Ertuğrul Özkök
Önce en fenasını söyleyeyim: Adaletsizlik ettin… Hakkaniyet duygularının varlığını unuttun…
Sevgili Ertuğrul (Özkök) seni kendime "dost" gördüğüm (Sanırım sen de öylesindir) için eleştireceğim bu defa...
Neden mi?..
Bugünkü Hürriyet’te “Maazallah bu fotoğrafı koysaydı“ başlığı altında yayımlanan makalen dolayısıyla…
Ne mi yaptın?..
Önce en fenasını söyleyeyim: Adaletsizlik ettin… Hakkaniyet duygularının varlığını unuttun…
Niçin mi?..
Çünkü Ertuğrul; belli ki hiç tanımadığın bir camianın, topluluğun, kitlenin hassasiyetinin kaynağını da bilmiyorsun…
Bilmiyorsan, kalenin yerini göremiyorsan, o topa girmeyeceksin Ertuğrul…
Ama sen girdin…
Hem de acayip faullü girdin…
İşin kötüsü ortada “top” olmadığı için adama girdin; yani amacın kastiydi…
Ben öyle olduğuna inanmasam da karşına aldığın camia öyle görüyor…
Ne mi yaptın?..
Anlatayım:
Sevgili dostum;
belli ki camie hiç gitmiyorsun...
Nereden mi çıkardım?..
Gitseydin eğer camie; namaz çıkışı cemaatten bilhassa orta yaşlıların birbirleriyle el ele tutuşarak yürüdüklerini de görürdün...
Yani Ertuğrul; sosyologsun ama halkın sadece bir kısmını tanıyorsun...
Yani Ertuğrul; Ak Parti'ye "Müslümanların partisi muhterem" diyerek oy verenler için aralarında resmi bir bağ (nikâhın türü önemli değil) olmayan bir kadınla erkeğin el ele tutuşması, birbirlerinin ellerini kavrayarak yürümeleri hoş karşılanmaz...
Ama erkek erkeğe el ele yürümek mesele teşkil etmez...
Yani o konuda senin tanıyamadığın o camia (Ak Parti’ye "Müslümanların partisi muhterem" diyerek oy verenler) ABD'lilerden çok daha hoşgörülüdür Ertuğrul...
Yine yani Ertuğrul; inandıkları peygamberlerinin (Hz. Muhammed) Medine sokaklarında yanında yüzü peçeyle örtülmüş bir kadınla yürürken yanından iki erkek geçince o erkekleri durdurup, yanındaki kadının peçesini kaldırtan ve “yanlış anlamayasınız diye açtırdım peçesini; bakın benim karım” dediğine inanan insanların neyi “doğru” neyi “yanlış” anlayacağını bilemediğin nasıl da belli…
Ama Ertuğrul; o fotoğrafı başka türlü de yayımlayabilecekken, ellerden yukarısını kadrajlayacakken öyle yapmayıp sadece Başbakan Erdoğan ve Bakan Şahin’in el ele görüntülerini yayımlayan kafa bütün bunları bilir…
Bildiği için de o fotoğrafı öyle yayımlar…
Yani Ertuğrul…
Sen o fotoğrafın nerede ne niçin çekildiğini bilirsin ama o gazetenin bütün okurları bilmez, bilemez…
Bilemediği için de başka türlü olduğunu düşünür, düşünebilir; düşünmesi istendiği için de o fotoğraf öyle kadrajlanıp konur sayfaya…
Yani; aralarında resmi bağ bulunmayan bir kadın ve erkeğin (Başbakan ve kadın bakanının) “durduk yerde” el ele tutuşup yürüdükleri düşünülsün diye…
İslâm Peygamberi insanoğlunun kafasının ve kalbinin bir yerlerinde her zaman Şeytan bulunduğunu bildiği içindir ki yanlarından geçen iki erkek yolcuyu durdurup; “bakın bu benim karımdır ha” demek ihtiyacını duymuştur…
Biraz yürüdükten sonra sağda solda dedikodu yapmasınlar diye...
O peçeyi kaldırtmasının sebebi, kendine güvensizlikten değil insanlara güvenemediğinden, insanın fıtratını bildiğindendir...
İkincisi Ertuğrul; adaletsiz olduğunun gerekçesini sen veriyorsun kendi yazının içinde...
Nasıl mı?..
Hani yazının bir yerinde diyorsun ya, “Burası Türkiye” diye; işte neden kaybettiğinin, niçin hakkaniyetsiz olduğunun gerekçesi o iki kelime…
Evet, Ertuğrul “Burası Türkiye”…
Ve Ertuğrul…
Bu ülkede köşe yazıları veya dost sohbetleri “Burası Türkiye” diye başlamayacağı güne kadar bu ülkede “her aynı” olaya farklı gözle, olayın öznelerinin sosyal konumları penceresinden bakacaksın…
Hatta Ertuğrul…
Türkiye’nin “en seküler partisi” CHP bile genel başkanlarının fotoğrafını medyaya gönderirken önündeki rakı kadehini kesip atmadı mı?..
Sonra aynı fotoğrafın rakı kadehlisi yayımlanınca ortalığı ayağa kaldırmadılar mı?..
O fotoğrafı yayımlayanlara destek verip vermediğini hatırlayamadığım için pardon yani…
Ve sevgili Ertuğrul…
Bil ki o fotoğrafı öyle yayımlayan Bugün Gazetesi hemen her yaptığı haberi, hemen her köşesini “Burası Türkiye” gerçeğini bilerek yayımlayanların yönettikleri, çalıştıkları gazetedir…
Yani öyle bir gazeteyi savundun ki Ertuğrul; önce öküzün altına buzağı koyup da sonra “öküzün altında buzağı bulduk!.. Öküz doğurdu ey ahali!” diye yaygara koparanların yönettikleri ve köşe sahibi oldukları bir gazete…
Beni üzen de ne biliyor musun Ertuğrul?..
Camie gitmemen değil tabii ki…
Bana ne…
Ben çok mu gidiyorum sanki?..
Ama ben zaman zaman da olsa gittiğim için cami çıkışı benim yaşıtlarımın el ele bir müddet yürüdüklerini görüyorum…
Beni üzen o hatan değil…
Beni asıl üzen; o manşetin bal gibi hinoğlu hinlik yapmak için atıldığını bildiğin halde o hinoğlu hinleri savunman; savunabilmen…
Yani Ertuğrul...
Ben öyle olduğuna inanmasam da Başbakan'a yakın çevreler senin kasten, karşı mahalleliyi kızdırmak için Bugün'ü savunduğundan eminler...
Benim penceremden bugünün kaybedeninin sen olduğun görünüyor sevgili dostum…