Ersoy Dede: Fahrettin Altun yaklaşmakta olan tehdidi nasıl farketti?
Star gazetesi yazarı Ersoy Dede, bildiri yayınlayan amirallerin bu aşamaya nasıl geldiğini o taşların nasıl tek tek döşendiğini ve bu süreçte İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yaklaşmakta olan tehditi nasıl önceden fark ettiğini kaleme aldı.
Star gazetesi yazarı Ersoy Dede, bildiri yayınlayan amirallerin bu aşamaya nasıl geldiğini o taşların nasıl tek tek döşendiğini ve bu süreçte İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yaklaşmakta olan tehditi nasıl önceden fark ettiğini kaleme aldı. Dede, 'Fahrettin Altun, yelken direklerinden yaklaşmakta olan gemiyi tespit etmişti bile..' diyerek o yelken direklerinin neler olduğunu A'dan Z'ye açıkladı.
İşte o yazı...
Emekli Amiraller tarafından kaleme alınan 'Darbe Bildirisi' için, çok çeşitli yorumlar okuyoruz.. Elbette gerek kaleme alanlar gerekse destekleyenler açısından bu tablo tartışılacaktır. Ama şu bir gerçek ki, artık siyasi tarihimizde boşa çıkarılmış bir 4 NİSAN DARBE BİLDİRİSİ vardır. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz.. Değerli dostlar, bugün; bu ayar vermeye kalkan, parmak sallayan hadsiz bildiri yayınlanana kadar taşlar tek tek nasıl döşenmiş, onu anlatacağım size..
Evvela adını net bir biçimde koyalım.. Bu bildiri apaçık ve tartışmasız bir 'DARBE BİLDİRİSİ'dir.. Bakmayın bu devlet, Tıpkı 27 Nisan gibi, kağıttan uçak yapıp geldiği yere yolladı. Fakat bu, söz konusu denemenin amacını ve hedefini ortadan kaldırmaz .. İletişim Başkanı
Prof.Dr. Fahrettin Altun, cunta heveslileri daha bildiriyi servis etmeye kalktıkları anda, Türkiye Cumhuriyeti devleti adına net ve keskin bir duruşla, bildiri sahiplerine gereken cevabı verdi.. 4 Nisan denemesini berhava eden, işte Fahrettin Altun'un bu, tartışmaya yer bırakmayacak netlikteki açık karşı duruşudur.. Çünkü Altun, o geceye gelene kadarki süreci dikkatle ve gözünü bir an bile kırpmadan takip ediyordu. Biliyorum çünkü ben de Altun'u saniye saniye izliyordum.. Fahrettin Altun, yelken direklerinden yaklaşmakta olan gemiyi tespit etmişti bile.. Gelin o yelken direkleri nelermiş, biraz daha yakından bakalım.. Şimdi hatırlatınca siz de fark edeceksiniz..
Önce bir irtica yönergesi dolaşıma sokuldu.. Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları'na giriş şartları arasında bulunan "irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak" hükmünün kaldırıldığı iddia edildi.. Bu düzenleme, 'artık orduda irtica serbest bırakıldı' diye servis edildi.. Aynı günlerde de sarıklı Amiral fotoğrafı dolaşıma sokuldu.. Söz konusu fotoğraftaki kişi sahiden Peygamberimiz'in sünnetini yerine getirmeye çalışan bir samimi müslüman mı yoksa oluşturulmaya çalışılan bu iklim için seçilmiş bir figür mü bilmiyorum.. Bu şerhi şundan düştüm.. 28 Şubat'a giden yolda da bazı samimi Müslümanlar, servis operasyonu bir takım saçma sapan tiplere saflıklarından sahip çıkıyordu.. 28 şubat o nedenle biraz da karışıktır.. Gerçekten 'Alim' zannedip şarlatanlara sahip çıkan büyüklerimiz oldu.. Sonra anlaşıldı neyin ne olduğu.. Dolayısıyla böyle operasyonlar karşısında artık daha temkinliyiz.. Durup dururken, hiç gündemi yokken hilafet isteyenleri, laiklik karşıtı konuşmalar yapanları, başında sarıkla kameralara poz verenleri falan görünce önce biraz frene basmamız bundandır.. "Acaba" diyoruz çünkü aynı yerden iki defa ısırılmaktan çekiniyoruz.. İrtica yönergesi ve peşinden servis edilen sarıklı Amiral fotoğrafıyla sinir uçlarımıza dokunduktan sonra bu defa Askeri kurs yönergesinden Atatürk'ün isminin çıkarıldığını yazdılar..