Ergun Babahan ve medya vicdanı!..
"Emekli generaller hakkında verilen tutuklama kararları, toplumsal vicdanı tamir etmek bir yana, ciddi biçimde yaralamıştır".
ADNAN BERK OKAN
Sevgili meslektaşlarım;
Bizler gazeteciyiz; savcı, yargıç ve avukat değil...
Hukuk işte bu üç ayaktan oluşur:
İddia, savunma, yargılama...
Bizim ise tek ayağımız vardır: Doğru ve tarafsız haber...
Hukukun üç ayağının hepsi tek kişide veya kurumda olabilir mi?..
Bir kişi bir davada hem savcı, hem avukat ve hem de yargıç olarak görevlendirilebilir mi?..
Ama bizler derdest bir davaya müdahil olduğumuz andan itibaren; bu üç ayağı birden işgal ediyoruz...
Ve evrensel bir yanlışta ısrar ediyoruz...
Tamamen susalım mı?..
Yok efendim?..
Neden susacakmışız?..
Tabii ki görüşlerimizi de yazıp söyleyeceğiz ama savcı, avukat veya yargıç edasıyla değil...
Gazeteci gibi...
Vicdan sahibi bir insan gibi...
Henüz görülmekte olan bir davanın şüphelilerine ne, "darbeci ayağa kalk!" gibi hakaret manası taşıyan ifadelerle saldıracağız...
Ne de "şüpheliler" için yargıyı incitecek şekilde, "onlar masum birer kahraman" havası verilmiş övgü/savunmalar yapacağız...
gibi akil bir Liberal Demokrat bile "durduğu yer" gereği ve yargılama yeni başladığı halde:
"Bu durum, tutuklu askerler için bir 'Harp Oyunu'...
İnsanın zekâsına hakarettir bu...
Bu Harp Oyunu'nun bir darbe hazırlığı olduğunu görmek için aslında zekâya bile gerek yoktur...
Hâlâ bunların tartışılıyor olması da kabul edilebilir gibi değildir..." diyerek yargılamadan infaz ediyorsa örtün ki öleyim...
O zaman yargılama niçin yapılıyor?..
Medya "onlar darbeci" dediğine göre yargıçlar niye boşa vakit geçiriyorlar?..
Versinler "mahkûmiyet" kararını milletçe rahatlayalım...
Ya da diğer gurubu dinlesin yargıçlar:
"Madem bu insanlar masum birer kahraman" deyip bassınlar "beraat"ı...
Halbuki doğrusu Ergun Babahan'ın bugünkü yazısında takındığı "uygar" tavırdır...
"Önce insan"dır...
"Önce hukuk"tur...
"Önce Vicdandır...
Cezaevini ancak cezaevinde yatanlar bilir arkadaşlarım...
O küf kokulu dört duvar arasında yaşamadan, cezaevinde tutuklu olarak yargılananların çektikleri bedensel ve ruhsal işkencenin acısını anlayamazsınız...
Zira o acıyı, çileyi, eş ve evlât özlemini çekmeyenlerin...
Eş ve evlât kokusu nasıl bir iksirdir anlamayanların "yatsın pezevenkler" demesi, bekârın eşini boşaması gibi "gazoz" gelir o kişilere...
Kişisel olarak hiç sevmediğim halde Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın acısını paylaşmamın sebebi cezaevi günlerinde çektiğim acılardır...
Çiledir...
İşkencedir...
Vicdan, Babahan'ın dediği gibi konserve toplayıcılığı değildir...
Ama vicdan; yine Ergun Babahan'ın dediği gibidir...
Darbe hukuku ile demokratik düzen hukuku arasındaki en temel farkı bilmektir...
Darbe hukuku iradeyi kırma, korkutucu örnek olma, ezme amacı taşır...
Demokratik düzen hukuku ise toplumsal vicdanı tamiri ve adaleti sağlamayı hedef alır...
Ve yine Ergun Babahan'ın dediği gibi:
"Emekli generaller hakkında verilen tutuklama kararları, toplumsal vicdanı tamir etmek bir yana, ciddi biçimde yaralamıştır".
Değerli meslektaşlarım;
"Yakalama" kararını medyadan öğrenip karakola koşan ve "benim hakkımda yakalama kararı çıkarılmış geldim" diyen yaşlı başlı insanlara yapılanlar hukukun zulmüdür...
Ve fakat hukuk zülüm kaldırmaz...
Çünkü bizzat hukuk, zulmü kırmak için vardır...
Ellerine sağlık Ergun Babahan...
Ancak...
"Darbe yapsaydılar çoğumuzu kesecektiler ama" diyenlerdenseniz...
Unutmayın ki sizler bile "yaptılar, yapacaklardı" değil "yapsaydılar" diyorsunuz...
Yani siz de emin değilsiniz darbe yapacaklarından...
Ancak adil yargı bittiğinde hepimiz emin olacağız...
İşte o zaman mahkûm olurlarsa, "çeksinler cezalarını" diyeceğiz...
Aklanırlarsa da tabii ki, "yazık... Yıllarca boşuna yatmışlar" deyip milletçe onlardan özür dileyeceğiz...
Değerli meslektaşlarım...
Yazım İletişim hocası Ragıp Duran'dan bir alıntı ile bitireceğim...
Duran Hoca bakın ne diyor:
"Hukuka ve basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğu zaman, mağdurun, 'Bizden mi yoksa karşı taraftan mı?' olduğunu anladıktan sonra tutum almak, ilke ve değerlerin ne kadar erozyona uğradığını gösteriyor."
Duran'ın bu söylediklerine hanginiz itiraz edebilirsiniz?..
Akıl ve vicdan sahibi kim, "yanlış bu söyledikleri" diyebilir?..
[email protected]
Sevgili meslektaşlarım;
Bizler gazeteciyiz; savcı, yargıç ve avukat değil...
Hukuk işte bu üç ayaktan oluşur:
İddia, savunma, yargılama...
Bizim ise tek ayağımız vardır: Doğru ve tarafsız haber...
Hukukun üç ayağının hepsi tek kişide veya kurumda olabilir mi?..
Bir kişi bir davada hem savcı, hem avukat ve hem de yargıç olarak görevlendirilebilir mi?..
Ama bizler derdest bir davaya müdahil olduğumuz andan itibaren; bu üç ayağı birden işgal ediyoruz...
Ve evrensel bir yanlışta ısrar ediyoruz...
Tamamen susalım mı?..
Yok efendim?..
Neden susacakmışız?..
Tabii ki görüşlerimizi de yazıp söyleyeceğiz ama savcı, avukat veya yargıç edasıyla değil...
Gazeteci gibi...
Vicdan sahibi bir insan gibi...
Henüz görülmekte olan bir davanın şüphelilerine ne, "darbeci ayağa kalk!" gibi hakaret manası taşıyan ifadelerle saldıracağız...
Ne de "şüpheliler" için yargıyı incitecek şekilde, "onlar masum birer kahraman" havası verilmiş övgü/savunmalar yapacağız...
gibi akil bir Liberal Demokrat bile "durduğu yer" gereği ve yargılama yeni başladığı halde:
"Bu durum, tutuklu askerler için bir 'Harp Oyunu'...
İnsanın zekâsına hakarettir bu...
Bu Harp Oyunu'nun bir darbe hazırlığı olduğunu görmek için aslında zekâya bile gerek yoktur...
Hâlâ bunların tartışılıyor olması da kabul edilebilir gibi değildir..." diyerek yargılamadan infaz ediyorsa örtün ki öleyim...
O zaman yargılama niçin yapılıyor?..
Medya "onlar darbeci" dediğine göre yargıçlar niye boşa vakit geçiriyorlar?..
Versinler "mahkûmiyet" kararını milletçe rahatlayalım...
Ya da diğer gurubu dinlesin yargıçlar:
"Madem bu insanlar masum birer kahraman" deyip bassınlar "beraat"ı...
Halbuki doğrusu Ergun Babahan'ın bugünkü yazısında takındığı "uygar" tavırdır...
"Önce insan"dır...
"Önce hukuk"tur...
"Önce Vicdandır...
Cezaevini ancak cezaevinde yatanlar bilir arkadaşlarım...
O küf kokulu dört duvar arasında yaşamadan, cezaevinde tutuklu olarak yargılananların çektikleri bedensel ve ruhsal işkencenin acısını anlayamazsınız...
Zira o acıyı, çileyi, eş ve evlât özlemini çekmeyenlerin...
Eş ve evlât kokusu nasıl bir iksirdir anlamayanların "yatsın pezevenkler" demesi, bekârın eşini boşaması gibi "gazoz" gelir o kişilere...
Kişisel olarak hiç sevmediğim halde Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın acısını paylaşmamın sebebi cezaevi günlerinde çektiğim acılardır...
Çiledir...
İşkencedir...
Vicdan, Babahan'ın dediği gibi konserve toplayıcılığı değildir...
Ama vicdan; yine Ergun Babahan'ın dediği gibidir...
Darbe hukuku ile demokratik düzen hukuku arasındaki en temel farkı bilmektir...
Darbe hukuku iradeyi kırma, korkutucu örnek olma, ezme amacı taşır...
Demokratik düzen hukuku ise toplumsal vicdanı tamiri ve adaleti sağlamayı hedef alır...
Ve yine Ergun Babahan'ın dediği gibi:
"Emekli generaller hakkında verilen tutuklama kararları, toplumsal vicdanı tamir etmek bir yana, ciddi biçimde yaralamıştır".
Değerli meslektaşlarım;
"Yakalama" kararını medyadan öğrenip karakola koşan ve "benim hakkımda yakalama kararı çıkarılmış geldim" diyen yaşlı başlı insanlara yapılanlar hukukun zulmüdür...
Ve fakat hukuk zülüm kaldırmaz...
Çünkü bizzat hukuk, zulmü kırmak için vardır...
Ellerine sağlık Ergun Babahan...
Ancak...
"Darbe yapsaydılar çoğumuzu kesecektiler ama" diyenlerdenseniz...
Unutmayın ki sizler bile "yaptılar, yapacaklardı" değil "yapsaydılar" diyorsunuz...
Yani siz de emin değilsiniz darbe yapacaklarından...
Ancak adil yargı bittiğinde hepimiz emin olacağız...
İşte o zaman mahkûm olurlarsa, "çeksinler cezalarını" diyeceğiz...
Aklanırlarsa da tabii ki, "yazık... Yıllarca boşuna yatmışlar" deyip milletçe onlardan özür dileyeceğiz...
Değerli meslektaşlarım...
Yazım İletişim hocası Ragıp Duran'dan bir alıntı ile bitireceğim...
Duran Hoca bakın ne diyor:
"Hukuka ve basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğu zaman, mağdurun, 'Bizden mi yoksa karşı taraftan mı?' olduğunu anladıktan sonra tutum almak, ilke ve değerlerin ne kadar erozyona uğradığını gösteriyor."
Duran'ın bu söylediklerine hanginiz itiraz edebilirsiniz?..
Akıl ve vicdan sahibi kim, "yanlış bu söyledikleri" diyebilir?..
[email protected]