Ertuğrul Özkök
Hürriyet
Makalesinin başlığı "Barış denince revolverimi çıkarırım"...
Bununla anlatmak istediği şey tabii ki "siyasi"...
Hatta son zamanların ünlü "Milliyet haberciliği" tartışmasında "taraf" olduğu bile söylenebilir...
Kimden taraf mı?..
Tabii ki gazetecilikten taraf...
Ve elbette; bir gazetecinin barıştan nefret etmesi gerektiğini anlatmak gibi bir şey...
Bir yanda revolver diğer yanda barış olamayacağına, olmaması gerektiğine göre...
Ama hayır...
Makalenin siyasetli hiç ilgisi yok...
Makale, kendini "Zenci Türk" zanneden veya "ben bir Beyaz Türk'üm" diyenlerden nefret eden hiçbirinin yazamayacağı kadar özgür, baştan çıkarıcı ve hatta (biraz) edepsiz...
Ama yazarını adı Ertuğrul Özkök olunca anlamak kolaylaşıyor...
Çünkü o; (belki de) dünyada, merkez medyada genel yayın yönetmenliği (hem de 21 yıl) yapmış tek "Magazin Gazetecileri Derneği" etkin üyesi...
Akıl alır gibi değil...
Enest Hemingway ve beş yıl evli kadlığı karısı savaş muhabiri Martha Gellhorn'un hayatını anlatan filmi görmenize gerek yok;
Özkök'ün bu makalesini okuyun, filmin anlatılmayan karelerini bile görmüş gibi olursunuz...
Ey efendiler!..
Şu Ertuğrul Özkök'e ne kadar kızarsanız kızın...
Hatta "onu at beni al" diye patronuna açık mektuplar yazın...
Ama boşuna bir yerinizi yırtmayın...
Çünkü...
Asla bir Ertuğrul Özkök olamazsınız...
"Oluruz" mu diyorsunuz?..
O halde hodri meydan;
bir Enest Hemingway - Martha Gellhorn öyküsü de siz yazın da görelim...
Ama en az onun kadar baştan çıkarıcı...
En az onun kadar tahrik edici...
En az onun kadar edepsiz...
Hâsılı;
efendiler bu sınava hazırlanırlarken biz Ertuğrul Özkök'ü "Günün Köşe Yazarı" seçerek işimizi yapalım...
Bununla anlatmak istediği şey tabii ki "siyasi"...
Hatta son zamanların ünlü "Milliyet haberciliği" tartışmasında "taraf" olduğu bile söylenebilir...
Kimden taraf mı?..
Tabii ki gazetecilikten taraf...
Ve elbette; bir gazetecinin barıştan nefret etmesi gerektiğini anlatmak gibi bir şey...
Bir yanda revolver diğer yanda barış olamayacağına, olmaması gerektiğine göre...
Ama hayır...
Makalenin siyasetli hiç ilgisi yok...
Makale, kendini "Zenci Türk" zanneden veya "ben bir Beyaz Türk'üm" diyenlerden nefret eden hiçbirinin yazamayacağı kadar özgür, baştan çıkarıcı ve hatta (biraz) edepsiz...
Ama yazarını adı Ertuğrul Özkök olunca anlamak kolaylaşıyor...
Çünkü o; (belki de) dünyada, merkez medyada genel yayın yönetmenliği (hem de 21 yıl) yapmış tek "Magazin Gazetecileri Derneği" etkin üyesi...
Akıl alır gibi değil...
Enest Hemingway ve beş yıl evli kadlığı karısı savaş muhabiri Martha Gellhorn'un hayatını anlatan filmi görmenize gerek yok;
Özkök'ün bu makalesini okuyun, filmin anlatılmayan karelerini bile görmüş gibi olursunuz...
Ey efendiler!..
Şu Ertuğrul Özkök'e ne kadar kızarsanız kızın...
Hatta "onu at beni al" diye patronuna açık mektuplar yazın...
Ama boşuna bir yerinizi yırtmayın...
Çünkü...
Asla bir Ertuğrul Özkök olamazsınız...
"Oluruz" mu diyorsunuz?..
O halde hodri meydan;
bir Enest Hemingway - Martha Gellhorn öyküsü de siz yazın da görelim...
Ama en az onun kadar baştan çıkarıcı...
En az onun kadar tahrik edici...
En az onun kadar edepsiz...
Hâsılı;
efendiler bu sınava hazırlanırlarken biz Ertuğrul Özkök'ü "Günün Köşe Yazarı" seçerek işimizi yapalım...