Engin kardeş; bize de mi lo lo lo?..
"Kadınlar, bir başka kadından bahsederken; 'duydun mu şekerim; Aylin, Burak'tan hamile kalmış' dediklerine bu bir dedikodudur"
Engin Ardıç bugün adımı vermeden bana çakmış...
Sonra da ne kadar entelektüel(!) olduğunu kanıtlamak(!) için; Hugo'yu anlatan Andre Maurois, Max Gallo, Hubert Juin, Joanna Richardson, Alain Decaux'dan söz etmiş...
En son Graham Robb'un Hugo analizini okuyup bitirdiğini hatırlatmış...
Ben onun kadar entelektüel olamadığım ve "olamayacağım" için kendisine Nasrettin Hoca'ya başvurarak cevap vereceğim...
Engin kardeş;
Hoca Nasrettin'in; tenceresinin doğurduğuna inanıp, kazanının öldüğüne inanmayan komşusu gibisin...
Neden mi?..
Azzz sonra anlatacağım...
Kardesşşşş;
Sana bir kez bile küfür etmediğim ve insanları "suçlama" gibi bir huyum olmadığı halde, seviyemi seviyene indirmek için olsa gerek, seni önce "gazete yönetimine yaranmak amacıyla benimsemediğin fikirleri savunmakla" suçladığımı(!) sonra da hızımı alamayıp "küfür" ettiğimi yazıyorsun...
Oysa benim yaptığım "suçlama" değil, "durum tespiti"...
Fıkradaki gibi...
Benim gibi patavatsızın biri, erkeklerle kadınların bir olaya bakışları arasındaki farkı anlatıyormuş.
"Kadınlar, bir başka kadından bahsederken; 'duydun mu şekerim; Aylin, Burak'tan hamile kalmış' dediklerinde bu bir dedikodudur" diye başlamış söze ve devam etmiş: "Ama biz erkekler 'orospudan başka ne beklenirdi ki' dediğimizde 'durum tespiti' yapmış oluruz"...
Engin kardeş;
Benim o tırnak içine aldığım sözler "suçlama ve küfür" değil, durum tespitidir...
Ve inan işim gereği seni sürekli takip ettiğim bilgi ve görüşlerimdem ve yakın çevrenden gelen istihbarattan yararlanılmıştır...
Hem söyler misin bu durum tespitinin neresinde küfür var?..
Neresinde "suçlama"?..
Hani senin başkalarına karşı kullandığın ama benim köşemde asla yer almayacak sözlük dışı kelimelerden birini yazsam tamam ama yok böyle bir şey...
Bütün yazdığım işte o tırnak içi...
Hem söyler misin?..
Yalan mı yazmışım?..
Haaa...
Eğer, bugünkü yazında hiç sözünü etmediğin "cadde sohbeti"nde seninle ilgili anlatılanlara bozulduysan, bana ne kardeşim?..
Caddebostan sahil yoluna inerken her gün on – on beş arkadaşınla karşılaşmadığına göre, git o dostuna(!) çat!..
Bana ne çatıyorsun?..
Beri bak tosunum;
Bu sitede en çok "Alkışlanan"lardan birisin...
Ve hatta en çok "kazanan" ilân ettiklerimden biri...
O zaman yaptığım durum tespitlerine inanıyordun da bu sonuncuya niçin inanmıyorsun?..
Engin kardeş,
Her kişiye ve kuruma olduğu gibi senin de hem hakkını veririm, hem haddini bildiririm...
Hani geçmişinde yazdıklarını hatırlamasam...
Hani Cem Uzan'ın ekmeğini yediğin süreç ve o günkü tavrın hiç yaşanmamış olsa...
Hani, Uzan'ların ekranında yaptığın yorumları ve "Kırmızı Koltuk" geyiklerini unutmuş olsam...
Hani AKŞAM'daki tavrın silinmiş olsa hafızamdan...
Hani Atatürk'le ilgili yazdığın o kibrit kutusu kalınlığındaki "Övgü" kitabını (Atatürk sizin gibi Kıro Değildi) okumamış olsam...
"Tamam" diyeceğim ama yok be kardeş...
Seninki "dönmek" falan değil...
Seninki resmen "dönüşmek"...
Neye mi?..
Onu da sen bul bir zahmet...
Ama google'a falan bakmadan bul...
Kara gözlerinden öperim...
Ha...
Unutmadan...
Yahu elimizde sadece iki fotoğrafın var...
Biri o parlak, solcu ve dahi kökten laikçi olduğun döneme ait...
Diğeri ise Liberal(!) Demokrat(!) ve entelektüel(!) dönemine ait...
Şöyle adam gibi bir fotoğrafını gönder de resim sıkıntısı çekmeyelim...
Zira hak ettiğinde hakkını vermeye, çizmeyi aştığında da "haddini bildirmeye" devam edeceğim...
Son olarak...
Turgay Ciner SABAH'ın patronuyken Hıncal Uluç için söylemişti:
"Bırakın ne yazarsa yazsın; delidir ne yapsa yeridir".
Bana sorarsan SABAH'ta giderek normalleşen Hıncal Uluç'un o konumuna talip ol...
Usta, Eylül'de Gazete HT'ye gidiyor nasıl olsa...
Hiç olmazsa o boşluğu doldur...
Bak ne güzel alkollü içecekler kültürün(!) de asla "dinci" olamayacağının kanıtı(!)..
Amma da kıyak olur hani...
"Engin'dir, ne yazsa yeridir..."
Çünkü patronaj tarafından giderek gözden düştüğün için midir nedir; ne fikirlerinde samimiyet kaldı, ne zikirlerinde...
Meselâ, yıllarca ülkenin "en köhnemiş solcularından biri" olduğun halde şimdi tutuyor, eski dava(!) arkadaşlarına hakaretler savuruyorsun...
En iyisi mi sen şimdiden yeni konseptine hazırlık yap...
Patronlar, sadece kendi ekonomik çıkarı için hükümete yalakalık yapanları değil, "etliye, sütlüye karışmayan delileri" de çok severler...
Bugün köşende yayımladığın o sevimli Fransızca şiirden mülhem bir şiir de ben döktürdüm...
Bakalım beğenecek misin?..
Engin;
endişelendiriyorsun beni
okuyorum yazdıklarını...
Bakıyorum,
aklını kaçırmış gibisin...
Seni okurken
her şey
bir film şeridi gibi
geçiyor
gözlerimin önünden.
Senin olduğun sahnelerde
"boşluk" var...
Siliklik var...
Ve...
Boş...
Teneke gürültüleri çalınıyor
kulaklarıma...