MEDYA KÖŞESİ

Emre Aköz'den Mehmet Barlas olur mu?..

Barlas okuruna "ben sana durumu farklı pencerelerden bakıp anlattım, sen düşün karar ver" diyor... Aköz okurunun kafasına....

Emre Aköz'den Mehmet Barlas olur mu?..
ADNAN BERK OKAN

Hani Atatürk demiş ya; "Cumhurbaşkanı olur, başbakan olur ama sanatçı olamazsınız" diye...
Köşe yazarlığı da işte öyle bir şey...
Magazinci olur...
Spor yazarı olur...
Lokanta lokanta dolaşıp, yediklerinizi anlatan bir gurme de olabilirsiniz...
Ama...
"Yazar" olamazsınız...
Yazar olmak için önce vicdanınız olacak...
Sonra aklınız...
Daha sonra bu ikisinin ürettiği adaletiniz...
Ve mutlaka tutarlılığınız...
Kişisel duygularınızı ise unutacaksınız klavyenizinm başına geçtiğinizde...
Unutamıyorsanız da onların aklınızın üstüne fırlamasına izin vermeyeceksiniz...

Size aynı gazetenin iki yazarından örnek vereyim...
Bir yanda Mehmet Barlas...
Diğer yanda Emre Aköz...
Barlas bir konuya iki (bazen daha çok), farklı pencereden bakabiliyor...
Emre Aköz ise dört tarafı duvarla örülü, duvarlarından birinde tek gözün ancak oturabileceği kadar küçük bir deliği olan odadan bakıp da yazıyor...

Mehmet Barlas son dört yıldır yaşadığımız adli davalarda "tutuklu" yargılamaları alkışlayan ve hatta yargılama henüz bitmeden bütün şüphelileri "mahkûm" ilân edenlere soruyor:
"Bu insanları tutukluyorsunuz ama ya haklarındaki iddialar yanlışsa?".
Bırakın tutuklu yargılanmayı, tutuksuz bile yargılanmaya karşı çıkan; şüphelilerin hepsini bir hukuk karinesinden yola çıkarak peşinen "masum" ilân edenlere ise şu suali yöneltiyor:
"Ya iddia edilenlerin çoğu doğru ise?"

Bir köşe yazarının, ideolojiden gözleri kör olmamış bir düşünürün yapması gerekeni yapıyor Mehmet Barlas...
Emre Aköz ise bir siyasi tarafa "angaje" olmuş, "eklemlenmiş" taraftarlığın kör ettiği gözleriyle bakıp ahkâm kesiyor...
Tabii ki yaptığının ne yazarlıkla ilgisi var...
Ne de düşünür olmakla...

Hâsılı Barlas her iki halde de "Ya" zamirini ekliyor sorularına...
Aköz ise ne, "Ya" diye başlıyor sorusuna...
Ne de ikinci bir seçenek bırakıyor...
Doğrudan; "hüküm" veriyor...
Barlas okuruna "ben sana durumu farklı pencerelerden bakıp anlattım, sen düşün karar ver" diyor...
Aköz okurun kafasına balyozla iniyor: "İddialar doğru, inanacaksın"...

Ve Emre Aköz "yazar" olamadığı için gerçek bir yazarın (bu fukara 15 kitap yazdı ve hepsi de çok şükür yayımlandı) kitabını yayımlatmadan önce, güvendiği kişilere okuttuğunu, üzerine bilgi notu düşmelerini istediğini bilmiyor...
Kimisinin o notları düşerken alışkanlığı ile "emir kipi" kullandığını, kimisinin ise "lütfen" diye başladığını duymamış...
Savcıların ve Aköz'ün evrensel hukuku ve yazarlığı ayaklar altına alışları işte burada başlıyor...
Aköz, kitap taslağının üzerine konulan "... şeklinde bir eklentiyi düşününüz..." önermesinin savcının şüphesini çektiğini belirtip bu şüphelenmeyi olağan karşılayabiliyor...
Oysa "bu eklentiyi kim yazdı?" sorusuna muhatap olan bir yazarın savcıya ve tabii ki herkese vereceği tek cevabı vardır:
"Sana ne kardeşim!.. Arkadaş bana 'düşününüz' demiş... Son kararı bana bırakmış... Düşündükten sonra onun önerdiği şekliyle yazacağımı nereden çıkarıyorsun?.. Kâhin misin sen?.. Yoksa zihinokur makinesi mi?"..

Hâsılı...
Türkiye'de medya güvenilirliği Aköz ve benzeri meslektaşlarımız yüzünden yerlerde sürünürken bereket Mehmet Barlas ve diğer az sayıda meslektaşımız var ki onlar da yazarlığın onurunu sağlam tutabiliyorlar...
Ve...
Mehmet Barlas Başbakan'ların yanaklarını okşayabiliyorken Emre Aköz Başbakan'ların karşısında "hazır ol" duruşuna geçip "bir emriniz var mı Sayın Başbakanım?" diye soruyor...

adnanberkokan@gmail.com
ÇOK OKUNANLAR