MEDYA KÖŞESİ

Etyen Mahçupyan'a Zaman'dan ilk tepki geldi!

Zaman gazetesinde AKP kadar cemaati de eleştiren yazılarıyla dikkat çeken Etyen Mahçupyan'a gazetesinden ilk eleştiri geldi...

Etyen Mahçupyan'a Zaman'dan ilk tepki geldi!
GAZETECİLER.COM
Zaman gazetesinin aykırı yazılarıyla dikkat çeken ismi Etyen Mahçupyan da gazetesinden ilk tepkiyi aldı. Zaman yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında Mahçupyan'ı hedef aldı.

MAHCUPYAN KURBAN İLE KASABI EŞİTLİYOR

Mahcupyan'ın ile iki tarafı da eleştirirken "kurban ile kasap" arasında bir eşitlik dengesi kurduğunu savunan Mümtazer Türköne "Mahçupyan'ın önümüze koyduğu "yargı bağımsızlığının da bir meşruiyeti olması lâzım" argümanını hangi hukuk fakültesinin doktora programında tartışacağız? " diye sordu.

İşte Türköne'nin yazısındaki ilgili bölüm:

MAHCUPYAN'A CEVAP HAKKIM VAR

Etyen Mahçupyan'ın dün köşesinde dediği gibi,  "...eğer serinkanlı bir şekilde bakmayı becerip 'niçin böyle?' diye sorarsanız..."  'freni patlamış kamyon'u durdurabilir misiniz? Teşbih bana ait olduğu için cevap hakkım var.

ADAM ELİNE BIÇAĞI ALMIŞ DOMUZ BAĞI İLE...

17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu'ndan bu yana Türkiye'de yapılanları, ellerindeki sivri baltalarda bir fok sürüsünün arasına dalan ve katliam yapanlara benzetiyorum. Foklar yargı sistemi gibi yavaş hareket ettikleri için öldürücü darbelerden kaçamıyorlar. Veya daha yalın bir benzetme: Adam eline bıçağı almış, domuz bağı ile bağladığı zavallının boynunu kesmeye çalışıyor. Çaresiz kurban can havliyle debeleniyor. Kasap bize dönüp kurbanın çıkardığı zorluktan şikâyet ediyor. Boğazı kesilen, koskoca devlet iktidarı karşısında bizim hakkımızı, hukukumuzu korumakla görevli savcılar. Ne yapalım? Etyen Mahçupyan gibi, "Hükümet'in freninin patladığı belli" dedikten sonra "ama yargı adına davrananların da aynı durumda olduklarını görmek çok mu zor?" diye kasapla kurban arasında bir eşitlik ve denge tesisine mi girişelim?

HEM ZANLI HEM SAVCI HEM YARGIÇ TEK KİŞİ

17 Aralık'tan bu yana devletin mütemmim cüzlerini bir arada tutan hukuk çivisi çıktı. Başbakan İstiklâl Savaşı ilan etti; vatan tehlikede olduğuna göre hukuk gereksiz bir teferruat haline geldi. Yargı asgari düzeyde görevini yapamıyor. Polisler üzerinde estirilen terörden sonra, adlî kolluk, mahkeme kararlarını uygulamıyor. Başbakan, gazete manşetlerine yansıyan "savcı 22 kere yurtdışına çıktı" iddialarını kanıtlama ihtiyacı bile duymuyor. Yolsuzluk soruşturmalarını örtmek için yargı kilit altına alınmış vaziyette. Hem zanlı, hem savcı hem de yargıç sadece tek kişi artık. Savcılar baskı ve tehdit altında iş göremiyor. Söz dinlemeyenler yıldırım hızıyla sağa-sola sürülüyor. Yargının kronikleşmiş sorunlarından değil, bir yolsuzluk soruşturmasının asgari hukuk prensiplerine uyularak yürütülmemesinden şikâyet ederken, Mahçupyan'ın önümüze koyduğu "yargı bağımsızlığının da bir meşruiyeti olması lâzım" argümanını hangi hukuk fakültesinin doktora programında tartışacağız? Dediği gibi "yargı tarafsız olmalı". Savcıların, yürütme tarafından itlaf edilecek sokak köpeği muamelesi gördüğü bir ortamda, bu söze kim inanır? Yargı nasıl olsa çete, polisler paralel devletin uzantısı. Peki ya yolsuzluklar? Dört bakanı rüşvet iddiaları yüzünden istifa etmiş bir Hükümet'in karıştığı yolsuzluk soruşturmalarını kim yürütecek? Ne kadar zor bir soru değil mi?

MÜMTAZER TÜRKÖNE TÜM YAZILARI