ANALİZ

Duyduk duymadık demeyin, ben 'kalleşin biriyim!

Kürt İslâmlarıyla, Türk Laiklerini birbirlerine yakınlaştıracağına, onları birbirlerine daha çok “düşman” etmeye çalışıyorsun…

Duyduk duymadık demeyin, ben 'kalleşin biriyim!
ADNAN BERK OKAN

Vay anasını be Mehmet (Metiner)!...
Demek ben kalleşin tekiyim ha…
Gerçi adımı vermemişsin ama sen, ben ve ikimizin yazdıklarını takip eden herkes o kalleşin ben olduğumu anladı…
Hem de başlık atmışsın!..
“Seni gidi kalleş seni…”

İyi de Mehmet...
Neden “kalleş” olduğuma ilişkin yazdıkların hiç inandırıcı değil…
Sen bana “abi” dedin, saygı duydun da ben seni arkandan mı vurdum?..
Yoooo….
“Kalleş” için TDK sözlüğü şöyle diyor:
“Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan.”
Ve bir de ikinci bir tanımı var:
“Birine gizlice kötülük eden.”

Yahu Mehmet!..
Sana ne sözü verdim de tutmadım?..
Hangi işin benim bir kalleşliğim(!) nedeniyle yüzüstü kaldı?..
Ya da sana “gizlice” hangi kötülüğü yaptım?..
“Yalancı tanık” olup seninle ilgili bir şikâyette mi bulundum?..
Yooo…
Geçen gün, "Öcalan'da Kemalist damar sanıldığından da derindir" diyerek bir katili yücelttiğin için eleştirdim seni sadece…
Mustafa Kemal için “Jakoben” deyişini ayıpladım…
Ne yani?..
Telefonda dediğin gibi yazmadan önce sana mı soracaktım?..
Allah, Allah!..
Neden sorayım?..
Sana iftira mı attım?..
“Hırsız” mı dedim?..
“Uğursuz” mu dedim?..
“Bölücü” mü dedim?..
“Vatan Haini” mi dedim?..
Birisi senin için bana “ırz düşmanı” dedi de ben bir yazıyla o söylenenlere “destek” mi verdim?..
Yine yoooo…
Sen kendi düşünceni döktün satırlarına
Ben de karşı fikrimi söyledim…
Bunun neresinde “kalleşlik” var anlamadım?..

Bak Mehmet;
Sen bu ülkede "Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı” olarak tanınan birisin…
Kuraldır…
“Danışmanlar” ve “Sözcüler” patronun aklıdır…
Hafıza defteridir…
Çünkü ben de önemli bir siyasi liderin, bir eski başbakanın danışmanlığını yaptım…
Bir danışmanın, bir başbakana veya servis verdiği lidere iyilik edebileceği gibi nasıl kötülük yapabileceğini de yaşayarak öğrendim…

Şimdi geleyim geçen günkü yazına…
Aynen şöyle diyorsun:

"Öcalan bu anlamda tipik bir Jakobendir. Öykündüğü kişi ise Mustafa Kemal’dir. Kim ne derse desin, Öcalan'da Kemalist damar sanıldığından da derindir."

Tamam mı?..
Peki ben ne dedim buna karşılık?..
Onu da bir kez daha okuyalım:

Yani...
Fransız ihtilalini yapan aydınlar nasıl Saray sakinlerini
(Kralı, Kraliçeyi, Başbakanı, bakanları falan) kesip biçtiyse; Mustafa Kemal de Osmanlı Sarayı'nı kesip biçmiş...
Bre Mehmet; nerede çıkardın şimdi bunu?..
Biz nasıl bilmiyoruz bu katliamı da sen biliyorsun...
Elinde belgeler var da bugüne kadar sakladın mı?..
Ya da nereden bulup çıkardın?..


Evet…
Ben de bunları yazıp; Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Osmanlı Sarayı’ndan hiç kimseyi öldürmediklerini hatırlatıyorum…
Yahu bunun neresi kalleşlik?..
Kalleş olmamak için sürekli “aferin Mehmet” mi demeliyim senin her yazdığına?..
Kalleş olmamak için çevrendeki o "paragöz, cepçi demokratlar" gibi mi olmalıyım?..
İyi ama o zaman da bu nasıl demokratlık olacak böyle?..
Sen ne dersen kabul edilecek?..
Ben aksini söylersem “seni gidi kalleş seni” diye parmak sallanacak!..

Neymiş?..
Bak bak bak...
"Başkaları senin hakkında dikkatli olmamı önerdiği halde"...
Vay anasını be Mehmet!..
Vay anasını...
Başkaları benim için seni nasıl uyarmış merak ediyorum...
"Aman ha dikkat et cepçidir..."
"Aman ha dikkat et, dötçüdür!" falan mı dediler...
Yoksa; "Aman ha Kemalist'tir" yalanını mı attılar benim için...
Pes be Mehmet!..

Bir başka itirazın şöyle:
"Söylemediklerim üzerinden, niyet okuyuculuğu yaparak beni vurmandan belli ne denli şeytani bir zekaya sahip olduğun."
Yahu hangi söylemediğin Mehmet, hangi söylemediğin?..
Yani ben senin yazmadığın bir cümleyi alıp da sana eleştiri mi yönelttim?..
Yooo...
Ne yazmışsan, virgülüne bile dokunmadan aynen aldım, yayımladım; eleştirdim...
Hiç de pişman değilim...

Bak Mehmet…
Mustafa Kemal
’e “Jakoben” diyen sendin ama…
Yazını okuyan herkes, danışmanlık hizmeti verdiğin Başbakan Erdoğan’ın da bu ülkenin kurucusu için aynı şeyi düşündüğünü zannetmiştir…
Tam da bu günlerde…
Başbakan’ın, Mustafa Kemal’i canları kadar seven milyonlarca yurttaşla sıcak ilişki kurmak istediği bir süreçte…
Çalışma arkadaşlarına, son referandumda çoğunlukla "Hayır" oyu vermiş insanları ikna etmeleri için "Sahile gidin" diye emrettiği bir dönemde...
Başbakan’ın, Kemalist TSK içinde köklü bir değişim yapmaya hazırlandığı bir devrede…
Yıllardır, statükodan beslenenlerin lehine çalışan bir sistemin 180 derece döndürülmeye çalışıldığı bir aşamada Başbakan’ın danışmanı ortaya çıkıyor ve:
“Mustafa Kemal Jakobendi...
Osmanlı sarayındakileri astı, kesti... Öcalan da zaten ona öykünüyor” demek istiyor…
Ve ben bu yanlış söylemi eleştirdiğim için “Kalleş” oluyorum?..
Vay be Mehmet!..
Vay ki vay!..

Yahu Mehmet;
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Fransız Jakobenleri gibi kendi saraylarıyla ve kendi halklarıyla savaşmadı ki?..
Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı saraylarını yağmalayıp, hapishaneleri boşaltmadı ki…
Mustafa Kemal ve arkadaşları Yunan ordusuyla savaştı…
Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı'nın işgal edilmiş başşehrini ve saraylarını İngiliz işgalinden kurtardı…
Allah aşkına…
Öcalan’ın hangi eylemi, söylemi Mustafa Kemal’in hangi eylemine ya da söylemine benziyor?..

Haaa...
Dersen ki "Mustafa Kemal demokrat değildi, despottu"...
Amenna...
Dersen ki "Mustafa Kemal, Dersim tenkilinde emri bizzat verdi hatta Sabiha Gökçen bombardımana katılan uçaklardan birinde pilottu"; amenna ve saddakna...
Çünkü bunlar tarihi gerçekler...
Ama Mustafa Kemal'in "Jakoben" olduğu iddiası (hem de tam bu süreçte) bu ülke insanına yapılabilecek en büyük kötülüktür...
Hele 40 bin kişinin katli için emir vermiş bir çete reisini Mustafa Kemal'le özdeşleştirmek; Atatürk'e yapılabilecek en ağır hakarettir...

Sevgili kardeşim;
Ana Muhalefet partisi lideri Diyarbakır’a gidip, bu sistemin dışladığı, hor gördüğü Kürt vatandaşlarımızı kucaklarken; sen ne yapıyorsun?..
Başbakan Erdoğan’ın; “benim ve arkadaşlarımın gizli bir ajandası yok… Ben ve arkadaşlarım Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimlere düşman falan da değiliz” demeye hazırlandığı bir süreçte; “Mustafa Kemal Jakobendir… Bütün devrimleri despotça, hoyratça ve silâh zoruyla kabul ettirmiştir” demeye getiriyorsun…
Kürt İslâmlarıyla, Türk Laiklerini birbirlerine yakınlaştıracağına, onları birbirlerine daha çok “düşman” etmeye çalışıyorsun…

Sevgili kardeşim;
Öcalan Jakoben
olabilir…
Öcalan ihtilâl yapıp, devletin zirvesinde oturanları kesip biçmek arzusuyla tutuşabilir…
Ama…
Onun bu arzusunu, Mustafa Kemal’in kişiliği ile özdeşleştirmen olmaz, olamaz…

Bak Mehmet…
Diyorsun ki:
"Ben dostlarımı katkı anlamına gelebilecek eleştiriye muhatap kılmaktan bile özenle kaçınırım."
Olabilir...
Sana benzemek zorunda değilim...
Oğlumun, kızımın bile bana benzemeleri için çaba harcamadım ben...
Ve...
Ne, “insan sevdiğini över de döver de” diyenlerdenim…
Ne de dayağın “cennetten çıkma” olduğuna inanırım…
Ama…
Benim için “Övgü” ve “Yergi” iki kan kardeştir…
Övgüm de samimidir…
Yergim de…
Kalleşlik ise kitabımda yazmaz…
Seni övmüşsem hak etmişsindir…
Ama…
Yermişsem de hak etmişsindir…
Benim adalet terazim şaşmaz!..
Gözlerinden öperim…

[email protected]

Not: Wikileaks'in yayımladığı belgelerde, ABD yönetiminin; "Erdoğan, Atatürk'le aynı idealleri paylaşan bir harekete liderlik ediyor" dediğini öğrendim...
Mehmet Metiner ne diyor?..
"Öcalan'ın öykündüğü kişi Mustafa Kemal’dir"...
Yani...
Erdoğan = Mustafa Kemal'in ideallerini paylaşıyor = Öcalan, Mustafa Kemal'e öykünüyor...
Sonuç: Erdoğan ve Öcalan ortak düşünceye sahipler... Bu ortak düşünce Kemalizm'dir...
Hayret yani...
ÇOK OKUNANLAR