MEDYA KÖŞESİ

Ertuğrul Özkök'ün ağlatan yazısı

Dünyaya yeniden gelsem, yine asker olurdum, yine SAT olurdum. Ama bu ülkenin ordusunda değil.

Ertuğrul Özkök'ün ağlatan yazısı
ADNAN BERK OKAN - YORUMLUYORUM

Yaşım mı ilerledi yoksa tıp otoritelerinin söylediği gibi bay-passlı kalbim mi çok hassaslaştı bilmiyorum ama çok kolay ağlıyorum artık...
İlle de adaletsizlik, haksızlık, zulüm, öldüresiye fukaralık, çaresizlik içinde debelenen, gelecekten umudunu kesmiş insanlar gördüğüm anda gözlerimden süzülen yaşlar yanaklarımdan aşağı dökülmeye başladığında anlıyorum ağladığımı...
Bazen de ağlamıyorum ama bir ceviz gelip tıkıyor nefes borumu...

Bugün Ertuğrul'un yazısını okurken ağlamadım...
Çünkü göz yaşlarım yanağıma dökülmek istemedi belli ki..
Ama ceviz, cevizliğini yaptı...
Ceplerinde Tadelle zodyaklara bindiler
MERAK ediyorum, şu sözler, bu ülkede yaşayıp, ülkesini seven hangi insanın içini acıtmamıştır:

“Ben dünyaya yeniden gelsem, yine asker olurdum, yine SAT olurdum. Ama bu ülkenin ordusunda değil.”
Sözler, yargılanan emekli Binbaşı Levent Bektaş’ın.
Kabile aydınlarını bir yana bırakırsanız, kimin içini sızlatmaz.
Ya Kardak harekâtına katılan Albay Ali Türkşen’in şu sözleri:
“Çıkarmada kullandığımız botun benzinini kendi kredi kartımızla aldık.”

Ertuğrul Özkök'ün yazısının tamamını

Nefes almakta zorlandım, göğsüm sıkıştı...
Kurucularımızın "Türkiye Cumhuriyeti" adını verdikleri bu güzelim ülkenin düzenini sağlayan devletin ve o devleti yöneten siyasal ve bürokratik kadroların nasıl da acımasız olduklarını bir kez daha anladım...

Şunlar, bir zamanlar "Kahraman" diye alkışladığımız, bağrımıza bastığımız emekli Binbaşı Levent Bektaş ve Kardak harekâtına katılan Albay Ali Türkşen’in sözleri...

Levent Bektaş: “Ben dünyaya yeniden gelsem, yine asker olurdum, yine SAT olurdum. Ama bu ülkenin ordusunda değil.”
Albay Ali Türkeş: “Çıkarmada kullandığımız botun benzinini kendi kredi kartımızla aldık.”

O gün, ülkesinin onuru, vazgeçemeyeceği bağımsızlığı için çıkarmada kullanacağı Devlete ait Zodyak'ın dev deposunu kredi kartlarıyla dolduran kahraman bugün "Vatana İhanet" etmekle suçlanıyor...
Hem de kendi başına gelse benzin deposunu bırakın doldurmayı, içindeki benzini çalıp satacak bir zihniyet tarafından yargılanıyor...

"Haklarında kuvvetli delil varsa yargılanmasın mı?"
Tabii yargılansın...
Geçmişi kahramanlıklarla dolu da olsa hiç kimsenin suç işleme, halkın seçtiği bir siyasal iktidarı devletin eline verdiği silâhlarla yıkma hakkı yoktur, olamaz da...
Ama...
"Hakkında kuvvetli suç delili varsa"...

Demokrasisi gelişmiş, hukukun üstünlüğü ilkesine "iman" etmiş ülkelerde de şaşırtıcı ve hatta zorlayıcı bazı sorgulama teknikleri kullanılır...
Ama...
Fiziki işkenceye kalkışmamak şartıyla...
Buna rağmen sonuç alınamazsa ve somut kanıt da yoksa şüpheli tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır...

Yargı bugün 12 Mart ve 12 Eylül hukukundan hiç farkı olmayan bir yöntem kullanıyor...
Sadece Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi isimler verilen operasyonda tutuklananlara değil; siyasal iktidarlar ve emrindeki yargı gibi düşünmeyen, iktidar olarak kalmasının önünde engel gördüğü herkese aynı zulmü uyguluyorlar...
Hapishaneler (devlet istemese de) kendi bölge halkına daha çok özgürlük isteyen belediye başkanı ve yerel siyasetçilerle dolu...
Ve dışarıdan bakıldığında Türkiye'nin "despot, zalim, evrensel hukukun üstünlüğüne değil, kendi kişisel üstünlüklerine inanmım siyasi ve bürokratik kadrolar tarafından yönetildiği" görülüyor...

Bir yanda haklı olarak 12 Eylül darbesinin "baskıcı" anayasasını değiştirmek, daha özgür bir toplum yaratmak için gece gündüz çalışacaksınız ama diğer yanda evrensel hukuk kurallarını hiçe sayarak ve mahkûm etmeden, hem de yıllarca hapiste tutacaksınız yurttaşlarınızı...
Eğer insansanız...
Eğer vicdanınız varsa...
Eminim sizin de boğazınıza aynı ceviz gelip çöreklenecektir...
 
adnanberkokan@gamil.com





Yorumlar