ANALİZ

Emre Aköz'ün Atatürk düşmanlığı depreşti...

Çünkü O, Muhammed Mustafa'nın, Kemal Mustafa'dan daha çok sevildiğini biliyor...

Emre Aköz'ün Atatürk düşmanlığı depreşti...
ADNAN BERK OKAN

Yıl 2002... 3 Kasım seçimleri için Çatalca mitingine giden DYP otobüsünde dönemin genel başkanı Tansu Çiller ile yan yana oturuyorduk...
E 5 yolunun kenarı boydan boya gecekondudan olma çirkin apartmanlarla dolu...
"Menderes rahmetli başlattı, sözüm ona kimisi halkçı kimisi ise Müslüman belediye başkanları da bu hale getirdiler" diyorum işaret parmağımla göstererek ve devam ettim:
"Ve siz bu şehirde, bu insanlardan - ki kentin neredeyse üçte ikisini onlar işgal ediyorlar - oy bekliyorsunuz..."
"Ve alamıyoruz" dedi Tansu Hanım gülerek...
"Alamazsınız" dedim ben de kendime "ağır abi" süsü vererek...
"Göreceksiniz silme Tayyip çıkacak buralardan"...
Tansu Hanım'a baktım...
Sessizce dışarıyı gözlüyordu...
"Kendilerini çok modern gören Halk partili belediye başkanları sayesinde gelen dinciler işte bu insanların oylarıyla ülkenin yönetimini de ele geçirecekler bir gün"...
Bunları söylediğim anda Tansu Hanım'ın az önce gülümseyen yüzü birden asıldı...
"Artık ne Atatürkçülük karınlarını doyuruyor bu insanların ne demokratlık... Bunlara sadece evlerine iskân izni verileceğini ve hepsinin tapulandırılacağını vaat ederek; 'bizi yeniden iktidar yaparsanız türban yasağını mutlaka kaldıracağız' dedirtiyorlar size ama yanlış..."
Başını çevirip "yine saçmalamaya başladın ama" der gibi baktı yüzüme...
Ve ben son noktayı koydum:
"Ama siz bunları söyleseniz de bu insanlar size değil Tayyip'e inanırlar çünkü o hepsinin evine gidiyor, mahallerindeki camiide namaz kılıyor, onlara erzak gönderiyor, Kuran gönderiyor falan... Çünkü O, Muhammed Mustafa'nın, Kemal Mustafa'dan daha çok sevildiğini biliyor... Çünkü sağ ve sol merkez partiler Atatürk'ü o kadar çok isitismar ettiler ki halk gına geldi"...

Ve Çatalca'ya gittik...
Cılız ve heyecansız bir kalabalık...
Tansu Hanım, İstanbul müstafi il başkanı ve milletvekili Celâl Adan'dan öğrendiği ne kadar "dini ve milli" motifli konuşma varsa hepsini yaptı...
Ama inandırıcı olamadı...
Tayyip Erdoğan aynı şeyleri söylediğinde yer yerinden oynadı...

Emre Aköz'ün "Atatürk düşmanlığı"nın "zirve" yaptığı nı okurken hatırladım o günleri...
Ve şimdi de diyorum ki...
CHP, büyük şehirleri gecekondulaştırarak ve köylüleştirerek, dinci ve mazlumu oynayan bir partiye oy deposu haline getirmişti...
Şimdi de Ak Parti Hükümeti, "yaşanılır" hale getirdiği bütün büyük şehir varoşlarının ileride merkez sol partilerin oy deposu olacağının farkında...
Şimdiden tedbir alıyor...
Yani, kendilerini iktidar yapanların düştüğü çukura gömülmek istemiyor...
O rakiplerini gömerek yürümek istiyor...
Bitaraf olanların bertaraf olacağını söyleyişinin altında işte bu frenleyemediği ihtirası yatıyor...


Ecevit ve Erdoğan

Dünya bu çelişkilerle dolu işte...
Fukara Çiçeron ileride çok zenginlerin ve asillerin sözcüsü olmuştu; varlıklı ve asil Sergius Katilina ise fukaraların önderi...
Fukara Çiçeron'un yanlarında yer aldığı varlıklı asiller, fukaraları peşine takan asil Katilina'yı bir savaş meydanında öldürdüler...

Ne demek mi istiyorum?..
Söyleyeyim...
20. yüzyılın sonlarında fukara bir çocukluk geçiren; ilk gençliği ve ilerleyen yıllarda, banyosu, mutfağı bile olmayan kaçak bir gecekonduda geçen yoksul uzun yıllardan sonra İstanbul belediye başkanı olan Erdoğan, bugün Dünyanın en varlıklı ilk on başbakanından biri...
Amerika'da burslu bir öğrenci olan oğlu tarafından satın alınan "milyon dolarlık" bir villâda oturuyor...
O bir Çiçeron yani...

19. yüzyıl sonunda o dönemin şartlarında Selânik'te son derecede modern, 2 katlı, banyosu ve tuvaleti bahçede değil içeride olan, banyo ve mutfağında suyun musluklardan aktığı bir evde doğan Mustafa Kemal ise Sergius Katilina...
Mustafa Kemal
'e düşman olan Emre ve bazılarının göremedikleri işte bu...
Dünya ve insanoğlu da işte böyle bir şey...
Atatürk sayesinde bugün çağdaşlığın keyfini yaşayanlar Atatürk düşmanıdır...
Atatürk'ü eleştirerek büyüyenler ise arkalarında Atatürk fotoğrafıyla iş yaparlar...
Köy çocuğu Demirel  "Çoban Sülü" ünvanıyla egemen kapitalistlerin başbakanı olur, bir profesör ve ressamın oğlu "Kentli Ecevit" ise fukaraların...

Tansu Hanım
mı?..
Yalıdan gelip girdi siyasetin içine gecekondudan değil...
Yani "Dişi Katilina" diyebiliriz...
Samimiyetle bir şeyler yapmak istedi ama yapamadı, yapamazdı...
Çünkü varlıklı bir başbakanın zenginler adına çalışacağı düşüncesi esastır Türk halkında...
Bunu bilen egemenler, fukaraların oylarıyla gelmiş fukara birinin başbakan olup, o zavallı insanları kontrol ederek kendi istediklerini yapmasını tercih ederler...
Tıpkı Irak operasyonundan önce ABD'nin, Müslüman bir Başbakan yönetimini, Laik Ecevit yönetimine tercih ettiği gibi...


Necmettin, babasına 500 Bin Dolar borçlu mu?..

Biri bana anlatsın...
Erdoğan'ın oğlu Necmettin Bilâl, Amerika'da bursla okurken, tapuya 1 milyon dolar olarak tescil edilen bir mülkün yarısını nasıl satın alabiliyor?..
O kadar büyük maddi gücü varsa niçin burs kullanıyor?..
Erdoğan'ın mal bildiriminde görünen 500 bin Dolar "Alacak" oğlundan olan alacağı mı?..
Yani Necmettin villanın yarısına, babasından aldığı "borç" ile mi sahip oldu?..
Baba Erdoğan, oğul Necmettin'e borç veriyorsa bundan faiz de alıyor mu?..
Aldığı faiz vergilendiriliyor mu?..
Borçlu, oğul Necmettin değil de başkasıysa o başkası Başbakan'a faiz ödemiyor mu?.
Başbakan yıllık % 10 faiz alınan bir ülkede o iyiliği(!) hangi dostuna yapıyor?..

Ahhhh ahhh!...
Ne maliyesi maliye...
Ne muhalefeti muhalefet...
Ne medyası medya...
Bir garip ülke şu Türkiye...

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR