Eski dosttan 'Sıcak' sonbahar uyarısı...
Dünyanın kalabalıklaşan sokakları, ABD'ye gç etmeye başlayan dolarlar ve Yalnızlaşan Türkiye. Bu sonbahar "bahar"ın sonu mu?
ADNAN BERK OKAN
Mehmet Altan bir iktisat pofesörü...
Yaptığı işi de çok ciddiye alanlardan...
Ak Parti Hükümeti'nin iktidara gelmeden önce ve geldikten sonraki dönemde hem demokratikleşme ve hem de ekonomi politikalarıyla birlike AB tam üyeliği konusundaki çabalarının en samimi ve inançlı destekçilerinden biriydi...
"Biriydi" diyorum çünkü son birkaç yıldır bilhassa AB tam üyelik müzakerelerinin askıya alındığından, yakın komşularımızla olan ilişkilerde hata yapıldığından ve ekonominin geleceğine yönelik olumsuz gelişmeler yaşanacağı ihtimalinin ciddiye alınmayışından şikâyetçi...
Altan; bu konulara ilişkin, Bloomberg Businesweek Dergisi'ne ( 1 - 7 Eylül) yaptığı ekonomik ve siyasi gelecek analizinde pek iç açıcı olmayan uyarılarda bulunuyor.
Bu uyarıları iki şekilde okumak mümkün...
Ya, bu uyarıların "eski ve samimi bir dost" tarafından yapıldığını kabul edebilirsiniz...
Ya da "canım ne olacak işte; Star gazetesi'ndeki köşesinden kovulduktan sonra her fırsatt hükümeti eleştiriyor" diye de bakabilirsiniz...
Uyarıları "Dost Uyarısı" diye okur ve Altan'ın analizlerini o gözlükle bakarsanız;
- İşadamıysanız tedbirinizi alırsınız,
- Muhalefet partisi yöneticisiyseniz ona göre siyaset üretirsiniz,
- İktidar sizseniz ve ekonomi yönetimi de sizin elinizdeyse hem tespitleri ve hem de önerileri ciddiye alır bilhassa "yapısal reformlar" konusunda artık daha fazla beklememeniz gerektiğine inanıp çalışmalarınızı hızlandırırsınız...
İkinci olasılığa takılıp, "kıskanç işte ne olacak?... Türkiye ekonomisinin sımsıkı taş gibi olduğundan habersiz, felâket tellallığı yapıyor" der, uzaklardan dönerek gelmekte olan hortumun tam da sizin durduğunuz yerden geçeceğini gördüğünüz halde kaçmayı akıl edemezseniz; adres sorduğunuz şaşının parmağının gösterdiği değil de gözlerinin baktığı yöne giden adam durumuna düşersiniz...
Mustafa Balbay'ın;
hem de cezaevinden yazdığı makalede Eylül'de üniversitelerin açılmasıyla birlikte sokak harketlerinin başlayacağına ilişkin öngörüsü bildiğiniz gibi Hükümet kanadında da etki yaptı...
Ve Hükümet Balbay'ın nereden kaynaklandığı bilinmeyen o öngörüsüne inandı, Eylül Sendromu yaşamaya ve yaşatmaya başladı...
Cemil Bayık da eş zamanlı olarak ve büyük ihtimalle salt Hükümetle pazarlık gücünü arttırabilmek amacıyla "yasal düzenlemeler" yapılmadığı takdirde terörün yeniden başlatılacağını ima etti...
Terörün bir daha eskiden olduğu gibi yeniden hortlayacağına inanmıyorum...
Terör çok büyük paralar gerektiren bir eylem türü...
Dağdaki kadoların beslenmelerinden tutun silahlandırılmalarına kadar yüz milyonlarca dolar gerektiren bir yapılanma...
Ve şu son sekiz aydır, terör örgütünün finansman durumu parlak değil; parlatılacağını da sanmıyorum...
Ama...
Huzursuzluklar yaratılabilir...
Mehmet Altan'ın dikkat çektiği diğer kimi terör örgütlerinin silahsız olarak üniversite öğrencilerini sokağa taşıma ihtimali, silahlı PKK terörünün başlama ihtimalinden daha yüksek...
Demek istemem o ki; silahlı terörden daha ziyade "iktisadi terör" yaratılacağından korkıyorum...
İşin kötüsü; iktisadi terör için ortam; silahlı terörden çok daha müsait...
Mehmet Altan'ın da dediği gibi "çağ değişim süreçleri" her zman ve bütün dünyada iri yarı sosyal, siyasal ve ekonomik depremler üretmiştir...
Ve dünyamız sanayi sonrası topluma dönüşümünü giderek hızlandırmaktadır...
Batılı gelişmiş demokrasiler bu dönüşümü hazırlıklı karşılar veya hazırlık yapmaktayken bizim "laylay lom" rutin ve yıllardır aynı hataları yaparak kör topal aynı yolları arşınlamaya çalışmamız ise geleceğimiz için en büyük tehlike...
Bilhassa Irak'a yapılan askeri operasyonla eş zamanlı olarak başlayan para bolluğuna, 2008 büyük krizinin de yine piyasalardaki para miktarını arttırarak çözülmeye gidilmesini eklerseniz;
yıllık 50 milyar dolardan fazla cari açıkla yolumuza ve hatta büyüyerek devam edebilme imkânını yakaladığımızı hatırlayacaksınız..
Şimdi artık kum saati ters döndü...
Zaman aynı şekilde akıp gitse de bir bölümden diğer bölüme dökülen kumların akış önceliği değişti...
Ve...
Bütün bu olumsuzluklara sınır komşumuz Suriye'de olup bitenlerle olup bitmeyecekleri de ilâve edin...
Önümüzdeki yılda yaşayacağımız iki büyük ve çok etkili seçim için uygulanacak ekonomi politikaların domino etkisini hayal edin...
Ya da etmeyin zira moraliniz bozulabilir...
Neyse uzatmayayım...
Ben, Mehmet Altan'ın analizini "Eski Dosttan Uyarı" gözlüğünü takıp da okudum...
Keşke gücüm olsa da Mehmet Altan başta olmak üzere bazı liberal kanaat önderi, sosyolog, iktisatçı ve siyasetçiyi Başbakan Erdoğan'la yeniden "dost" konumuna taşıyabilsem...
Başbakan, liberal gurupları eskiden olduğu gibi yine ciddiye alsa; keşke ...
Keşke yine ve asla kırılıp gücenmeden dinleyebilse onları...
Keşke...
Bu son keşkem de keşke son "KEŞKE" olabilse...
[email protected]
Mehmet Altan bir iktisat pofesörü...
Yaptığı işi de çok ciddiye alanlardan...
Ak Parti Hükümeti'nin iktidara gelmeden önce ve geldikten sonraki dönemde hem demokratikleşme ve hem de ekonomi politikalarıyla birlike AB tam üyeliği konusundaki çabalarının en samimi ve inançlı destekçilerinden biriydi...
"Biriydi" diyorum çünkü son birkaç yıldır bilhassa AB tam üyelik müzakerelerinin askıya alındığından, yakın komşularımızla olan ilişkilerde hata yapıldığından ve ekonominin geleceğine yönelik olumsuz gelişmeler yaşanacağı ihtimalinin ciddiye alınmayışından şikâyetçi...
Altan; bu konulara ilişkin, Bloomberg Businesweek Dergisi'ne ( 1 - 7 Eylül) yaptığı ekonomik ve siyasi gelecek analizinde pek iç açıcı olmayan uyarılarda bulunuyor.
Bu uyarıları iki şekilde okumak mümkün...
Ya, bu uyarıların "eski ve samimi bir dost" tarafından yapıldığını kabul edebilirsiniz...
Ya da "canım ne olacak işte; Star gazetesi'ndeki köşesinden kovulduktan sonra her fırsatt hükümeti eleştiriyor" diye de bakabilirsiniz...
Uyarıları "Dost Uyarısı" diye okur ve Altan'ın analizlerini o gözlükle bakarsanız;
- İşadamıysanız tedbirinizi alırsınız,
- Muhalefet partisi yöneticisiyseniz ona göre siyaset üretirsiniz,
- İktidar sizseniz ve ekonomi yönetimi de sizin elinizdeyse hem tespitleri ve hem de önerileri ciddiye alır bilhassa "yapısal reformlar" konusunda artık daha fazla beklememeniz gerektiğine inanıp çalışmalarınızı hızlandırırsınız...
İkinci olasılığa takılıp, "kıskanç işte ne olacak?... Türkiye ekonomisinin sımsıkı taş gibi olduğundan habersiz, felâket tellallığı yapıyor" der, uzaklardan dönerek gelmekte olan hortumun tam da sizin durduğunuz yerden geçeceğini gördüğünüz halde kaçmayı akıl edemezseniz; adres sorduğunuz şaşının parmağının gösterdiği değil de gözlerinin baktığı yöne giden adam durumuna düşersiniz...
Mustafa Balbay'ın;
hem de cezaevinden yazdığı makalede Eylül'de üniversitelerin açılmasıyla birlikte sokak harketlerinin başlayacağına ilişkin öngörüsü bildiğiniz gibi Hükümet kanadında da etki yaptı...
Ve Hükümet Balbay'ın nereden kaynaklandığı bilinmeyen o öngörüsüne inandı, Eylül Sendromu yaşamaya ve yaşatmaya başladı...
Cemil Bayık da eş zamanlı olarak ve büyük ihtimalle salt Hükümetle pazarlık gücünü arttırabilmek amacıyla "yasal düzenlemeler" yapılmadığı takdirde terörün yeniden başlatılacağını ima etti...
Terörün bir daha eskiden olduğu gibi yeniden hortlayacağına inanmıyorum...
Terör çok büyük paralar gerektiren bir eylem türü...
Dağdaki kadoların beslenmelerinden tutun silahlandırılmalarına kadar yüz milyonlarca dolar gerektiren bir yapılanma...
Ve şu son sekiz aydır, terör örgütünün finansman durumu parlak değil; parlatılacağını da sanmıyorum...
Ama...
Huzursuzluklar yaratılabilir...
Mehmet Altan'ın dikkat çektiği diğer kimi terör örgütlerinin silahsız olarak üniversite öğrencilerini sokağa taşıma ihtimali, silahlı PKK terörünün başlama ihtimalinden daha yüksek...
Demek istemem o ki; silahlı terörden daha ziyade "iktisadi terör" yaratılacağından korkıyorum...
İşin kötüsü; iktisadi terör için ortam; silahlı terörden çok daha müsait...
Mehmet Altan'ın da dediği gibi "çağ değişim süreçleri" her zman ve bütün dünyada iri yarı sosyal, siyasal ve ekonomik depremler üretmiştir...
Ve dünyamız sanayi sonrası topluma dönüşümünü giderek hızlandırmaktadır...
Batılı gelişmiş demokrasiler bu dönüşümü hazırlıklı karşılar veya hazırlık yapmaktayken bizim "laylay lom" rutin ve yıllardır aynı hataları yaparak kör topal aynı yolları arşınlamaya çalışmamız ise geleceğimiz için en büyük tehlike...
Bilhassa Irak'a yapılan askeri operasyonla eş zamanlı olarak başlayan para bolluğuna, 2008 büyük krizinin de yine piyasalardaki para miktarını arttırarak çözülmeye gidilmesini eklerseniz;
yıllık 50 milyar dolardan fazla cari açıkla yolumuza ve hatta büyüyerek devam edebilme imkânını yakaladığımızı hatırlayacaksınız..
Şimdi artık kum saati ters döndü...
Zaman aynı şekilde akıp gitse de bir bölümden diğer bölüme dökülen kumların akış önceliği değişti...
Ve...
Bütün bu olumsuzluklara sınır komşumuz Suriye'de olup bitenlerle olup bitmeyecekleri de ilâve edin...
Önümüzdeki yılda yaşayacağımız iki büyük ve çok etkili seçim için uygulanacak ekonomi politikaların domino etkisini hayal edin...
Ya da etmeyin zira moraliniz bozulabilir...
Neyse uzatmayayım...
Ben, Mehmet Altan'ın analizini "Eski Dosttan Uyarı" gözlüğünü takıp da okudum...
Keşke gücüm olsa da Mehmet Altan başta olmak üzere bazı liberal kanaat önderi, sosyolog, iktisatçı ve siyasetçiyi Başbakan Erdoğan'la yeniden "dost" konumuna taşıyabilsem...
Başbakan, liberal gurupları eskiden olduğu gibi yine ciddiye alsa; keşke ...
Keşke yine ve asla kırılıp gücenmeden dinleyebilse onları...
Keşke...
Bu son keşkem de keşke son "KEŞKE" olabilse...
[email protected]