Emin Çölaşan kaybetti çünkü...
"Yerin dibine giresice" demeyin lütfen zira o zaten edepsiz bir şey yapsa utancından yerin dibine girer...
Ortalık "edepsizlik yarışı" yapandan geçilmiyor...
Edepsizlikte zırva (zirve değil) yapan, rakibi tarafından daha büyük bir edepsizlik yapılarak vuruluyor...
Edepsizin hangi siyasi cenahtan olduğu/olacağı mühim değil...
Önemli olan yapacağı edepsizliğin, kabalığın, akıtacağı cerahatin tiksindiricilikte rekor kırması...
Buraya kadar söylediklerimiz medyamızın geneliyle ve "en ünlü" edepsizleriyle ilgili...
Şimdi başka bir konuya geçiyoruz...
Türkiye'nin "en edebi, terbiyeli, küfretmez, hakaret nedir bilmez, asla kovulmaz, kovulamaz, kovulması teklif edilemez yazarı Emin Çölaşan"a getiriyoruz sözü...
Biliyorsunuz...
O asla "edepsizlik" yapmaz...
Edepsizlik olarak algılanacak bir söz söylese yüzü kızarır (yüzü zaten hep kırmızı mı? Sakın başka bir yerini görmüş olmayasınız?)...
Utanır...
"Yerin dibine giresice" demeyin lütfen zira o zaten edepsiz bir şey yapsa utancından yerin dibine girer...
O kadar arlıdır, kârlıdır, zayıf zarlıdır...
Neymiş?..
Edeb-i mihnet, kalem-i ziynet beyefendi Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na "maydanoz" demiş(miş)...
İyi halt etmiş...
Pardon, af edersiniz...
N'olmuş demiş de?..
Maydanoz kötü bir şey mi?..
Hem Çölaşan "maydonoz" benzetmesini yüzünün kızarmasını önlemek amacıyla yapmıştır...
Yani "yeşillenmek" için...
Yeşillenmeyi sever de...
Allah da onu her daim yeşil etsin inşallah...
O, medyamızın "Edepli Emin Efendisi"dir...
Ama kadere bakın ki biz onun için "Emin Çölaşan kaybetti" diyeceğiz...
Neden?..
En çok sahip olduğu ama kimselere gösteremediği "edep"ini kaybetti de ondan...