Emin Çölaşan'dan ne farkınız var?
Tayyip Erdoğan'a yakın duran meslektaşlarımız (mesafeli olsam da ben dâhil) kendisine yapılan "çirkin, düzeysiz" muhalefeti.....
ADNAN BERK OKAN
Dersimiz "Süheyl Batum"...
Ya da CHP'nin İhsan Ataöv'ü...
Yaşıyorsa "Allah ömür versin" 4 dönem Antalya milletvekilliği yapan Ataöv de Demirel'in söyleyemediklerini söylerdi medya ve rakip siyasetçilere...
Hem de hiç bir lâfında "pervaz" olmazdı...
Hele freni hiç yoktu dilinin...
Ecevit onun adı anıldığında öfkeden deliye dönerdi rahmetli...
Çünkü en çok da Ecevit'e saydırırdı...
Süheyl Batum da Ecevit'in CHP Şubesi...
Genel Başkanı'nın söylemeyeceği, söyleyemeyeceği her şeyi o söylüyor siyasi rakiplere ve gazeteci milletine...
Ama...
Allah'ı var ki Ataöv'ün AP milletvekili olduğu dönemlerde (12 Eylül 1980 öncesi) medyada böylesi bir bölünmüşlük yoktu...
Böylesi yazar da yoktu gazeteci de...
Ne Ataöv "taraftar" gazeteci bulurdu kendine muhatap ve tartışmadan kaçırtacak...
Ne onunla tartışan bir gazeteci ortamı terk edip giderdi...
Pardon...
"Eksik" oldu...
Medyada "Bölünmüşlük" o zaman da vardı ama "Taraftar" gazetecilik henüz ürememişti...
Taraftar gazeteciliği önce Hıncal Uluç başlattı futbolda; "Sarı - Kımızı kaşkol"la...
Sonra Memduh Bayraktaroğlu ile AKŞAM'da siyasi "taraftarlık" dönemine girildi...
Bayraktaroğlu, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in resmi sözcüsü gibiydi maşallah...
Ve...
2003'ten sonra ise siyasi taraftarlık "zirve" yaptı...
Demek istemem şu...
Tayyip Erdoğan'a yakın duran meslektaşlarımız (mesafeli olsam da ben dâhil) kendisine yapılan "çirkin, düzeysiz" muhalefeti eleştirmedik mi yıllarca?..
"Kuruş geliyor kuruş" diye yazısına başlık atıp sonra da paramızı fakirleştiren altı tane sıfırın atılacağına yönelik çalışmalara "Masal bunlar masal" diyen Emin Çölaşan'a kızmadık mı hep birlikte?..
Ve sonra paramızdan "altı sıfır" atılıp, yıllardır da değerini koruyuşunu alkışlayıp Çölaşan'a "Başbakan'dan Özür dile!" diye yüklenmedik mi?..
Eeeee...
Ne bu yaptığınız şimdi?..
Gazetecilik mi?..
Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde "yalancı vakanüvislik" mi?..
İnsaf yahu...
Yok mu başka konu?..
Aradınız da mı bulamadınız?..
Buldunuz da yazamadınız mı?..
Hadi, hadi, hadiii...
Dönün de işinizi yapın...
Gazetecilik yani...
Kişisel düşmanlık değil...
Rahmetli Hulki Aktunç; "Argo ince zekânın, küfür ise kalın kafanın ürünüdür" demişti unuttunuz mu?..
[email protected]
Dersimiz "Süheyl Batum"...
Ya da CHP'nin İhsan Ataöv'ü...
Yaşıyorsa "Allah ömür versin" 4 dönem Antalya milletvekilliği yapan Ataöv de Demirel'in söyleyemediklerini söylerdi medya ve rakip siyasetçilere...
Hem de hiç bir lâfında "pervaz" olmazdı...
Hele freni hiç yoktu dilinin...
Ecevit onun adı anıldığında öfkeden deliye dönerdi rahmetli...
Çünkü en çok da Ecevit'e saydırırdı...
Süheyl Batum da Ecevit'in CHP Şubesi...
Genel Başkanı'nın söylemeyeceği, söyleyemeyeceği her şeyi o söylüyor siyasi rakiplere ve gazeteci milletine...
Ama...
Allah'ı var ki Ataöv'ün AP milletvekili olduğu dönemlerde (12 Eylül 1980 öncesi) medyada böylesi bir bölünmüşlük yoktu...
Böylesi yazar da yoktu gazeteci de...
Ne Ataöv "taraftar" gazeteci bulurdu kendine muhatap ve tartışmadan kaçırtacak...
Ne onunla tartışan bir gazeteci ortamı terk edip giderdi...
Pardon...
"Eksik" oldu...
Medyada "Bölünmüşlük" o zaman da vardı ama "Taraftar" gazetecilik henüz ürememişti...
Taraftar gazeteciliği önce Hıncal Uluç başlattı futbolda; "Sarı - Kımızı kaşkol"la...
Sonra Memduh Bayraktaroğlu ile AKŞAM'da siyasi "taraftarlık" dönemine girildi...
Bayraktaroğlu, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in resmi sözcüsü gibiydi maşallah...
Ve...
2003'ten sonra ise siyasi taraftarlık "zirve" yaptı...
Demek istemem şu...
Tayyip Erdoğan'a yakın duran meslektaşlarımız (mesafeli olsam da ben dâhil) kendisine yapılan "çirkin, düzeysiz" muhalefeti eleştirmedik mi yıllarca?..
"Kuruş geliyor kuruş" diye yazısına başlık atıp sonra da paramızı fakirleştiren altı tane sıfırın atılacağına yönelik çalışmalara "Masal bunlar masal" diyen Emin Çölaşan'a kızmadık mı hep birlikte?..
Ve sonra paramızdan "altı sıfır" atılıp, yıllardır da değerini koruyuşunu alkışlayıp Çölaşan'a "Başbakan'dan Özür dile!" diye yüklenmedik mi?..
Eeeee...
Ne bu yaptığınız şimdi?..
Gazetecilik mi?..
Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde "yalancı vakanüvislik" mi?..
İnsaf yahu...
Yok mu başka konu?..
Aradınız da mı bulamadınız?..
Buldunuz da yazamadınız mı?..
Hadi, hadi, hadiii...
Dönün de işinizi yapın...
Gazetecilik yani...
Kişisel düşmanlık değil...
Rahmetli Hulki Aktunç; "Argo ince zekânın, küfür ise kalın kafanın ürünüdür" demişti unuttunuz mu?..
[email protected]