Evet kabul ama... Hamaset tuzağına düşmeden...
“Ama onlar bizi bölecek!.. Hepsi bize düşman!” diye ağlanmadan… “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!.. Kapatın kapıları! Yakın köprüleri!.. Ya sevin, ya terk edin!” diye tepinmeden...
Ey benim canım meslektaşlarım!..
Ey güzel “gazeteci” milleti!..
Bilirsiniz…
“Tarih tekerrürden ibarettir” der kimi…
Kimine göreyse tekerrürden ibaret olan tarih değil, “İnsanların Aptallıkları”dır...
* * *
İster öyle, ister böyle…
Tarihi yapan insanlar olduğuna göre…
Tarihin tekrarlamaması için, bizim de kendimizi tekrarlamamamız şart…
Hele ki koşullar…
Hele ki menfaatler…
Hele ki çatışmalar…
Ve…
Hele ki silahlar bu kadar değişmişken...
* * *
Artık…
Geçmişten ders alırken…
Geleceğin ders programlarını görmezden gelmeye hakkımız yok sevgili gazeteci...
Tam tersine…
Türk medyası öğrencilikten çoktan bunalmış olması gereken bir çağda…
Ve…
Öğretmenlik mertebesine yükselmesini gerektiren bir tarihî tecrübeyi de peşinden sürüklüyor...
Hem de…
Keskin bıçak sırtıyla ayrılmış ayrı mahallelerin kavgacıları olarak:
“Oyuna gelmeyelim” haykırışları arasında “Oyun dışı” kalışlarımızla…
Ve hem de…
Birbirinden başka kimseyi kandıramayan kendi küçük ve saf oyunlarımızla birlikte...
* * *
İçinde bulunduğumuz yeni koşulların bizi:
“Düşman” Amerikalı…
“Düşman” Avrupalı…
“Düşman” Rus…
“Düşman” Arap…
“Düşman” Acem gibi müttefiklerimizle yepyeni bir müşterek algıda buluşmaya, uzlaşmaya zorlaması boşuna değil…
Hatta…
Bir zorlama bile değil bu...
Küresel kutupların değişimi süreci bizleri:
Unuttuğumuz bir yeteneğimizi…
Köklü bir kabiliyetimizi yeniden keşfetmeye davet ediyor...
Sadece o kadar…
* * *
Yapmamız gereken…
Bu süreçte…
Hamaset tuzağına düşmeden...
Bilakis…
Tarihi “etkenleriyle” olduğu kadar…
“Edilgenleriyle” de birlikte kucaklayarak...
Tarih boyunca elde edilen başarılar kadar, karşılaşılan başarısızlıkların da içyapıdan kaynaklanan sebeplerini objektif bir bakışla değerlendirerek...
“Ama onlar bizi bölecek!.. Hepsi bize düşman!” diye ağlanmadan…
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!.. Kapatın kapıları! Yakın köprüleri!.. Ya sevin, ya terk edin!” diye tepinmeden...
“Türk medeniyeti” dediğimiz o çok zengin değerlerin sadece “kırmızı” satırlarını Snoopy’deki Linus’un battaniyesi gibi körü körüne sahiplenip, geri kalan her şeye düşman olmadan...
* * *
Her şeyden önce ey gazeteci!..
Bu medeniyetin bunca tehdide…
Bu medeniyetin bunca bölücülüğe karşın…
Nasıl olup da halen külliyen yok edilemediğini anlamaya çalışarak…
Ama…
Onu…
Eğe, büke…
Sırtına yapay ve kusursuz benzeşlikler yükleyerek değil…
Sadece…
Sadece…
Olduğu gibi…
Ve…
Bütün renkleriyle sahiplenerek...
* * *
Kolay gelsin sevgili meslektaşım…
Eğer sen istersen…
İnan ki siyasetçi de başaracaktır bütün bunları…
Yeter ki iste…
Yakup MURAT
[email protected]