Dün ne yaptığınız değil yarın ne yapacağınız önemli...
Cenap Şahabettin “Menfaat sandalyeye benzer. Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir” demişti…
ADNAN BERK OKAN
Bazen işiniz ne olursa olsun yazılarınızı arşivde bulunması için yazmak istersiniz…
Gelecekte, geçmişte yazılan bir yazıyla anılmak yazarlığın en heyecan verici yanlarından biridir…
Evet…
Bu köşede siyaset yazmamaya özen gösteriyorum ama bugün siyaset kokulu bir analiz yapacağım…
Daha doğrusu…
Eski başbakanlardan birine “danışmanlık” yapmış bir siyaset bilimci olarak, Cumhuriyet döneminin 26. Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na birkaç tavsiyem olacak…
Evet evet, “Tavsiye”…
Gerek yaşım, gerekse kariyerim itibariyle, ülkemin yeni başbakanına “Tavsiye” edebilme hakkım olduğu kanaatindeyim…
Bu yazımın, böylesine mutlu ve coşkulu bir 30 Ağustos Zafer Bayramı gününde yayımlanacak olmasından ise ayrıca büyük mutluluk ve haz duyuyorum…
Sayın Başbakan;
Ak Parti olağanüstü kongresinde yaptığınız konuşmayı dikkatle dinledim…
Çok umutlandığım bölümler vardı içinde…
Ancak amacım entelektüel derinliği olan konuşmanızın analizini yapmak değil…
Vaat ettiklerinizi yapmak için çıktığınız bu kutsal ve zor yolculukta, yaşça sizden büyük, bütün hayatı deneyimleyerek ve bizzat yaşayarak öğrenmiş ve halen de öğrenmeye çalışan biri olarak naçizane bazı tavsiyelerim olacak…
Akademisyenliğiniz, dış politika konusundaki bilgi birikiminizi deneyimlerinizle taçlandırmanız avantajlarınız…
Ama…
Bu hemen bütün konularda deneyim sahibi olduğunuz anlamına gelmez…
Olsa da insan bazen en iyi bildiğini bile unutabilir…
O halde hatırlatmak da bizim işimiz…
Sayın Davutoğlu;
Her ne kadar muhalifleriniz sizin için “Emanetçi” deseler de aldırmayın…
Hatta…
Sadece muhalifleriniz değil, sizinle çalışacak olan kimileri de içlerinden aynı şeyi düşünebilirler…
Onlara da boş verin…
Ve sakın ola “Risk” almaktan korkmayın…
Unutmayın ki bir kaplumbağa sopa yiyeceği korkusuyla kafasını çıkarma riskini almazsa tek adım bile ilerleyemez…
Tagor “Denizin kenarında durup suya bakarak, denizi aşamazsınız” derken aslında işte bunu söylemek istemişti…
Öfkeliyken asla devlet işi konuşmayın…
Zira fırtınalı havada yelken açmak tehlikelidir…
Temiz ahlâk ve sağlam bir itibar vazgeçilmeziniz olsun…
İtibar insanın canı gibidir…
Bir kere çıktı mı geri dönmez…
Bakmayın siz o iade-i itibar gibi romantik lâflara…
Gerçek gerekçelerle yitirilmiş hiçbir itibar iade edilemez, iade alınamaz…
Asla ve asla...
İtibarsız kişilerle asla çalışmayın…
Kişisel ve ailevi sorunları olan bürokratları veya bakan adaylarını yanınıza bile yaklaştırmayın…
Huzursuzluk, mutsuzluk bulaşıcı hastalık gibidir…
Hemen size de sirayet eder…
Adil olunuz…
Adil olursanız ordularınızı kullanmanıza gerek kalmaz…
Adaletiniz yoksa eğer, siz kullanmasanız da başkalarının ordularını karşınızda bulursunuz…
Vicdanınız duygularınızın üzerinde olsun daima…
Tagor, “Çakıl taşlarını kemale erdiren çekiç darbeleri değil suyun okşayışıdır” demişti…
O yeteneğiniz var…
Selefiniz gibi olmaktan kaçının…
Çakıl taşlarını çekiç darbeleriyle değil, o yumuşak üslûbunuzla okşayarak kemale erdirin…
Hata yapmaktan korkmayın…
Unutmayın ki icraat ve kabahat ayrılmaz iki kardeştir…
İcraat varsa kabahat da olabilecektir zaman zaman…
Kabahatsiz olmak için icraatsız kalmayın…
Yani…
Yanlış olan hata yapmak değil; yapılan hatadan ders almamak, hatayı sahiplenmektir…
Unutmayınız ki başarı ya da başarısızlık sizin eserinizdir…
Ne başarınızı tesadüflere yükleyin, ne de başarısızlığınıza bahane olarak gösterin…
Suriye politikalarınız çok eleştirildi…
Oysa doğrularınız da vardı ama siz o doğrularınızı savunamadınız…
İnsanların, kötülük karşısında tarafsız kalmak hakkına sahip olmadığını kamuoyuna anlatamadınız…
Bundan sonra anlatın…
Cenap Şahabettin “Menfaat sandalyeye benzer. Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir” demişti…
Menfaatlerini başlarının üzerinde taşıyanlara yanınızda ve yakınınızda asla görev vermeyin…
İhale takipçilerini çevrenizden acilen uzaklaştırın…
Barış Süreci’ne sadece “Barış” olarak bakmayın…
Unutmayın ki asıl olan kalıcı barıştır…
Kalıcı barış ise ancak bütün ülkeye daha çok demokrasi getirilerek sağlanır…
Ancak hukukun üstünlüğü ilkesine samimi imanla tesis edebilir kalıcı barışı…
Aksi halde; muhatap almak zorunda kaldığınız taraf sürecin sadece “Silah bırakışması, terörün sonlandırılması” stratejisi olduğunu düşünür ki bu; başladığımız yere dönmekten başka hiçbir işe yaramaz…
Barış Sürecini başarıyla tamamlamak, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirmek için engin tarih bilginiz en büyük avantajlarınızdan biridir…
Zira geçmişi hatırlamayanlar, geçmişi tekrarlamaya mahkûmdur...
Sayın Başbakan;
İnsanlık için tutulan her niyet “Halistir, iyidir, iyilik için”dir…
Ak Parti’deki bu yeni görev değişiminin de Türkiye Cumhuriyetine “Yurttaşlık” bağıyla bağlı herkes için “İyi Niyetle” yapıldığına inanmak isteyenlerdenim…
Öyle olacağına inanıyor, öyle devam etmesini de temenni ediyorum…
Bu sebepledir ki:
Şu anda beni ilgilendiren düne kadar ne yaptığınız değil…
Yarından sonra ne yapacağınızdır...
Yani…
Şu andan itibaren size sorulacak doğru sorunun “Bu güne kadar ne yaptınız?” değil, “Bundan sonra ne yapacaksınız?” suali olduğuna inanıyorum…
Ve…
Bundan sonra bütün meslektaşlarıma; geçmişte yaptıklarınızı yargılamak, sorgulamak yerine, bundan sonra yapacaklarınızı takip etmelerini, olacaksa yanlışlarınıza dikkat çekmelerini, doğrularınızı ise alkışlamalarını tavsiye ediyorum…
Hâsılı…
Sizin ve arkadaşlarınızın başarısı milletimizin başarısı olacaktır…
Başarırsanız elbette alkışlayacağım…
Hata yaparsanız eleştirilerin hedefi olacağınız ise demokrasinin gereğidir…
Başarılar Sayın Davutoğlu…