Ergenekon gider dandanakan gelir
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca diyor ki "korkuyorum şekerimin yerini korkuyorum anneciğim" aldı...
GAZETECİLER.COM - Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, son gözaltılardan sonra "Korkuyorum şekerim'ın yerini korkuyorum anne" sözünün aldığına dikkat çekiyor.
Muhalif olmayanların bile huzursuzluğa kapıldığına dikkat çeken Karaca şöyle yazdı:
"Bugün iktidara muhalif kampta yer alma-yan gazeteciler bile, gelecekteki muhayyel muhalefet haklarının ellerinden kayıp gittiğini görüp huzursuzluğa kapılıyorlarsa eğer, basın özgürlüğü ile ilgili eşikte sahiden yanlış bir noktaya gelinmiş demektir."
Savcı Zekeriya Öz'ün açıklamalarını da eleştiren Karaca, "Zekeriya Öz'ün açıklamaları da bu algıyı teskin etmek bir yana bir miktar daha derinleştirdi denilebilir" dedi.
POLİS DOKUNANI YAKIYOR MU?
Zaman'dan Ekrem Dumanlı, "Eğer Fethullah Gülen'e dokunan yanıyor olsaydı Gülen aleyhinde onlarca kitap yazmış olan Hikmet Çetinkaya'nın çoktan yanmış olması gerekirdi" diye yazmıştı. Nihal Bengisu Karaca "haklı" diyor ama bir ek yapıyor. Şöyle yazıyor:
"Haklı, ama "Emniyet", Gülen kadar mütevazı olmayabilir. Serde polislik olunca, ithamlara direncin şeklinin değişeceğini tahmin etmek zor değil. Polis, yazılan ya da yazılmaya niyetlenilmiş kitapların, kurumun meşruiyetini sarsacağı telaşıyla "yılanın başını küçükken ezme" eğilimi içine girebilir. "
DANDANAKAN GELİR
Nihal Bengisu Karaca'nın yazısındaki asıl dikkat çekici satırlar "korku" algısındaki değişimle ilgili...
Diyor ki:
"Dikkat edin, önceden "korkuyorum", aslında korkmayan, derin bir nefret ve tarafgirlik içinde olan kimselerin taktığı maskenin adıydı. Onlar aslında korkmuyorlar, sevmedikleri adamların iş yapmalarından, saygınlık kazanmalarından, sınıf atlamalarından duydukları tiksintiye kılıf arıyorlardı. O zamanlar mevzu, "Korkuyorum şekerim, naapiiim, aaaaa defolsun gitsinler bu ülkeden!" etrafında gelişiyordu. Bu grup hâlâ var; ama şimdi onlara ek olarak bir de "Korkuyorum anne" var. Maske filan da değil. Gerçek korku. (...) Bu samimi korku, toplumsal alanını genişletir ve siyasi bir karşılık da bulur ise bambaşka şeyler olur. O gün, Ergenekon biter, Dandanakan başlar; gelsin yeni haksızlıklar, hukuksuzluklar... Sürgit kan davası.
Böyle bir ülke mi istiyoruz? "
Muhalif olmayanların bile huzursuzluğa kapıldığına dikkat çeken Karaca şöyle yazdı:
"Bugün iktidara muhalif kampta yer alma-yan gazeteciler bile, gelecekteki muhayyel muhalefet haklarının ellerinden kayıp gittiğini görüp huzursuzluğa kapılıyorlarsa eğer, basın özgürlüğü ile ilgili eşikte sahiden yanlış bir noktaya gelinmiş demektir."
Savcı Zekeriya Öz'ün açıklamalarını da eleştiren Karaca, "Zekeriya Öz'ün açıklamaları da bu algıyı teskin etmek bir yana bir miktar daha derinleştirdi denilebilir" dedi.
POLİS DOKUNANI YAKIYOR MU?
Zaman'dan Ekrem Dumanlı, "Eğer Fethullah Gülen'e dokunan yanıyor olsaydı Gülen aleyhinde onlarca kitap yazmış olan Hikmet Çetinkaya'nın çoktan yanmış olması gerekirdi" diye yazmıştı. Nihal Bengisu Karaca "haklı" diyor ama bir ek yapıyor. Şöyle yazıyor:
"Haklı, ama "Emniyet", Gülen kadar mütevazı olmayabilir. Serde polislik olunca, ithamlara direncin şeklinin değişeceğini tahmin etmek zor değil. Polis, yazılan ya da yazılmaya niyetlenilmiş kitapların, kurumun meşruiyetini sarsacağı telaşıyla "yılanın başını küçükken ezme" eğilimi içine girebilir. "
DANDANAKAN GELİR
Nihal Bengisu Karaca'nın yazısındaki asıl dikkat çekici satırlar "korku" algısındaki değişimle ilgili...
Diyor ki:
"Dikkat edin, önceden "korkuyorum", aslında korkmayan, derin bir nefret ve tarafgirlik içinde olan kimselerin taktığı maskenin adıydı. Onlar aslında korkmuyorlar, sevmedikleri adamların iş yapmalarından, saygınlık kazanmalarından, sınıf atlamalarından duydukları tiksintiye kılıf arıyorlardı. O zamanlar mevzu, "Korkuyorum şekerim, naapiiim, aaaaa defolsun gitsinler bu ülkeden!" etrafında gelişiyordu. Bu grup hâlâ var; ama şimdi onlara ek olarak bir de "Korkuyorum anne" var. Maske filan da değil. Gerçek korku. (...) Bu samimi korku, toplumsal alanını genişletir ve siyasi bir karşılık da bulur ise bambaşka şeyler olur. O gün, Ergenekon biter, Dandanakan başlar; gelsin yeni haksızlıklar, hukuksuzluklar... Sürgit kan davası.
Böyle bir ülke mi istiyoruz? "