MEDYA KÖŞESİ

'Erdoğan'ı seviyorsanız ona gerçekleri söyleyin'

Zaman yazarı İhsan Dağı, gazetesindeki köşesinde "Erdoğan'ı seviyorsanız ona gerçekleri söyleyin" diyor.

'Erdoğan'ı seviyorsanız ona gerçekleri söyleyin'
GAZETECİLER.COM - "Tabii ki mesele sadece Gezi Parkı meselesi değil. Park meselesinin tetiklediği, fakat özünde gittikçe otoriterleşen ve toplumsal mühendislik projeleriyle herkesi kendine benzetmeye girişen bir iktidara yönelik tepki var."

Bu satırlar Zaman yazarı İhsan Dağı, gazetesindeki köşesinden. Dağı, "Erdoğan'ı seviyorsanız ona gerçekleri söyleyin" başlıklı yazısında  "Tepkiyi büyüten, demokratikleşme beklerken iktidarın 'kimlik inşası'na yönelmesi" diyor ve şöyle devam ediyor:

"Aslında Türkiye, son dönemde önemli bir normalleşme süreci yaşıyordu. On yıl öncesinin kısır tartışmaları büyük ölçüde tükenmiş, laiklik-dindarlık gibi yıkıcı bir tartışma bile geride kalmıştı. (...)

DEVLET GÜCÜYLE TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ

Böyle bir zeminde yeni anayasa yerine otoriter tınılar taşıyan başkanlık önerisi, çoğulculuk yerine çoğunluğun kimliğini, yaşam biçimini ve ahlak anlayışını devlet gücüyle azınlığa dayatan bir yeni ‘toplum mühendisliği' çıktı karşımıza.

KÖKÜ DIŞARIDA KOMPLO DEMEK YERSİZ

Böyle bir ortamda Gezi Parkı tepkisini marjinal grupların ideolojik dogmatizmi veya kökü dışarıda komplolar olarak nitelemek çok yetersiz kalır.

HERKESE MARJİNAL DİYEN ERDOĞAN...

Başbakan, muhalif görüş belirten veya hükümeti protesto eden herkesi ‘marjinal' olmakla itham ederken, asıl kendisinin artık ne kadar ‘merkez'i temsil ettiğini sorgulamalıdır. Söylem ve siyasetiyle Erdoğan ‘merkez'den uzaklaşmaya başlamıştır.

BU SÖZLER MERKEZ PARTİSİ LİDERİNİN SÖZLERİ DEĞİL

Muhaliflere karşı ‘onun yüz bin topladığı yerde ben 1 milyon insan toplarım' veya ‘biz yüzde elliyi evlerinde zorla tutuyoruz' sözleri bir ‘merkez partisi' liderinin söyleyeceği sözler değildir. (...)

MENDERES VE ÖZAL DEVLET ELİYLE İDEAL TOPLUM KURMUYORDU

Ne Menderes'in ne de Özal'ın ‘toplum mühendisliği' projeleri vardı. Onların dertleri biraz kalkınma, biraz demokrasiydi. Kafalarında devlet eliyle ‘ideal toplum' kurma diye bir davaları yoktu.

AK Parti bu yönüyle Menderes ve Özal çizgisinden hızla uzaklaşıp devlet kaynakları ve otoritesiyle siyaseten üzerine yaslanacağı kendi ‘ideal toplum'unu inşa etme gayretinde olan ideolojik bir parti kimliğine büründü. 

AK PARTİ TABANININ ÜÇTE BİRİ AK PARTİ'DE DURMAKTA ZORLANACAK

Ancak AK Parti tabanının en az üçte biri merkez sağın hizmet ve serbestiyet çizgisinden ‘kimlik ve toplum mühendisliği' pozisyonuna savrulan AK Parti'de durmakta zorlanacaktır.

Zorlanacaktır, çünkü Erdoğan bugün ne Menderes'e ne de Özal'a benziyor.

Toplum partiye benzemez, partide oluşan havayı siz tüm topluma yaymaya, partililerden gördüğünüz itaati tüm toplumdan beklemeye başlarsanız yanılırsınız. Olmaz... Toplum öyle yukarıdan aşağıya ‘disiplinize' edilecek bir şey değildir. 

TOPLUMU, MEDYAYI, İŞ ÇEVRELERİNİ DİSİPLİN ALTINA ALMAK...

Dün de değildi; zaten AK Parti'nin varlık nedeni de toplumu disiplin altında, tek bir görüşün egemenliği, birkaç kurumun vesayeti altında tutma girişimine gösterilen tepkiydi. Şimdi tüm toplumu, medyayı, iş çevrelerini parti disiplini altına almaya çalışmak doğru mu? Bırakın doğru olmayı, bu mümkün mü?

HERKESİN BİR RESMİ BİR DE ÖZEL GÖRÜŞÜ VAR

Ancak kapalı toplumlarda olacak durumlar söz konusu. Ankara'da hükümetle bir şekilde işi olan insanların neredeyse tamamının bir ‘resmî' bir de ‘özel görüşü' var. Hasbıhal ederken otoriterleşme eğiliminden, tek adam siyasetinden, dış politikanın yönetiminden şikâyet edenler televizyona çıktığında, gazeteye yazdığında, konferanslarda konuştuğunda ‘resmî görüşleri'ni anlatıyorlar.

İnsanları ikiyüzlü olmaya zorlayan bir hava, hegemonik bir iktidar var. Düşüncelerini inandıkları gibi ifade edemeyenlerden oluşan bir ‘çevre'nin kimseye hayrı olmaz, başta da iktidara...

Erdoğan'ı seviyorsanız gerçekleri söyleyin ona.

 

İhsan Dağı'nın yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz.