POLEMİK

Evet kardeşim sen Ayşecik'sin çünkü...

Evet Balçiçek Pamir... Sen Türk Medyasının Ayşeciğisin çünkü... Sen de Onun gibi hem muzır ama hem sevimlisin...

Evet kardeşim sen Ayşecik'sin çünkü...
GAZETECİLER.COM - Evet Balçiçek Pamir…
Sen Türk Medyasının Ayşeciğisin çünkü…
Sen de Onun gibi hem ”muzır” ama hem “sevimli”sin…
Hem herkese “saygılı” ama hem de “kötülere karşı pervazsız”sın…
Salih Tuna seni Ayşeciğe benzetip “Saf” olduğunu söylerken ne düşündü bilemeyiz ama…
Bizim yaştakilerin tanıdıkları Ayşecik gerçekten de saftı…
Saftı daaa…
Bu saflık “zekâ özürlü olmak” anlamında değildi…
Temizdi Ayşecik…
Tertemizdi hem de…
Ruhunun tek bir zerresine bile “kötülük, riya” katılmamış, katılamayacak kadar temizdi hem de…
Kötülük içine işlemiş, vicdansız, hoşgörüsüz, çocukların tek eğlencesi toplarını bahçesine kaçtığı için bıçakla kesip parçalayan Muallâ Sürer’in pencere camlarını kıran...
Hemen arkasından sırtında cam kafesi ile geçen babası Suphi Kaner’e (yattığı yer nur olsun) iş çıkartan bir yumurcağın saflığı ne kadar zekâ özürlülükse, Ayşeciğinki de o kadardı işte…
Senin yaşındakiler Ayşeciğin sevimli ve tertemiz siyah beyaz filmlerini tabii ki hatırlayamayacağı için “saf Ayşeciğin” ne demek olduğunu da yanlış anlamış olabilmen doğaldır…
Hem zaten kimileri gibi Suzan Avcı olmana imkân ve hatta ihtimal de olmadığına göre…
Bu arada GAZETECİLER.COM’u takip ettiğini anlatan cümlelerin için ayrıca teşekkür ederiz…
Çok naziksin…
Fazla uzatmadan hemen bu günkü her iki yazını da okurlarımıza sunalım…
 
 
Münevver'in filminde 'Asla oynamam' diyenler
 
MÜNEVVER Karabulut'un katili hâlâ bulunamadı.
Ama hayatı film oluyormuş.
İlk tepkiyi cuma günü Söz Sende'de usta oyuncu Halil Ergün verdi.
"Başı kesilen kızımızın, Münevver Karabulut'un filmi çekiliyormuş. Söz konusu şirket benim de filmde rol alacağımı duyurmuş.
Kesinlikle böyle bir şey yok.
Üstelik böyle ağır bir meseleye öyle kolay 'Evet' denebilir mi?" Dün sabah ise aşağıdaki bildiriyi aldım. Bildiriyi yapımcı Baran Seyhan kaleme almış.
Münevver Karabulut'un hayatının filme çekilmesine sinirlenenler altına imza atmışlar. Diyorlar ki: "Toplumun aynası addedilen sinemayı var eden bir grup yapımcı, oyuncu ve müzisyen, kamuoyunun yersiz bir şekilde meşgul edilmesine tepki göstermek, adalete güvenin sarsılmasını engellemek, bu lip hassas vakaların sömürülmesini, magazine! ve ticari boyuta vardırılmasını kınamak adına bu bildiriye imza atmışlardır." Kim mi imzalamış?
Kimler yok ki?
Altan Erkekli, Aydan Şener, Aytaç Arman, Bülent Kayabaş, Güven Kıraç, Hülya Koçyiğit, Nilüfer A< ikalın. Nur Sürer, Nurgül Yeşilçay, Reis Çelik, Rutkay Aziz, Selda Alkor, Tarık Akan, Zafer Algöz, Mahir İpek... Saymakla bilmez.
Peki ne istiyorlar? Gelin bildirinin bir bölümünü okuyalım.
"Yüreklere kor gibi düşüp dağlayan sayısız acılar yaşanıyor ülkemizde. Kimisi unutuluyor, kimisi soğutuluyor, kimisinin üzeri örtülüyor. Son dönemde yaşanan bir olay, toplumsal hayatımızdaki bu çarpıklaşmanın acılı ve bir o kadar da acıklı bir örneği oldu vicdanlarda. Acılı, çünkü çocuk denilecek yaştaki bir genç kız hunharca katledildi. Acıklı.
çünkü bu olayın yine çocuk yaştaki zanlısı aylardır yakalanamıyor. Ve bu duruma şahit bırakılan bizler, vicdanımızın sesini dinleyerek sesimizi çıkartmaya karar verdik. Çünkü olayın aydınlatılmaması, zanlının yakalanamaması çok daha vahim, çok daha vahşi cinayetlere tanıklık edeceğimize işaret ediyor.
Annesini öldüren bir kız çocuğunun, 'Suç değilmiş ki!' diyerek işlediği cinayete sebep bulması, bu endişemizin haklılığını gösteriyor. Yarın başka genç, sevgilisini öldürüp kesip parçaladığında, 'Suç değilmiş' derse buna şaşırmayacağız. Söz konusu cinayetin firari zanlısına internet ortamında destek sitelerinin açılmış olması da toplumun gidişatı ve bu toplumun dinamiği sayılan gençliğin garabetini ispatlar nitelikte değil mi? 18 aylık bebeklere tecavüz edilen, annesinin gözü önünde gencecik öğretmenleri vahşice öldürülen, torunu yaşındaki kızlara cinsel istismar uygulanan ve hatta evlenilen bir toplumun aynası olmak istemiyoruz. Kızların dövüldüğü değil, dizlere yatırılıp saçların okşandığı bir ülke istiyoruz..." Film konusunda, "Çekilebilir, dünyanın her yerinde 'true erime' işleri kitap da olur film de, üstelik çok da meraklısı vardır" diyen çıkabilir. Münevver'in hikâyesini beyazperdeye taşıma fikri, işin ticari boyutunu bir tarafa bırakırsak, bana çok da itici gelmedi. Tabii nasıl sunulacağı, vereceği mesaj önemli... Katilin asla kahraman gözükmemesi gerekiyor kanımca. Bildiride imzası olanların da, karşı çıkarken bir bildiği vardır diye düşünüyorum.
Siz ne dersiniz?
 
 
İflah olmaz bir Ayşecik vakasıyım!
 
ŞİMDİ gelelim medyanın Zeynep Değirmencioğlu'su, Ayşecik'i, yani bir nevi safı olarak kaleme aldığım "Bütün erkekler toplanmış" yazımın yarattığı yankıya... Ne yalan söyleyeyim, ben bu derece tartışabileceğimizi bile ummamıştım. Önce Nagehan Alçı'aın. "Pamir'in beklediği oldu" başlıklı yazısını görünce içimden "Eyvah" dedim. Hadi ben, senin yazdığın gibi "Gözünü deli cesareti bürümüş" biriyim. Sen hiç mi medyadaki geleceğini düşünmedin diyesim geldi.
Şaka bir yana, Nagehan'ın yazısı bana iyi geldi, teşekkürlerimle.
www.gazeteciler.com sitesi, hakkımda "Jan Dark" diye yazmış. "Yok artık" dedim kendi kendime. Şöyle eklemişler: "Hem kalemiyle hem de diliyle vuruyor vurdu mu. Korkusuzca ve hatta kimi zaman bencileyin fütursuzca..."
Kalem oynatmayan ama gerek e-posta gerek telefonla "Tam da düşündüğümüzü yazmışsın" diyen kadın-erkek meslektaşlarım, köşe yazarlarına da "eyvallah"! Hıncal Abi'nin "Sıkmabaşlar ve Ben" yazısını da yaratıcı buldum. "Oh be" dedim içimden. Sonunda yazdı.
Müthiş bir adım! Ahmet Hakan bir daha geçmiş olsun mesajlarını yayınlamayacağım diye yazdı. Gülümsedim.
(Büyük geçmiş olsun ona.) Serdar Turgut ve Ertuğrul Özkök'ün buluşup değişen medya üzerine sohbet etmesine de sevindim. 3G sayesinde bütün gazetelerin yazı işlerinde kadın nüfusunu görmüş olduk.
Umarım o nüfus, çekim dışında da oradadır. Bunlar bana, "Medyada güzel şeyler de oluyor" lafını dedirtti.
Diyeceğim odur ki Salih Tuna...
Bütün bu olan bitenlere bardağın dolu tarafından bakmayı becerebildiğime göre ben iflah olmaz bir Zeynep Değirmencioğlu, Ayşecik, bir nevi safçık vakasıyım.
İstesem de Suzan Avcı olamam! Zaten bunca "kurdun arasına bir de kuzu lazım”.
Kuzular olsun ki, onlar kendilerini kurt sansınlar.
 
 
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar