MEDYA KÖŞESİ

Ellerin kırılsaydı Mahsun Kırmızıgül!

Son dönemde özellikle Kürt Meselesinden esinlenerek daha doğrusu beslenerek çektiğin gişe hasılatları kıran o muhteşem

Ellerin kırılsaydı Mahsun Kırmızıgül!
GAZETECİLER.COM - Rasim Ozan Kütahyalı'nın Kuruçeşme'deki evinde toplanıyorlar. Sevilay Yükselir dışında Reha Muhtar'ın da o gece orada olduğunu öğreniyoruz... Her ikisi de aynı geceyi yazınca pişti oluyorlar. Üstelik aynı geceden aynı olayı da çok farklı anlatarak 'kim do
ADNAN BERK OKAN
YORUMLUYORUM
Önce ilk kitabımda, sonra da çalıştığım ulusal gazetedeki köşemde (1994) kullandığımda alay konusu olmuştum...
"Kim bu adam?.. Nereden çıktı?.. İlkesiz.. Adam dönekliği savunuyor" gibi sorgulamalar ve suçlamalar altında kalmıştım...
Ençok da kendi sütun komşularım sorgulamıştı o deyişimi...
Oysa bana ait bir söz değildi, yıllar önce Nevşehir'de bir banka müdürü dostumdan işitmiştim...
Peki...
Ne mi demiştim?..
Bir kez daha hatırlatayım:
"Sadece ölüler ve deliler fikir değiştirmez"...

Neden öyle yazmıştım?..
Anlatayım...

O günlerde en çok eleştirilenlerin başında 1980 öncesinde "Sosyalist, Marksist" diye bilinen ama seksenli yıllarda ANAP ve Turgut Özal'a destek veren çok az sayıda Yeni Liberal düşünürü savunuyordum...
Çünkü Liberal Demokrat Parti'nin Ekonomiden Sorumlu Kurucu Genel Başkan Yardımcısı'ydım...
Aslına bakarsanız o değerli akademisyenler, gazeteciler değişmemiş, Marksizm tarafından aldatıldıklarını anlamışlardı...
Herkese "özgürlük" vaat eden Marksizm'in despot bir devlet kapitalizmi olduğunu öğrenmişlerdi...
Zaten sonunda, köhne bir solcu kalmakta ısrar edenler yanılmış, Yeni Liberaller haklı çıkmışlardı çünkü Sosyalizm'in Kâbesi yıkılmıştı...

Sözü, Sevilay Yükselir'in bugünkü yazısına getireceğim...
Yükselir, birkaç gazeteci arkadaşıyla birlikte, Ozan Rasim Kütahyalı'nın evinde konuk oldukları gecede yaşadıklarını anlatıyor...
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı özgün müzik yaratıcısı Ahmet Kaya'yı önce kaçışa, sonra da ölüme götüren o "meş'um" geceyi hatırlatıyor...
Hem de o gecenin görüntülerini izledikten sonra...
Aslında Reha Muhtar'ı aklamak; VATAN'a değil, TARAF'a (SABAH olursa da tadından yenmez. Hiç olmazsa Can Ataklı, Ruhat Mengi, ve Mustafa Mutlu'dan kurtulmuş olur) yakışan bir yazar olduğunu cümle aleme anlatmak için başlayan yazı birden, Mahzun Kırmızıgül'ü linç etmeye dönüşüyor...
Ve bir bakıyorsunuz ki Sevilay; "Ey ahali!.. Duyduk duymadık demeyin, Mahzun Kırmızıgül eski bir Kürt düşmanıdır... Zaten o gece de Serdar Ortaç'ı ayakta alkışlayanların başında gelmektedir" ihbarını patlatıyor...

Yani...
Sevilay Yükselir (ve bu kardeş SABAH gibi bir gazetede Alevi kontenjanından yazı yazıyor ya helal olsun vallahi) Mahzun Kırmızıgül'e öyle bir yükleniyor ki; akıl tutulması tanımı bile hafif kalır...

Yahu Sevilay!..
Mahzun Kırmızgül o gece Serdar Ortaç'ı alkışladı diye Ahmet Kaya ve hatta "Kürt Düşmanı" olabilir mi?..
Sen "niyet okuyucu" musun?..

De ki sen haklısın...
Olamaz mı?..
Üstünden neredeyse 15 yıl geçmiş, sen bile "dinci" olmuş, Sünni siyasal islamı savunan bir partiye destek veriyorsun (en doğal hakkın) da Mahzun Kırmızıgül fikir değiştirince mi ayıp ediyor?..
Pes be kardeşim!..
Şu yaşına geldin kendine yakıştırdığın fikri değişimi, başkalarına neden çok görüyordun...
Unutma!..
"Sadece ölüler ve deliler fikir değiştirmez"...

adnanberkokan@gmail.com
ğru söylüyor' kuşkusuna düşürüyorlar.


Rasim Ozan Kütahyalı'nın evi... Reha Muhtar o gece kimin evinde olduğunu söylemiyor köşe yazısında. "Muhatabım" deyip geçiştiriyor. Kimin evinde toplanıldığını Sevilay Yükselir'in köşesinden öğreniyoruz. Rasim Ozan'ın Kuruçeşme'deki evinde oturup bir kaset izliyorlar. Kaset Ahmet Kaya'nın yurt dışına kaçmasına neden olan o malum gecenin kaseti. Reha Muhtar ile Sevilay Yükselir o kaseti yazmışlar pişti oldukları köşelerinde. Ama gariptir ikisi de kasetin ortaya çıkışını farklı anlatıyor.

REHA MUHTAR'IN ANLATIMI İLE O KASET MEVZUSU

Reha Muhtar, o gecenin görüntülerini izlemek için hiç de istekli değilmiş. Rasim Ozan'ın görüntülerin çok uzun süredir peşinde olduğunu da ondan öğreniyoruz. Ve bu görüntüleri internetten yaymaya hazırlandığını. Şöyle anlatıyor Reha Muhtar;
(...) “Sana bir sürprizimiz var” dediler... “İçeri geçeceğiz bir şey izleyeceğiz...”
Böyle bir gecede doğrusu içeri geçip, bir şey izleyecek halim hiç yoktu...

“Ne izleyeceğiz ki?..” diye sordum... “O geceyi izleyeceğiz... Kaset kaset görüntülerden Ahmet Kaya’nın o gecesini izleyeceğiz... Senin de olduğun o geceyi...”

Nereden buldunuz bütün bu görüntüleri” diye sordum...
Uzun zamandır üzerinde çalışıyordum” dedi muhatabım...

Fanatik biçimde Ahmet Kaya‘yı savunuyordu ve ona yapılanları yerin dibine batırıyordu uzun zamandır...

(...) Muhatabım (Rasim Ozan'dan bahsediyor) ise duruyor duruyor anlatıyordu... O gecenin görüntülerini kısa bir zaman sonra internete vereceklerini ve o tarihi geceyi doğrusuyla tarihe bırakacaklarını söylüyorlardı...

SEVİLAY YÜKSELİR BAŞKA ANLATIYOR

Sanırız Sevilay Yükselir, Reha Muhtar'ın da o geceyi yazacağını düşünememiş. Reha Muhtar'ın "kaseti izlemek için çok istekli" olduğunu ve hatta onun talep ettiğini iddia ediyor... Bakın neler yazıyor bu konuda;

(...)Aramızda geceye tek tanıklık eden tek gazeteci Reha Muhtar'dı. (...) Ve maalesef linç girişimini başlatanlar arasında onun da adı geçiyordu. Epeyce dolmuş demek ki bu söylenenlere... Onun için uzun uzun anlatma ihtiyacı hissetti bizlere o gecede yaşananları.

Sonra da, "Büyük haksızlık yapıldı bana!" dedi ve "Keşke o kaseti bulsak da izlesek ve siz de benim gerçekten ne yaptığımı görseydiniz!" diye ekledi.

Biz tam, "Tamam... Olur" falan derken Rasim salona gitti ve elinde bir DVD ile geri döndü! Ve "Hadi izleyelim" dedi. Yok yok adamda!

GÜNAH KEÇİSİ MAHSUN!

Rasim Ozan'ın evindeki o gecenin muhabbet konusu da malumunuz... O gecenin günahkarları kimlerdi?

Belli ki piyango Mahsun Kırmızıgül'e çıkmış. Nereden mi anlıyoruz... Köşe yazısına"KEŞKE ELLERİN KIRILSAYDI MAHSUN KIRMIZIGÜL" başlığını atan Sevilay Yükselir'in sıktığı kurşunlardan. 

İşte o satırları;

"O gecede insafsızlık yaptığı için yazılıp çizilmesi gereken onlarca adam var ama ben haklı olarak en çok Mahsun Kırmızıgül'e takıldım. Ne diyecek çok merak ediyorum. "Ellerim kırılsaydı keşke!" falan mı diyecek acaba? Yoksa, "Dün dündür, bugün bugündür" mü?

İyi ama o zaman dönüp sormazları mı bu adama? "Son dönemde özellikle Kürt Meselesinden esinlenerek daha doğrusu beslenerek çektiğin gişe hasılatları kıran o muhteşem filmlerinin hesabını nasıl vereceksin?" diye...

Demezler mi; "Eyyy Mahsun... O gece o linç yaşanırken senin Serdar Ortaç'ı alkışlamak yerine Ahmet Kaya'nın yanında durman lazımdı. Durabilseydin. Korkaklık yapmayıp, bugünkü gibi, 'Kürdüm ulan bende!' diyebilseydin, Ahmet Baba'ya kalkan olabilseydin, belki de o hâlâ aramızda yaşıyor olacaktı.

İki kere özür borçlusun sen şimdi. Biri, korkaklık yaptığın için! Diğeri de Ahmet Kaya'nın canıyla ödediği bedelin üzerinden bugün gişe rekorları kırarak cukkanı doldurduğun için!"

S. Yükselir'in yazısının tamamını .

REHA MUHTAR'IN ANLATIMI İLE RASİM OZAN'IN EVİNDEKİ
Yorumlar