Fehmi Koru - Ruşen Çakır
Gazetecilik yapmak yerine aidiyet duygusunun etkisinde taraftarı oldukları mahalleyi gözü kapalı savunan, karşı mahalleyi ise acımasızca itibarsızlaştırmaya çabalayan
Fehmi Koru’nun, siyasi otoriteye fikri yakınlığı olduğu sır değil…
Hatta Cemaat’e de aynı ölçüde yakın olduğunu bilmeyen yok…
En azından gazetecilik geçmişinin en uzun dönemini Cemaat medyasında (ZAMAN) yaşadığı için duygusal bir yakınlığının olmaması mümkün değil…
Hükümet’e veya Başbakan’a destek olduğunda hiçbir çıkarı olmaksızın tamamen iyi niyetle verir desteğini…
Aynı şeyi cemaat için de ve aynı şekilde, hiçbir çıkar beklemeksizin tamamen iyi niyetle yapar…
Ama…
Ne siyasi otoriteyi eleştirmekten çekinir yeri geldiğinde ne de Cemaat’i…
Dün gece HaberTürk’te Ece Üner’in dört konuğundan biriydi…
O sağlam karakterinden zerrece taviz vermedi…
Eğriye eğri, doğruya doğru demekten vazgeçmedi…
Ruşen Çakır’a gelince…
Ne siyasal iktidara ne de Cemaat’e fikri yakınlığı olduğunu sanmıyorum…
Ama…
Kendi penceresinden bazen Cemaat’in bir olaydaki haklılığını teslim ederken…
Bir başka olayda bu defa Hükümet’e (Başbakan’a) hak verirken Cemaat’i tenkit ediyordu…
Dün gece de yine aynı programda aynı karakter yapısından asla sapma yapmadı…
Gazetecilik yapmak yerine aidiyet duygusunun etkisinde, taraftarı oldukları mahalleyi gözü kapalı savunan, karşı mahalleyi ise acımasızca itibarsızlaştırmaya çabalayan Mehmet Ocaktan ve Orhan Bursalıoğlu’nun yanında Fehmi Koru ve Ruşen Çakır neredeyse Hz. Ömer kadar “adil” geldiler gözüme…
Ve…
Ekran karşısında ayağa kalkıp ikisini de alkışladım…