MEDYA KÖŞESİ

Fatih Altaylı oltaya takılan bir sazan!

Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne'nin başını çeltiği 'orduyu lağvetme' tartışması giderek derinleşiyor. Türköne bugün Altaylı'ya yanıt vermiş.

Fatih Altaylı oltaya takılan bir sazan!

GAZETECİLER.COM

Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne'nin başını çeltiği 'orduyu lağvetme' tartışması giderek derinleşiyor. Fatih Altaylı'nın geçtiğimiz gün Türköne'yi sert şekilde eleştirmişti. Türköne bugün hem Altaylı'ya yanıt vermiş hem de fikirlerini biraz daha

Cahil cesareti

Meramınızı anlatmakta zorlanınca bazen sazanlar imdadınıza yetişiyor. Fatih Altaylı'nın dünkü yazısı, benim için böyle bir fırsat. Oltaya takılan sazanı çekerken, söylediklerinizi tekrarlama fırsatı.

Kasım ayında köşemde "Bize Nizam-ı Cedit Ordusu lâzım" diye bir yazı yazmıştım. Maksadım ordu içindeki çetelere laf ettiğinizde, "ordumuza saldırıyorlar" diye ortalığı yıkanlara biraz tarih dersi vermekti. Sorduğum soru "hangi ordu?" sorusuydu. Ülkenizi savunmak için ordu istihdam ediyorsunuz. Zamanla bu ordu bozuluyor veya pusulasını şaşırıyor. Ne yapacaksınız? Ya esaslı bir reformdan geçireceksiniz, ya da -baktınız olmuyor- lağvedip yenisini kuracaksınız.

Bu haftaki 32. Gün programında Rıdvan Akar bu yazıdan alıntılar yaptı. Hava Tuğgeneral bana "Nizam-ı Cedit ordusu kurmaktan bahsediyorsun... Sen II. Mahmut musun?" diye hesap sorunca, hatayı düzeltmek zorunda kaldım ve Nizam-ı Cedit Ordusu'nu III. Selim'in kurduğunu hatırlattım. II. Mahmut'un kurduğu ordunun adı malûm "Asakir-i Mansure-i Muhammediye".

Tarihçilik ciddi bir iş. Sağdan soldan duydukları ile bir gazetecinin tarihçi olamayacağı, mehaz olarak "Mini Larousse"u göstermesinden belli. İnsan merak eder, laf ettiği adamın profesörlük unvanı alana kadar yazdığı kitapların hiç olmazsa konularını öğrenir. Altaylı baltayı, 19. yüzyıl modernleşme tarihine arşiv vesikaları dahil, eski-yeni bütün kaynaklarıyla hakim bir kayaya indiriyor. Bana Larousse'un minisini mehaz gösteren adama ben, Es'ad Efendi'nin Üss-i Zafer'ini veya Tarih-i Cevdet'i okurken nelere dikkat etmesi gerektiğini öğretebilirim. Hâyâ sahibi ise müptedilere özgü densizliğinden utanması için -madem kitap okuma huyu yok- internetten 5 Kasım tarihli "Tanzimat" başlıklı yazıma bakması yeterli.

Yalnız gazetecilik de ciddi bir iş. Biraz namus ve biraz da dikkat şart. Altaylı benim "Türkiye için en büyük tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri" olduğunu söylememe kızıyormuş. Halbuki dün kendi gazetesinin 17. sayfasında benim sözlerim "...en başta gelen tehdidin şu anda TSK bünyesindeki bu çeteleşmelerden, bir terör organizasyonundan kaynaklandığı anlaşılıyor" ibaresiyle yer alıyor. Allah aşkına ikisi aynı şey mi?

Bu müptedi sazanlar olmasa, ben Türkiye'ye yönelik en büyük tehlikenin elindeki silahı "iç tehdit yaratma kastıyla" kendi halkına çeviren TSK içindeki çetelerden kaynaklandığını nasıl anlatabilirim? Altaylı tarihi bırakıp gazeteci kültürü ile cevap versin: Güvenlikten sorumlu koskoca ordu bünyesinde suikastlar, sabotajlar ve komplolar tezgahlamakla meşgul bir çete varsa, bir yığın üniformalı subay bu şüphe ile tutuklu ise düşmanı nerede aramamız lâzım? Bir ülkenin varlığına, milletin çıkarlarına ve devletin bekasına yönelik bundan daha büyük bir tehdit olabilir mi?

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum