Dünün mağduru bugünün muhbiri
Devran hep böyle döndü durdu… Hiç değişmedi… Bir gün mağdurları öğütenler… Bir başka süreçte… “Öğütülen” oldu değirmende…
GAZETECİLER.COM - ÖZEL ANALİZ
YAKUP MURAT
Yetmişe dayadım ömür merdivenimi…
Onca yıllık hayatımda gördüm ki:
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” diyen atamız hep haklı çıktı…
Sadece siyasette değil…
Ticarette de böyle bu…
Bugünün mazlumu…
Oluyor yarının zalimi…
Veya…
Bugün “mağrur” diye tanımladıklarımızın mağdur olduklarına tanıklık ediyoruz gelecekte…
Ya da…
Bugünün mağduru…
Oluyor yarının mağruru…
* * *
Henüz ilkokuldaydım…
Ne mağdurlar tanıdım…
Ki…
Keser döndü sap döndü…
Bir baktım ki…
Hesap da döndü beraberinde…
Ve…
Liseye taze başlamıştım…
Çocukluğumun mağdurları delikanlılığımın mağrurları olmuş, Yüce Parlamentomuzda TİP milletvekillerini (En çok da Çetin Altan’ı) dövüyorlardı…
Oysa…
Ben onları, henüz beş yıl önce…
Askeri bir darbenin mağduru oldukları için sevmiştim…
Ve sonra…
Hatta sadece 5 yıl sonra…
Ve…
Aynı mağrurlar…
Bu defa bir başka askeri darbenin mağduru olmuşlardı…
5 yıl öncenin mağdurları tarafından “tu kaka” ediliyorlardı…
* * *
Ve…
Devran hep böyle döndü durdu…
Hiç değişmedi…
Bir gün mağdurları öğütenler…
Bir başka süreçte…
“Öğütülen” oldu değirmende…
Hapsettikleri…
Ezdikleri…
İtibarsızlaştırdıkları…
En akıl dışı zulmü yaptıkları tarafından ezildi…
Yıkıldı…
İtibarsızlaştırıldı…
Hapse gönderildiler…
Yani…
Keser döndü…
Sap döndü…
Gün geldi…
Hesap döndü…
* * *
Ve…
Desem ki şimdi herkese…
Sevinmeyin bugün zulmetme imkânınız olduğu için…
Zulmettiklerinize bakın…
Göreceksiniz ki…
Onlar sizin zalimlerinizdi kısa bir süre önce…
Ve çıkmasın hiç aklınızdan…
Bir gün…
Uzak ya da yakın…
Ama mutlaka bir gün…
Önce…
Adınızı söyleyecekler…
Sonra da:
“Falanca öldü” diyecekler…
Temel’in dediği gibi mırıldanacak kimileri:
"Oysa daha dün yaşıyor idi"...
Evet…
İşte böyle bir şey ölüm…
Daha doğduğumuz gün başlayan…
Ve…
Adına “ömür” denilen süreç…
Sadece…
Hiç almadan nefes…
Saç telinden ince bir duvarın öbür tarafına geçmek…
Lütfen unutmayın…
Bir gün gelecek…
Sizin için de:
“Falanca öldü” denecek...
NOT:
Hayrettin Karaman Yeni Şafak’ta “Edep yâ Hû!” başlığı altında yayımlanan yazısında şöyle diyordu:
Altmış yıllık dâva arkadaşımın kızı, dost bir gazetede (Akit, 27 Ağustos) bakın benim için ne yazmış: “Durun bakalım daha kimler günah çıkartacak. Zamanında Amerika'da FETÖ'cülerin peşine takılıp eyalet eyalet dolaşan Hayrettin Karaman ne zaman çıkartacak, durun bakalım. Hele bi Bülent Arınç sırasını savsın da...”
Kısa bir araştırma sonucu, Karaman’ın adını vermediği dava arkadaşının kızının Merve Kavakçı olduğunu buldum…
Önce bir “cızzz” etti içim…
Hayrettin Hoca’yı çok iyi anlamıştım…
Hele yazısının sonuna eklediği notta:
“Kızım, sen beni babana bir sor, o sana benim, ‘birinin peşine düşenlerden değil, peşine düşülenlerden olduğumu’ söyleyecektir” deyişi var ya…
Merve Kavakçı için oluşmuş olumlu düşüncelerimin üzerine bir kömür tanesi gibi düşüverdi…
Çok değil…
Sadece 17 yıl öncesinin “mağduru” olmuştu bugünün mağruru…
Ve…
Kapı komşusunu ihbar ediyordu elinde somut bir belge olmadan…
Oturdum…
Az önce okuduklarınızı yazdım…