MEDYA KÖŞESİ

Engin Ardıç'ın Atatürk iddiası tutmadı

Engin Ardıç Atatürk'ün Q harfini beğenmediği için alfabeye almadığını ileri sürdüğü yazısında deyim yerindeyse tam anlamıyla çuvalladı.

Engin Ardıç'ın Atatürk iddiası tutmadı
GAZETECİLER.COM (ÖZEL İÇERİK)

Biliriz Sabah yazarı Engin Ardıç internet medyasını hiç sevmez, fırsat buldukça köşesinden sert, hatta galiz sözlerle bizleri yerden yere vurur. Elemanlarımızı beğenmez, medyada sıfırı tüketen ya da işsiz kalan gazeteciler olduğumuzu düşünür;  "çapları yok" der, okur yorumlar için "ruh hastalarının beyin çöplüğü" sıfatını uygun görür... Daha neler neler.

Ancak tüm söylediklerinin ardında yaptığı yanlışları sergileyen, gözler önüne serenin internet medyası olmasının da payı vardır elbette. Bugün de öyle yapacağımız için Sabah yazarı bize yine kızacak, küsecek, küplere binecek hatta köşesinden öfke kusacak. Ama olsun o kızacak diye habercilik yapmayacak değiliz  ya.

BALTAYI YİNE TAŞA VURDU

Bugün de öyle oldu dedik. Başbakan Q, W, X gibi harflerin kullanılabileceğini Demokratikleşme Paketi'nde açıkladıktan sonra Sabah yazarı Ardıç bir yazı yazdı ki evlere şenlik.

Engin Ardıç, bugüne kadar Türkçe'nin Latin Alfabesi'nde Q'nun bulunmama nedenini Atatürk'ün 'Q' harfinden hoşlanması olarak yazmış köşesinde.

İşte Ardıç'ın iddiası;

"X sesi ve harfi Türkçe'de yoktur, olamaz" diyenler, seksen ve doksan rakamlarının nece olduğunu bize anlatmak zorundadırlar!
Dilimizde mevcut "kalın k" ve "ince k" ayırımı niçin gözetilmemiştir? Niçin gerekli inceltme bir sonraki sesli harfin üzerine şapka şeklinde aktarılmıştır?
Biri "k" öteki "q" ile pekala ayrıştırılabilirdi...
Çünkü Atatürk k'yı beğenmiş ama q'nun hele büyüğünü (Q) beğenmemiş.

ATATÜRK'ÜN ADI BÖYLE YAZILACAKTI

Çünkü Mustafa isminden hoşlanmadığı gibi Kemal ismini de Kamal yapmak istiyor, bunun "Öztürkçe" olduğunu düşünüyordu! Q kabul edilseydi, ismi de Qemal yazılacaktı.

1928 yılından taa 1937 yılına kadar bu isim "Kamal" şeklinde yazıldı, "kale" anlamına geldiği söylendi. Asıl amaç Osmanlı kültürüyle bütün bağları koparıp atmaktı tabii."

FALİH RIFKI ATAY İSE O OLAYI ÇOK BAŞKA ANLATIYOR

Engin Ardıç'ın "Q" ile ilgili iddiası Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya adlı kitabında da yer alıyor aslında. Ama o kadar geri gitmeye de gerek yok.

Daha Pazar günü Zaman yazarı Mustafa Armağan Atay'ın kitabından o bölümü aktarmıştı. Q harfinin alfabeye alınmamasının tanığı olan Atay, Ardıç'ın anlattığının tam tersini aktarıyor:

"Atatürk büyük Q'yu görse kesin kabul edermiş"

Q NEDEN TÜRK ALFABESİNE GİRMEDİ?

Falih Rıfkı Atay'ın, Çankaya adlı kitabından okuyalım;

"Bu arada bir "q-kü" harfi tehlikesi atlattık. Biz Türkçe kelimelerde "k"nın ince seslilerde daima "ke", kalın seslilerle "ka" okunduğunu düşünerek "q-kü"yü alfabeye almamıştık. Ben yeni yazı tasarısını getirdiğim günün akşamı Kâzım Paşa (Özalp) sofrada:

- Ben adımı nasıl yazacağım? "Q-Kü" harfi lâzım, diye tutturdu.

Atatürk de:

- Bir harften ne çıkar? Kabul edelim, dedi.

Böylece Arap kelimesini Türkçeleştirmekten alıkoymuş olacaktık. Sofrada ses çıkarmadım. Ertesi günü yanına gittiğimde meseleyi yeniden Ata'ya açtım. Atatürk el yazısı majiskülleri (büyük harfleri) bilmezdi. Küçük harfleri büyütmekle yetinirdi.

Kâğıdı aldı, Kemal'in baş harfini küçük "kü"nün (q) büyütülmüşü ile sonra da "K"nın büyütülmüşü ile yazdı. Birincisi hoşuna gitmedi. Bu yüzden "q" harfinden kurtulduk. Bereket Atatürk q'nün majiskülünü (yani Q'yü) bilmiyordu. Çünkü o "K"nın büyütülmüşünden daha gösterişli idi" (Çankaya, 1969, s. 440-1).