MEDYA KÖŞESİ

Ergun Babahan'ın doğrusu doğru olsa ne yazar?

Bu fırsat sağlandı. Doğrusu, herkesin fikir özgürlüğü yönünde taraf olmasıydı.

Ergun Babahan'ın doğrusu doğru olsa ne yazar?
ADNAN BERK OKAN

Bizim kuşağın (68) "solcu" olmayanı bile Çetin Altan'ı okuyarak büyüdü (yaşça değil)...
Altmışlı yılların sonlarında ve yetmişli yılların başlarında, "Türk olmakla övünen" ama bunu "Millet" olarak değil "ırk" olarak yapan arkadaşlarımızı eleştirirken "Düello" değil, "Pusu" kültürüyle yetiştirilmiş olmalarını "gerekçe" gösterirdim...
Basılmamış kitabın davası olur mu?
Öncelikle bir gerçeğin altını çizelim. Ergenekon Davası’na inanan, destek veren medya muhafazakar ve liberal medyadır.

Bu medya ve çalışanları, Türkiye’de Derin Devlet denilen olgunun tüm cinayetleri, tezgahları ile birlikte tarihin çöp sepetine gitmesi uğraşı vermektedir.
Davayı küçültmeye çalışan, iddianame ile alay etme çabasına giren medya da askerci medyadır.
Yargı ile asker arasında kuryelik yapan, AK Parti’nin kapatılması sürecini ‘411 el kaosa kalktı’ manşetiyle başlatan, Ergenekon’un hedefi aydınları manşetten karalayan medya da bu medyadır.
(Elbette, bu medya içinde de demokratik, hukuka saygılı bir Türkiye için mücadele eden, buna inanan saygın çok isim vardır.)
Bu nedenle, Türkiye’de medya ortasından ikiye bölünmüş durumdadır.
Öyle ki, gelişmeleri anlamak için bu medya gruplarından sadece birini okumak yetersiz hale gelmekte.
Ahmet Şık’ın Ergenekon Örgütü’nün talimatıyla yazdığı iddia edilen kitabına yönelik uygulama bunun son örneği oldu.
Ergenekon’un üzerine giden medya, bu olayı çift sütun haberlerle geçiştirdi, askerci medya manşete çıkardı.
Çünkü bu davanın inandırıcılığını zayıflatmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.
Bu fırsat sağlandı.
Doğrusu, herkesin fikir özgürlüğü yönünde taraf olmasıydı.


Ergun Babahan'ın


Çünkü...
Dönemin 3 ülkücü delikanlısı ne o zaman, ne de daha sonra asla "solcu" olmayan bendenizi pusu kurarak dövmüşler, burnumu kırmışlardı...
Sonra da kirli, yeşil ile kahverengi karışımı bir havuza atıp kaçmışlardı...
Henüz 18 yaşımdaydım...
Ülkücüler halen "pusu" mu kuruyorlar bilmiyorum ama günümüzde "pusu" kültürü "dincilerin eylemi" haline geldi...
Dikkat!..
"İnançlı"ların demiyorum...
Simitçi, kahveci, gazozcu gibi "dinci" diyorum...
Tıpkı "Laikçi" dediğim gibi...
Ama Liberal Demokratlar için değişen bir şey yok...
Olaylara, eylemlere "kim yaptı?" veya "Kime yaptı?" diye bakmıyorlar...
Çünkü ortada bir hukuksuzluk varsa "kimin, kime yaptığı" değil; "nasıl ve niçin yapıldığı?" önemli...

Sözü Ergun Babahan'ın bugünkü yazısına getireceğim...
Ergun'un "Dinci" olmadığı kesin...
Ama kesin olan bir şey daha var: Liberal Demokrat olduğu...
Son yaşadığımız olayları; "kitap taslağı toplatılması" ve hatta "dijital ortamdan silinmesi" hukuksuzluklarını da "kime yapıldığı, kim tarafından yapıldığı" değil; "nasıl ve niçin yapıldığı" ile ilgilenip, eylemi eleştiriyor; eylemcileri değil...
Zira eylemcilere (Hakim, Savcı, Polis) sorarsanız onlar yasalardan(!) doğan görevlerini yerine getiriyorlar...
Ama "evrensel hukuk" ve bizim beğenmediğimiz anayasamız (ille de 26. Madde) onların eylemlerini doğrulamıyor...

Ergun Babahan'ı alkışlamak isterdim asıl yerimizde ama; altına kendi imzamı da atarak yapmak istedim bu alkışı...
Bravo Ergun!..
Asalet; pusu kurarak silâhsız insanları vurmak değil...
Asalet; öfkelendiğin birinin yüzüne eldiveninle vurup, hesaplaşmak istediğini dürüstçe ifade etmektir...
Ama o asaleti gösterebilen yazar ve demokrat sayısı o kadar az ki...
O az sayıda demokrattan birini görünce yüreğim ferahlıyor...
Demokrasimizin de hukukumuzun da sahipsiz olmadığına inanıyorum...

adnanberkokan@gmail.com
ÇOK OKUNANLAR