Emre Aköz günün yazarı
Sabah'ta “Ömer Koç’un koleksiyonu” başlığı altında yayımlanan yazısıyla Emre Aköz günün yazarı oldu
Sabah, iktidara destek veren diğer gazetelere göre neden çok satıyor biliyor musunuz?..
Kendi fikrimi söyleyeyim:
Kaliteli yazarları var…
Kaliteli yazarlar, siyasi ve sosyal görüş farklılıkları yaşasalar da özgürler…
İçlerinden biri diğerine “çemkirmiyor”…
Kendisi gibi düşünmediği veya kendisi gibi yaşamadığı için biri diğerine “hain, gerici, satılmış” gibi düzeyi çukurda kalmış sıfatlar yakıştırmıyor…
*
Meselâ Emre Aköz’ün bugün, “Ömer Koç’un koleksiyonu” başlığı altında yayımlanan yazısı…
Sabah’ın “prestij” yazılarından biri…
Sanata saygılı…
Beğenilerin her türüne tahammüllü…
*
Tebrikler Emre Aköz…
Günün yazarısın…
ÖMER KOÇ’UN KOLEKSİYONU
Yıllarca yol boyunca uzanan o duvarın önünden geçip Boğaz Köprüsü'ne gittik. Bir keresinde kapı açıktı, içeride acayip bir köşk vardı. Belki bir gün gezmek kısmet olur, demiştik.
Ömer Koç resim-heykel koleksiyonunun bir kısmını, Bienal vesilesiyle, Üsküdar Nakkaştepe'deki Koç Grubu'na ait Abdülmecid Efendi Köşkü'nde sergilemeye karar verdiğinde çok sevindik.
Aynı anda iki merakımızı birden giderecektik: Türkiye'nin en zengin insanlarından biri nasıl bir sanat zevkine sahipti? Duvarların ardındaki köşk nasıl bir şeydi?
Yeşillikler arasındaki köşkün içi döşeli değil. Ancak yapı muhteşem. Süslemeler şahane. Eskiden böyle yüksek duvarlar yokmuş, Boğaz görünürmüş. II. Abdülhamid burayı Mısır Hıdivi İsmail Paşa'dan satın alıp ressam olan yeğeni müstakbel halife, Abdülmecid Efendi'ye hediye etmiş. Mutlaka görün. Geç dönem Osmanlı sanatının güzel bir örneği...
Birçok eserden oluşan koleksiyonlar, insanın ruhunun derinliklerine doğru uzanır. Neden o tip eserleri değil de, bu tip eserleri seçeriz? Neden şunlar değil de, bunlar hoşumuza gider? Mesela köşkteki eserlerin çoğunda, yaralanma veya ölüm temasıyla karşılaşılması, ilginç analizlere yol açabiliyor.
Serginin başlığı Kapı Çalana Açılır ama... Örneğin birbirini tamamlayan iki fotoğraf, 'aslında' ne olduğuna dair başka bir hikaye anlatıyor: Adam kapıyı çalmış ancak açan olmamış; o da çökmüş kalmış.
Bu tersten anlatımlara bahçede yer alan LOVE (AŞK) yazısını da ekleyebiliriz. Metalden imal edilmiş eser, sanki bir prese sokulmuş gibi durmakta.
Gelelim Hırka Altında Adam adlı küçük heykele. Biliyorsunuz, dört-beş çakal, bu heykeli bahane ederek sergiye saldırmıştı. Neymiş, yerde oturan çıplak heykel-adamın bacaklarının arası görünüyormuş. Bu salyalı saldırı sergiyi bir anda popüler hale getirmiş. Yaş, cinsiyet vs. fark etmeksizin, her kesimden (evet 'her' kesimden) insan, yere eğilerek, çömelerek iki karışlık heykelin bacak arasının fotoğrafını çekmeye çalışıyor.
Bazısı "Hani nerede" deyip tekrar hamle ediyor. Çoğu kişi hayal kırıklığına uğruyor çünkü ortada görünecek fazla bir şey yok zaten. Aslında bu eserin 'aynavari' bir özelliği var. Bizi, bize gösteriyor. Sanatçı Ron Mueck adamın bacaklarının arasında bir kamera yerleştirip görüntüyü ekrana aktarsaydı çok eğlenceli olurdu.
Not 1: Ve bir saçmalık! Köşkte izdiham olmasın diye ziyaretçiler sayılarak içeri alınıyor. Üç çıkıyor, üç kişi giriyor. Güzel. Ancak güvenliğe "Çocuklu aileleri bekletmeden alın" denmiş. Bunun sonucunda yanların sadece bir çocuk olan dört-beş yetişkin birden öne zıplıyor. Bizim başımıza geldi: Birbirini tanıyan toplam 6 kişilik iki farklı aile, bir çocuk sayesinde içeriye alındı. Bu ne saçmalık dedik. Dinletemedik. Böyle bir kural koyacaksanız, çocuk başına iki yetişkin alacaksınız içeri, bütün sülaleyi değil. Bu haliyle Koç, yanında çocuk olmayanı boynuzlamış oluyor.
Not 2: Sergi, 12 Kasımda bitiyor. Elinizi çabuk tutun.