MEDYA KÖŞESİ

Eski yazarı 'Taraf'ın misyonu'nu yorumladı

Bir dönem Taraf'ta yazmaya başlayan ancak sonra Ahmet Altan'ıa tepki gösterip ayrılan Oya Baydar Taraf'taki istifaları ve misyon tartışmalarını yorumladı

Eski yazarı 'Taraf'ın misyonu'nu yorumladı
GAZETECİLER.COM - Bir dönem Taraf'ta köşe yazarlığı da yapan, ancak gazetenin maskülen dilini protesto ederek istifa eden Oya Baydar, Taraf'ın Misyonu Neydi? sorusuna yanıt verdi.
 
"Ahmet Altan ve kurucu ekibin gazeteden ayrılmasıyla yoğunlaşan Taraf gazetesi tartışmaları küçük çaplı bir cephe savaşına dönüşerek sürüyor"  diyen Baydar, yazısına şöyle devam etti:  "Taraf'a cephe alanların asıl hedefi: gazeteye bugünkü kimliğini kazandırmış ve şimdi gazeteden ayrılmış bulunanlar. Onlar suskunluklarını koruyorlar; iyi de yapıyorlar."

NELER OLUP BİTTİĞİNİ ANLAYABİLMİŞ DEĞİLİM

"Gazetede neler olup bittiğini yapılan yorumlara, dedikodulara, içerden sızdırıldığı söylenen bilgilere , son olarak da gazetenin patronunun hiçbir açıklık getirmeyen açıklamalarına karşın, anlayabilmiş değilim. Çalışanlara ücretlerinin aylarca ödenememesi, yönetim görevini omuzlamak zorunda kalmış olanların malî kısıtlamaların yükünü taşıyamaz hale gelmiş olmaları, ekip içi dayanışma ve vefa, Ahmet Altan'ın AKP'ye, özellikle de Erdoğan'a karşı sert muhalefetinin gazete içinde, patron katında ve tabii iktidarda yaratmış olduğu hoşnutsuzluk... hepsi olabilir. Bir de kendi benzer deneyimlerimden bildiğim çok kişisel ama çok da saygıdeğer bir ruh hali: "İçerden dışardan yaylım ateşi altında görevimi iyi kötü yaptım, kendimle tutarlı kalmak uğruna kendimden çok şey yitirdim, usandım, artık başka türlü yaşamak, başka işler yapmak istiyorum" duygusu...

Taraf gazetesinde yazarlığa kendim talip olup yazmaya başlamamın tek nedeni vardı: Darbeci - vesayetçi zihniyete, bu zihniyetin hayata geçirilmesine çabalayan derin güçlere, onların himayesinde ülkemize, geleceğimize, özgürlüğümüze kastetmiş odaklara karşı mücadelede bir tutam tuzumun bulunması, demokratik bir dayanışma göstermek.

Taraf'tan ayrılmamın nedeni ise Genel Yayın Yönetmeni konumundaki Ahmet Altan'ın bana ve benim gibi soldan gelenlere karşı kullandığı üsttenci, eril, küçümseyici ifadeydi. Ayrılmam kişisel duygusal yanı ağır basan bir tercihti. Bütün yazarlarıyla, bütün haberleriyle, manşetleriyle, zaman zaman dozu kaçan, kişi yıpratmaya dönüşen çıkışlarıyla mutabık mıydım? Tabii ki hayır. Ancak; vesayetçi devletçi rejimin ömrünün tükenmekte olduğunu fark eden odakların iktidarlarını korumak için her yola başvuracaklarının ayan beyan olduğu; çeşitli provokasyonlarla, psikolojik harekâtla, saldırılarla geçen o günlerde, bu gidişata karşı durmak, mücadele edenlerin yanında yer almak demokratik bir görevdi. En azından ben böyle düşünmüştüm, fikrimi şimdi de değiştirmiş değilim.

TARAF'IN MİSYONUNDAN SÖZ EDERKEN

Taraf gazetesi daha yayına başlamadan CIA desteğinden Gülen Cemaati desteğine kadar her türlü tezviratın, çeşitli komplo teorilerinin hedefi haline getirildi. O günlerin koşullarında, başlangıçta "acaba mı?" diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. Böyle olmadığı, gazetenin içine düştüğü malî bunalımın kısa zamanda su yüzüne çıkmasıyla anlaşıldı. Birbirinin gözünü oymaktan, hele de öteki mahalleden olanı, farklı düşüneni karalamaktan zevk alan kötücül bir toplum olduğumuzu düşünüyorum zaman zaman. Özellikle de okumuş yazmış, siyasete, ideolojiye bulaşmış, kendini aydın sayanlarımız bu konuda daha sert ve adaletsiz oluyorlar. Kendi düşüncemizi anlatmaya çalışmak yerine ötekinin düşüncesini eleştirmek bile değil kişiliğini yıpratmak, itibarsızlaştırmak daha kolay geliyor. Belki düşüncelerimize yeterince güvenmediğimiz, belki ezberlerimizi gözden geçirecek, kendi mahallemizi eleştirebilecek cesarete sahip olmadığımız için, belki de düpedüz kötücül ruh halimiz yüzünden...

MİSYONUNU TAMAMLADI ELEŞTİRİSİ HAKSIZ VE DE VİCDANSIZ

Bugünlerde Taraf gazetesine ve gazeteden ayrılanlara yönelik, eleştiri sınırlarını aşarak kindar bir saldırıya varan söylemin ortak noktası, özellikle Ahmet Altan ve Yasemin Çongar'ın "misyonlarını tamamladıkları" ve kendilerini kullanmış olanların şimdi onlara kapıyı gösterdikleri yolunda. Bu yorumları, haksız olduğu kadar vicdansız da buluyorum.

Sadece ticari amaçla hareket etmeyen irili ufaklı bütün yayınların, gazetelerin, dergilerin bir yayınlanma amacı ve kendine biçtiği bir misyon vardır. Örneğin Cumhuriyet gazetesi uzun yayın hayatıyla, hele de Taraf'ın çıktığı darbe hazırlıkları döneminde hep bir misyon gazetesi olmuştur.

Tabii ki tümü değil, ama gazeteyle özdeşleşmiş yazarlarının bir bölümü o misyonu güçlü şekilde savunmuştur. Şimdilerde aynı misyonun farklı kesimlerinin, az satan Aydınlık'tan çok satan Sözcü'ye çeşitli yayın organları var, Oda TV ve benzeri internet siteleri var. Öte yandan, kendini daha solda tanımlayan Birgün, Evrensel, yayın hayatına yeni atılan Sol gibi gazeteler var.

Bir de misyonunu mevcut iktidarın propagandasını yapmak, AKP iktidarını pekiştirmek olarak tanımlamış yayınlar var. Bunlardan ayrı olarak Cemaat'in milyon tirajlı Zaman gazetesi var. Hepsi kendine göre misyon sahibi.

Ben de ömür boyu sosyalist, komünist partilerin yayınlarında çalıştım, misyon sahibi oldukları ve o misyonu benimsediğim için oralarda yer aldım. Yeni Ortam gazetesi gibi aslında patronun Babıâli'de var olma tutkusunun ürünü olan bir gazeteyi de kendi ideolojik-siyasi hattım çerçevesinde misyon sahibi kılmak için elimden geleni yaptım, büyük ölçüde başarılı da oldum.

(...)

Türkiye'de en imkânsız görev ama'sız demokrat olabilmek galiba. Demokratik, özgürlükçü, adil ve barışçı adımlar kimden, nereden gelirse gelsin desteklemek; eski cepheleşmeleri aşıp, geniş cepheyi demokrasi-özgürlük-adalet paydasında yeniden kurmak... Birbirimizle didişmek, düşmanca hesaplaşmak yerine dinleyip anlamak, ödeşip her türlü vesayete ve otoriterliğe karşı laik, Müslüman, solcu, liberal, demokrat, dindar, inançlı, inançsız; ortak paydası demokrasi, sivilleşme, özgürlük, adalet olan bir anlayışta birleşmek...Beceremezsek, tam da o soruyu tekrarlama zamanıdır: Tehlikenin farkında mısınız?

Baydar'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.