşlarımdan biridir...
Ama haklı olduğunda da hakkını teslim etmişim ve hatta alkışlamışımdır...
Ertuğrul Özkök dün özür bekleyen bir makale yazmıştı...
Ama...
Makalenin hiç bir yerinde "28 Şubat'ta bir şey yapmadığımız anlaşıldı" şeklinde anlaşılacak bir ima bile yoktu...
Aksine...
Ertuğrul bugüne kadar 28 Şubat konusunda en ağır özleştirileri yapan belki de tek yazar ve medya yöneticisi...
Düşünüyorum da;
28 Şubat süreciyle ilgili ondan başka "yanlış yaptık" diyen yok gibi...
Ama sevgili Koru bugün adını vermeden eleştirdiği Ertuğrul için alenen demagoji yapıyor...
Koru'yu okuyup da Ertuğrul'un neden özür beklediğinden haberi olmayanlar sanacaklar ki Özkök; "28 Şubat'ta bir şey yapmadığımız anlaşıldı; bizden özür dileyin" demiş...
Oysa hiç alâkası bile yok...
Hâsılı;
Özkök'ün özür isteyen mektubuna karşılık yazıldığı belli olan makalesinde Ertuğrul'un söylemediklerini söylemiş gibi bir yazı döşenmek Fehmi Koru'ya hiç yakışmadı.
Keşke Tuncay Güney'in son açıklamalarından hareketle itiraz etseydi de işin içine 28 Şubat zulmü ve 27 Nisan muhtıralarını karıştırmasaydı.
Yani;
Fehmi'nin (hiç ihtiyacı olmadığı halde) demagojik bir "akıl yürütme" metoduyla haklı yere özür bekleyen Ertuğrul'a karşı yanlış yaptığını düşünüyorum...
Yoksa sevgili Fehmi halen Hürriyet'e baş yazar olarak Ertuğrul'u değil de kendisini mi yakıştırıyor?..
[email protected]
Bu sitede yazmaya başladığım günden beri sadece Fehmi Koru'yu (Taha Kıvanç'ı da) değil; onun gibi haksız yere saldırılara uğrayan herkesin haklarını teslim ettim.
Bu nedenledir ki bir gün Fehmi Koru ve onun yaşadığı mahallenin sakinleri tarafından iltifatlara boğlurken;
ertesi gün aynı mahallenin bir başka sakinini eleştirdiğim için bu defa da ve hem de bir gün önceki mültefitler tarafından tükürük yağmuruna tutuldum...
Ya da tam tersi...
Bir gün; bana göre "yanlış" olduğu için Yılmaz Özdil'i tenkit etmem gerektiğinde bu defa da Özdil'in mahallesinde konuşlanmış sakinler(!) hakaretlerle, küfürlerle saldırıya geçtiler;
ertesi gün aynı mahalleden biri (meselâ Bekir Coşkun) için "iyi şeyler" yazınca alkışlarına mazhar(!) oldum...
Tabii bütün bu süreçte hep aynı şeylere şahitlik ettim:
Herkes kendi mahallesinin kahramanının(!) övülmesini, karşı mahallenin zibidisinin(!) ise eleştirilmesini istiyordu...
Bugün kendisine uygun gelen bir yazım için tebrik ve teşekkür mesajı gönderenler, ertesi gün yazdıklarımdan hoşlanmayınca; hacı anacığımın, karıcığımın ve sevgili kızımın halini hatırını(!) soruyorlardı...
Kişisel davammış gibi
Sözü Fehmi Koru'nun bugünkü Star'da "Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu" başlığı altında yayımlanan makalesine getireceğim...
Bu arada yanlış anlamayacağından emin olduğum için geçmişte kendisine karşı yapılan saldırılar ve saldırganlara karşı nasıl da kişisel davammış gibi mücadele ettiğimi hatırlatacağım...
Hele küfür, hakaret ve iftirada üzerine sınır tanımazlıktaki edepsizliği ile tanınan ve sonradan kaçıp giden bir sözde köşe yazarına karşı kendisini nasıl savunduğum bilinir...
Hani vardı ya; kolonya ticareti ile evini helalinden geçindiren bir babanın oğlu olmak ayıpmış gibi küçümseyen çocuk, işte onunla...
Ancak...
Tuncay Güney'in (varsa) günahı
Sevgili Koru'nun bugünkü yazısında (nedense) hiç ihtiyacı olmadığı halde konuyu saptırmasını anlayamadım...
"Tuncay Güney 28 Şubat veya 27 Nisan muhtırasının neresinde vardı?" hatırlayamadım...
Çünkü...
Güney ne 28 Şubat vahşetinde aktör veya figürandı ne de 27 Nisan muhtırasında...
Tuncay Güney'in (varsa) günahı bu milletin (Hüseyin Gülerce'nin de dediği gibi) 5 bin yıllık ordusunda yapılmasına sebep olduğu büyük tasfiye idi...
(Eğer şimdi yaptığı açıklamalar doğruysa) Yüzlerce general ve diğer subay - assubay - sivil yurttaşın yıllardır cezaevlerinde sürünmelerine, ailelerinin perişan olmasına ve kimilerinin de cezaevi şartlarına dayanamayıp ölmelerine sebep olmasıydı.
Ve o gün bu tutuklu yargılamalara alkış tutanlar Tuncay Güney'in ifadelerinin doğru olduğunu ısrarla savunuyorlardı.
Aynı kişiler bugün "Tuncay Güney satılık bir hain" diyorlar...
Ve...
Tuncay Güney'in ifadeleriyle yapılan tutuklamalara itiraz edenler bugün kalkıyor ve (haklı olarak) "bizden özür dileyin" diyorlar...
Kim mi?..
Meselâ Ertuğrul Özkök...
Ki bu köşede eleştiride sınır tanımadığım meslektaşlarımdan biridir...
Ama haklı olduğunda da hakkını teslim etmişim ve hatta alkışlamışımdır...
Ertuğrul Özkök dün özür bekleyen bir makale yazmıştı...
Ama...
Makalenin hiç bir yerinde "28 Şubat'ta bir şey yapmadığımız anlaşıldı" şeklinde anlaşılacak bir ima bile yoktu...
Aksine...
Ertuğrul bugüne kadar 28 Şubat konusunda en ağır özleştirileri yapan belki de tek yazar ve medya yöneticisi...
Düşünüyorum da;
28 Şubat süreciyle ilgili ondan başka "yanlış yaptık" diyen yok gibi...
Ama sevgili Koru bugün adını vermeden eleştirdiği Ertuğrul için alenen demagoji yapıyor...
Koru'yu okuyup da Ertuğrul'un neden özür beklediğinden haberi olmayanlar sanacaklar ki Özkök; "28 Şubat'ta bir şey yapmadığımız anlaşıldı; bizden özür dileyin" demiş...
Oysa hiç alâkası bile yok...
Hâsılı;
Özkök'ün özür isteyen mektubuna karşılık yazıldığı belli olan makalesinde Ertuğrul'un söylemediklerini söylemiş gibi bir yazı döşenmek Fehmi Koru'ya hiç yakışmadı.
Keşke Tuncay Güney'in son açıklamalarından hareketle itiraz etseydi de işin içine 28 Şubat zulmü ve 27 Nisan muhtıralarını karıştırmasaydı.
Yani;
Fehmi'nin (hiç ihtiyacı olmadığı halde) demagojik bir "akıl yürütme" metoduyla haklı yere özür bekleyen Ertuğrul'a karşı yanlış yaptığını düşünüyorum...
Yoksa sevgili Fehmi halen Hürriyet'e baş yazar olarak Ertuğrul'u değil de kendisini mi yakıştırıyor?..
[email protected]