Fatih Altaylı ve Tuncay Özkan'ı izlerken...
Hz. Ömer’i güçlü ve unutulmaz kılan savaş yeteneği değil, yüce vicdanı ve adalet duygusu idi…
ADNAN BERK OKAN
Ünlü Fransız filozofu Pierre-Joseph Proudhon (Aslında o da benim gibi bir iktisatçıdır ve mülkiyetin hırsızlık olduğuna ilişkin hüküm cümlesini hiç sevmem) öncelikle bir anarşisttir…
Ama…
Günümüze gelinceye kadar adaleti en iyi tarif edenlerin de başında gelir benim için…
Nasıl mı tarif eder Adalet’i?..
O halde lütfen okuyun…
“Adalet, çeşitli isimler altında dünyayı yönetir.
Doğa ve insanlık, bilim ve vicdan, mantık ve ahlâk, ekonomi politik, politika, tarih, edebiyat ve sanat…
Adalet, insan ruhundaki en öncelikli şeydir…
Toplumda en temel olandır…
Fikirlerin en kutsalıdır…
Bugün kitlelerin en şiddetli biçimde istediği şeydir…
Dinlerin özü ve sağduyunun şekil kazanmış halidir…
İnancın gizli nesnesidir…
Bilginin başı, ortası ve sonudur…
Adaletten daha evrensel, daha güçlü ve daha tam olan bir şey hayal edilebilir mi?”…
Evet ey güzel insanlar!..
Dün gece HaberTürk TV’de izledim Tuncay Özkan’ı…
Teketek’te Fatih Altaylı’nın konuğuydu…
Dinledikçe ağladım…
Ağladıkça yüreğim yandı…
Yüreğim yandıkça adaletsizliğe isyan ettim…
Ve…
İktisadi görüşleriyle değil ama adaleti tarifiyle, adalete olan inancıyla, hukukun üstünlüğüne imanıyla hayran olduğum Proudhon’u hatırladım…
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini yer ile yeksan edenlere lânet okuma noktasına kadar geldim ama...
Lânet okumadım…
Hz. İsa’nın, kendisini çarmıha gerenler için söyledikleri döküldü dudaklarımdan…
“Allah’ım onları affet… Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar…”
Eğer…
Tuncay ve Tuncay’la aynı konumda olan yüzlerce mağdur/mahkum ya da şüpheliye bu çileleri çektirenler eğer gerçekten de kanunları uyguladıklarını sanıyorlarsa söyleyebileceğim tek şey var:
Allah onları affetsin zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar..
Yok eğer yaptıkları zulümde kasıtlı iseler…
Belirli bir plân program çerçevesinde çiğnediyseler hukuku…
Eminim ki gün gelecek mutlaka yargılanacaklar…
Eminim Tuncay ve Tuncay gibi çile çeken diğerlerinden çok daha uzun süre hapis yatacaklardır…
Peki…
Hapis yatacaklar da ben mutlu mu olacağım?..
Asla…
30 yıl önce seksen gün hapis yatmış biri olarak hiç kimsenin cezaevinin o rutubetli, loş, havasız, “köpek bağlasan durmaz” koğuşlarında ömrünü geçirmesine razı olamam…
Ama…
Biliyorum ki Türkiye Cumhuriyeti yargısına olan güveni böylesine sarsan…
Böylesine hukuk dışına çıkanlar mutlaka yargılanıp mahkûm olacaklardır…
O nedenle…
Ve…
Yarın bir gün, hukuku intikam aracı olarak kullananların eline bir fırsat daha verilmemesi…
Tuncay ve Tuncay gibilerin bir daha o rutubet kokulu hücrelere dönmemeleri için genel af şart…
Dedim ya…
Sadece Tuncay ve diğer mağdurlar için değil…
Onları mağdur edenler için de şart…
Diyeceksiniz ki…
“Genel af olursa Öcalan da çıkar…”
Umurumda bile değil…
Bir tek masumun bir saat cezaevinde kalmasından ise, bin Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasını tercih ederim…
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi en kısa zamanda genel af yasası çıkarmazsa; geleceğimizle ilgili hiç de umut verici şeyler söyleyemeyeceğim…
Hatta bazı siyasetçiler ve yakınları için de iç açıcı şeyler söyleyemeyeceğim…
Diyorum ki:
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu güne kadar hiçbir zaman şu son süreçte olduğu kadar genel affa ihtiyaç duymadı…
Sayın Başbakan…
Hz. Ömer’i güçlü ve unutulmaz kılan savaş yeteneği değil, yüce vicdanı ve adalet duygusu idi…
Biz Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar da onu “Hz. Ömer’n Kılıcı” diyerek anmıyoruz…
“Hz. Ömer’in adaleti” diyoruz…
Türkiye’de adalet öyle ya da böyle dumura uğradı…
Sorumlularını bulup cezalandırmak, mağdur ettiklerinin kayıplarını geri vermeyecek…
Mahkûmiyet kararları kesinleşmiş yaşlı başlı insanların cezaevi hücrelerinde çürümelerine engel olmayacak…
Şimdi artık Hz. Ömer’in adaletine ihtiyaç duyduğumuz bir zaman…
Öyle ki…
Sadece Tuncay Özkan ve diğerleri için değil…
Sizin ve yakınlarınız için de adalete ihtiyacımız var Sayın Başbakan…
Biliniz ki...
Zalimler ve fahişeler; adaletsizlik yapanlardan daha önce gideceklerdir cennete...
