MEDYA KÖŞESİ

Fatih Ediboğlu'ndan şaşırtan açıklama

atv genel müdürlük görevinden ayrılan Fatih Ediboğlu sessiliğini yaptığı "Zorunlu bir yazı" açıklaması ile bozdu

Fatih Ediboğlu'ndan şaşırtan açıklama

GAZETECİLER.COM - Show'un Genel Müdürü Saner Ayar gelecek diye ATV genel müdürlüğünden istifa eden Fatih Ediboğlu ilk kez konuştu... Yaptığı yazılı açıklama ile ayrılığı sonrasında hakkında çıkan haberlere çok kırılmış olduğunu gösterdi.

Şaşırtan açıklama bir nevi CV'si niteliğinde. Bugüne kadar neler yaptığını kimlerle çalıştığını, kaç patron gördüğünü ve hangi başarılı dizilere imza attığını sayıp döktü. İşte Fatih Ediboğlu'nun o açıklaması; 


Zordur dostlar zor, yaklaşık 15 yıl yazılı basında,16 yıl da televizyonlarda üst düzey yöneticilik yapmak. Önce Hürriyet markasına hizmet; dış satın alma müdürlüğü, ikmal müdürlüğü, işletme müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı ve yönetim kurul üyeliği. Daha sonra 1 Numara Yayıncılık Dergi Grubu genel müdürlüğü (Sayın Ercan Arıklıyı rahmetle anıyorum) ve Sabah gazetesi genel müdürlüğü ile sonlanan yazılı basın macerası. Tasarımda ve uygulamasında en üst düzeyde sorumlu olduğum çok sayıda bina ve işletme kompleksi. Bunlardan en büyüğü - kulakları çınlasın sevgili mimar Aydın Boysan  ile arazi alımından bitimine kadar herşeyini planladığımız ve uygulanmasını sağladığımız Hürriyet binası (hâlâ yerinde duruyor ve içinde çalışılıyor).

Daha sonra televizyona geçiş; once yaklaşık 8 ay bir çıraklık süresi, sonra ATV’de 11 yıl kesintisiz genel müdürlük, daha sonra  iki yıl Star TV Genel Müdürlüğü ve en son yine yaklaşık bir buçuk yıllık ATV süreci. Bunları yazmamın nedeni bir CV sunmak değil. Benim için aslolan uzun yıllar Türkiye’nin basın yaşamına verdiğim emeği dikkatlere sunmak.  Bütün bu süreçte  birçok medya patronuyla çalıştım. Sn. Erol Simavi, Sn. Dinç Bilgin, Sn.  Cem Uzan, Sn. Turgay Ciner, Sn. Aydın Doğan ve Sn. Ahmet Çalık. 

Neredeyse ülkemizin yakın medya tarihinin bir özetini oluşturuyor. Burada belirtmemde fayda var: Ben televizyonda ATV Genel Müdürü olarak işe başladığımda 4 büyük TV kanalı vardı. ATV, Show TV, Kanal D ve Star TV. Bunlar, bugün de ülkenin önde gelen TV kanalları.  ama bunların üçünün patronu değişti, ikisi de şu anda maalesef TMSF ile boğuşuyor. Bir diğerinin patronu herkesin bildiği gibi yurt dışına gitti. Son kalan ise ne yazık ki vergi problemlerinin ağır yükü altında. Sadece bu tabloya bakmak bile,  medyanın aslında ne kadar zor, tehlikeli ve meşakkatli bir iş olduğunu anlamak için yeterli.  Biz üst düzey yöneticiler de tabii ki bu güçlüklerden payımızı aldık.   

Benim bütün bu süreçte bağlandığım tek doğrum oldu: Çalıştığım kuruluşun çıkarlarına ve itibarına sahip çıkmak. Televizyon gibi hem insan  egolarının çok yüksek olduğu,  hem de herkesin kendine göre bir fikrinin bulunduğu, tıpkı futbol gibi geniş kitlelere seslenen bir sektörde, uzun yıllar üst düzey yöneticilik yapmak ,sorumluluk almak ve nihai kararları vermek çok zordur dostlar. Özellikle eğer bunları yaparken tek doğrunuz  kurumun çıkarlarını ön planda tutmak olursa.

Yayıncılık anlayışınızda hem kamusal bir misyonunuz olduğunu unutmayacaksınız, hem de şirketininizin kârlılık düzeyini koruyacaksınız. Yaptığınız işi neticesini hemen ertesi gün aldığınız nadir işlerden biridir televizyon. Sanki karşınızda hep bir ayna vardır. Çalıştığım ekiplerle ve yaratıcı yapımcılarla birlikte, Süper Baba, İkinci Bahar, Hayat Bağları, Asmalı Konak, Çocuklar Duymasın, Ekmek Teknesi, Zerda, Bir Istanbul Masalı, Köprü, Canım Ailem ve Avrupa Yakası gibi hem güzel ve  bir şeyler anlatma derdi olan, hem de çok geniş kitleler tarafından beğeniyle izlenen dizilere imza atabildik.

Akademi Türkiye (pop), Anadolu Ateşi - Bu Toprağın Sesleri (türkü), Pop Star Alaturka (Türk Sanat Müziği) ve en son Bir Şarkısın Sen çok gurur duyduğum ve izleyicinin övgüsünü alan programlar oldu. 

Bütün bu süreçte en son karar veren kişi oldum ama hiçbir  zaman kendimi ön plana çıkarmadım.  Başarı bir takım işidir; hele hele televizyonda!  Bu nedenle hiçbir zaman “ben yaptım”, “ben yaptırdım” ya da “o benim fikrimdi” demedim. Başarıyı paylaştım, başarısızlığı üstlendim. Ama en önemlisi bütün meslek hayatım boyunca hiçbir zaman herhangi bir yapımcı veya programcı ile maddi ve manevi bir çıkar ilişkisine girmedim. Ne üstlendiğim görevi, ne bulunduğum konumu kendi özel çıkarlarıma alet etmedim. Bugün alnımın açık, yüzümün ak olmasının nedeni budur. 

Tek doğrum görev aldığım kuruluşun çıkarlarına uygunluktu ve bu uğurda kırdığım çok da insan olduğunu sanıyorum.

Burada bahsetmeden geçemeyeceğim.Çalışma arkadaşlarımla en başarılı olduğumuz dönem ATV’de 2001-2004 sürecidir. 2001 krizi gibi büyük bir sarsıntının içinde ve o zamanki patronumuz Sn Dinç Bilgin’in 1 yıla yakın haksız bir şekilde cezaevinde tutullduğu ve gün aşırı bilgisayarlarımızın bile haciz memurları tarafından sayıldığı bir ortamda bir avuç insan birbirimize destek olarak ATV’nin en başarılı zamanlarını yaşadık.

Halen en çok seyredilen dizi ünvanını elinde tutan Asmalı Konak ve tekrarları ile birlikte bir yıl içinde en çok yayınlanan dizi konumunda olan Çocuklar Duymasın, bu yılların eseridir. ATV bu dönemde en çok izlenen kanal oldu.  3-4 ay ücret almadan çalışan bu devre arkadaşlarıma ve  elinden gelen her şeyi yaparak bize büyük destek olan Sn.Önay Bilgin’e buradan şükranlarımı iletmek istiyorum. ATV bugün de önemli bir marka olarak yaşıyorsa onların çok büyük payı vardır.

TMSF sonrası yönetimini devraldığım STAR TV ve 2. kez ATV yöneticiliği döneminde ben ve ekibimden başarı beklentisi doğal olarak çok kısa vadeli ama çok büyüktü. Sahipleri bu kanallara büyük yatırımlar yapmıştı. TMSF süreçlerinde oldukça yıpranmış olan bu 2 markayı elimdeki olanaklar dahilinde bir yerlere getirmeye çalıştım. Birçok bakımdan önemli başarılar kazandırdığıma inanıyorum. Ama hem büyük, hem de çok kısa zamanda gerçekleşmesi arzu edilen beklentileri karşılayabilmek, kişisel yetkinlikleri çok aşan bir takım objektif koşulları gerektiriyordu.
 
Yaklaşık 30 yıllık kariyerimde hiçbir zaman vitrinde olmaya özenmedim, adımdan söz ettirmeye heves etmedim, görünür olmayı hedeflemedim. Aile yaşamıma her zaman büyük değer verdim ve özen gösterdim. Çalıştığım şirket ve markası için çok gerekli röportajlar ve bir kaç TV programı dışında medyada hiç görünmedim.

Ama son görevimden ayrılışım üzerine internet ortamında bu ayrılığa ilişkin son derece spekülatif, sübjektif yargıları içeren, sözümona mesleğimde ne kadar başarılı olduğum ya da olmadığım konusunda  haksız  yorumlar okuyorum. Bu yorumlar aslında kişi olarak benim için hiçbir değer taşımıyor. Saygı duyduğum, değer verdiğim kişilerin benimle ilgili sözlerine büyük önem veririm. Ancak benim için her şeyden değerli olan iki oğlumun bu yazılara erişebilir olması, evlatlarımın ve eşimi  üzebilecekleri gerçeği karşısında beni, kendimle ilgili gerçekleri yazmak zorunda bıraktı. 

İki oğlumun da zaten çok iyi bildikleri bir gerçeği, yani babalarının bugüne kadar profesyonel yaşamında kimseye borcu olmadan yaşamış, kazandığı paranın karşılığını her zaman vermiş ve ülkenin medya dünyasına uzun yıllar dürüstlükle hizmet etmiş, özel hayatını da titizlikle ve pürüzsüz bir şekilde korumuş bir kişi olduğu gerçeğini kamusal alanda kayda geçirmek istedim.  

Ve istedim ki iki oğlum da, babalarının bugün birçok kişiye hiçbir şey ifade etmeyen, hatta onların saflık olarak gördüğü bu değerleri 1972 yılında vefat eden, hayatını şiire, edebiyata, sanata ve tabii ki uzun yıllar radyoculuğa adayan kendi babasından miras olarak devraldığını, torunlarının da aynı mirası sürdüreceklerine inandığını buradan okusunlar, hakkımdaki bütün bu yorumlar karşısında onların da başları dik, alınları açık, yüzleri ak olsun.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar