MEDYA KÖŞESİ

Ertuğrul Özkök'ü ağlatan film

Hürriyet eski Genel Yayın Yönetmini Ertuğrul Özkök, hangi filmi izledikten sonra gözyaşlarına boğuldu? İşte o film.

Ertuğrul Özkök'ü ağlatan film

GAZETECİLER.COM

Bugün Pazar değil ama Özkök “Pazar Yazısı” tadında döktürmüş…
Ferhan Özpetek’in; gay oğlan, ağabeyi ve oğlu gay olduğu için çıldıran bir baba ile çaresiz bir anneyi anlattığı filmi izlemiş Özkök
Ama önce, ilk gençliğinde (delikanlılığında) babasından işittiği azardan beter bir soruyu hatırlatmış…
“Oğlum kahvede arkadaşlar, senin oğlun i.... mi oldu, ne bu uzun saçlar diye soruyorlar…”
Bir erkek adama o sorunun sorulmasının, verilecek cevaptan çok daha ağır olduğunu bilenleri hüzünlendirmiş…
Mahalle baskısını da yanına ekleyerek pek güzel bir yazı çıkarmış ortaya…
Bakın nasıl…



Ferzan Özpetek serseri bir mayın gibi, İzmir gençliğimin hülyalarının tam orta yerinde patladı.

Birden o akşamı hatırladım.

Filmi izlemedim ama “Hep başkalarının dediğini yapacaksak, hayatı yaşamanın ne manası kalıyor?” repliğini sevdim…
Hele repliğin güzelliğini, “herkesin kendileri gibi yaşamasını, kendileri gibi düşünmesini ve hatta kendileri için yaşamasını” isteyen bir dostun kaleminden okumak daha da etkileyici…

Adnan Berk Okan

Babamın yüzünde o hiç unutmadığım bir ıstırapla, bir çaresizlikle bana, “Oğlum kahvede arkadaşlar, senin oğlun i.... mi oldu, ne bu uzun saçlar diye soruyorlar” dediği o meşum anı hatırladım.

Oysa ben Mick Jagger olmak istiyordum.

“Üzülme baba, üç ay sonra lise bitiyor, ben bu şehri terk ediyorum” dediğimi, sırf onu üzmemek, sırf o delikanlı tarafımı koruyabilmek için mahallemi terk ettiğimi, işte onu hatırladım.

Bir de son günlerde Cihan Okan’a taktım ya.

Koydum bu defa “Eski kafalı” şarkısını, vallahi ne o, bu şunu der, ne beriki şöyle düşünür falan demeden, bütün sansür düğmelerimi kapatarak yazdım.

Dedim ki, bu filmi abartarak yazmalıyım. Çünkü bende bıraktığı etkiyi ancak böyle anlatarak normalleşebilirim.

Netice itibariyle o bir film, orada kalmalı, salondan çıktığımızda normalleşmeliyiz.

Sakın ha, bu filmi bir gay oğlan, bir de onun sürpriz ağabeyi ve oğlu gay olduğu için çıldıran bir baba, çaresiz bir anneye indirip de seyretmeyin.

Neticede hepimize tebelleş olmuş, Allah’ın belası bir baskı var ya, bu film işte o belanın filmi.

Neticede hepimizin tanıdık tanımadık bir gay’e, namus cinayetine kurban gitmiş bir kasaba kadınına vekâletname verdiğimizi anlatıyor “Serseri Mayınlar”...

Üzerimize basmış bir baba baskısını, altında kaldığımız mahalle enkazının, kanunlarını hep başkalarının yazdığı bir farklılık belasının ıstırabını bizim için de o çeksin diye; ruhumuzda açtığı kanayan yaralara pansuman yapsın diye verdiğimiz vekâletnamenin filmi bu.

Ne diyor filmin o öldürücü sahnelerinden birinde:

“Hep başkalarının dediğini yapacaksak, hayatı yaşamanın ne manası kalıyor?”

Geriye ne kalıyor Allah aşkına? Gözyaşından sırılsıklam olmuş mendil kadar bir hayat mı...

 

Özkök’ün yazısının tamamını
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar