MEDYA KÖŞESİ

Doğan Akın'dan 'Ezilme Mustafa diyesim var' salvosu

Karalioğlu eziliyor, Başbakan kahroluyor. "Ezilme Mustafa Karaalioğlu" diyesim var ama... Hayatta ne oluyorsa, başka türlü olamadığı içindir belki.

Doğan Akın'dan 'Ezilme Mustafa diyesim var' salvosu

Haber, yorum ve analiz elbette, ama gazetecinin topluma karşı da ahlaki bir tavır sergileme sorumluluğu var. Gazeteciliğin asli işlevinden uzaklaştıkça yerine getirilmesi imkânsızlaşan bir sorumluluktan söz ediyorum.

Böyle başlıyor T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın. Star gazetesindeki mevkidaşı Mustafa Karaalioğlu ile ilgili yazısını şöyle bitirdi: Karalioğlu eziliyor, Başbakan kahroluyor.  "Ezilme Mustafa Karaalioğlu" diyesim var ama... Hayatta ne oluyorsa, başka türlü olamadığı içindir belki.

İşte Akın'ın yazıısndan çarpıcı bölümler:

Gerçeği porsiyonlara ayıran, eğip büken, çarpıtan bir gazetecilik, icraatı yalan olsa da, kendisi bir gerçek. O kirli gerçeğin içindeki gazetecilerin yerlerde sürünen hâlleri, bakmanın giderek zorlaştığı, içler acısı bir macera olarak cereyan ediyor.

Türkiye'de haberciliğin, çarpık sermaye ve siyasal baskılar dışında, kendilerine sağlanan imkânlarla gerçeklere karşı kayıtsızlıkları satın alınmış bir "medya muktedirleri" sorunu da var. Ve yeni Türkiye'nin yeni medya muktedirleri, içinde bulundukları durumdan çıkamayacak tek şeyin, doğru gazeteciliğin de sözüm ona sahibi olmaya soyundular.

Star Medya Grubu'nu biliyorsunuz. Star gazetesi ile 24 TV, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a en yakın işadamlarından Ethem Sancak'a ait bu grubun bünyesinde bulunuyor.

Ethem Sancak'ı biliyorsunuz. İstihdam ettiği gazetecilerden daha açık sözlü bir tabiatı var. Tayyip Erdoğan için "En önemli idolüm. Adamın sevdalısıyım" sözleri ve "medyaya AKP misyonunu savunmak için girdiği" yolundaki açıklaması unutulmadı.

Erdoğan-Karaalioğlu konuşması

Star Medya Grubu'nun başkanı olan Mustafa Karaalioğlu'nu da biliyorsunuz. Erdoğan'ı konuk ettiği mülakatlarda "hoşgörü" rica ederken yüzünde unuttuğu gülücükleri, gazeteci olarak bir kere bile ağzına alamadığı "ayakkabı kutusu", "para sayma makinesi", "paraları sıfırlama" kelimelerini duydukça "darbe" nöbeti geçiren hâlleriyle biliyorsunuz. Elbette, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakan'ken açtığı telefonda "Bu kadın" diye işaret ettiği Hidayet Şefkatli Tuksal'ın neden hâlâ Star'da yazar olarak tutulduğu yolundaki sorularına muhatap olduğu sıradaki cevaplarıyla da biliyorsunuz. Hatırlayalım:

- Evet efendim
- Haklısınız efendim, doğru.
- Yanlış oldu o şey, haklısınız.
- Orada bir şey oldu efendim, ihmal oldu, haklısınız.
- Hayır bakılıyor da efendim, bazen şeyler oluyor...
- İlgileneceğiz efendim, gündemimizde.
- Yanlış oldu efendim bu konu, ilgileneceğiz onunla.
- Yani olacak şey değil. Olacak şey değil, haklısınız.
- İlgileneceğiz onunla efendim. Efendim gündemimde benim zaten, siz söylemeseniz de gündemimizde bizim efendim.
- Evet efendim.

Erdoğan'ın, "Haklısınız, evet efendim, şey oldu" sağanağına karşılık Karaalioğlu'nu nasıl payladığını da hatırlıyor musunuz:

"Ne ya, hem bana haklısın diyorsun, hem burada tutuyorsun.
Bu yazılar sizin kontrolünüzden geçmiyor mu ya, her yazıyı koymaya mecbur musunuz?
Siz bu gazeteye bakmıyorsunuz arkadaş ya, bu yazıları gözden geçirmiyorsunuz ya!
Ama yani sizin, af edersin yani burada işin editoryal yönüne bakan kim, kim bunları edit ediyor? Nasıl bakılıyor ya…"

'Hukuk dışı konuşmaları
yayımlamak ahlaksızlık'

Evet, bu telefon konuşması, yasadışı yapılmış bir kayıtla kamuoyuna yansıdı. Evet, "Hak sillesiyle uyarıyorum" başlıklı eleştirel yazısı Erdoğan'ı öfkelendiren İslamcı aydın Hidayet Şefkatli Tuksal, Star'daki yazılarına kendi arzusuyla son verdiğini açıkladı. Ancak, daha önce Habertürk'e çektiği "Alo Fatih" hatlarında muhalefetin bir cümlesinin ekrandan altyazı olarak geçmesine bile tahammül edemediği ortaya çıkan bir Başbakan'ın bir köşe yazısı için bir genel yayın yönetmenini nasıl azarlayabildiğini, gazeteciliğin artık hangi talimatlarla icra edildiğini gösteriyordu o kayıt.

Ve Karaalioğlu, bu konuşmanın yayımlanmasından sonra yaptığı , "Başbakan medyaya baskı yapıyor, imajı oluşturulmak isteniyor" diyebildi!

Nihayet Karaalioğlu, gazetecilik üzerine etraflı bir yazı yazdı. 29 Ekim 2014 Çarşamba günü "İktidar nefreti endeksi" başlığıyla yayımlanan bu yazıda, bakın neler söyledi:

Gazetecilik öyle bir meslek ki bütün ilkeler çiğnense bile yine de bu mesleği icra edenler yaptıklarına “gazetecilik” diyebilir, imtiyaz kullanmaya ve dokunulmazlıktan istifade etmeye devam edebilirler.
Bugün Türkiye’de birçok gazete, televizyon ve internet sitesi var ki hangi kritere vurulursa vurulsun yaptıkları işe gazetecilik denilemez. Ama bu sıfatı kullanıyorlar... Mesleki açıdan yüz kızartıcı örnekler sergileyenler bile kullanıyor.
Mesela... Bir milyona yakın insanın telefonlarının usulsüz veya usulüne uydurularak dinlendiği bir ülkede gazeteci, bu gerçeği görmezden gelerek haber ve yorum yapamaz. Bu olguya açık, kesin ve ısrarlı bir tepki göstermeden mesleğe devam edilemez. Tepki bir yana bu olguyu ıskalayan gazetecilerden bazıları bizzat telefon dinleme mağduruyken ses çıkarmadan meslek icrasına devam etmektedirler.
Çünkü, telefonu dinleyen yapı; yani paralel yapı o gazetecilerin ölesiye nefret ettikleri iktidara karşı savaş vermektedir. Nefret, demokrasiden, hukuktan ve meslek ahlakından daha baskındır. Kendi telefonları dinlenmiş olsa da, kendi özel hayatlarına girilmiş olsa da bunu görmezden gelebilecek kadar güçlüdür.
Böyle olduğu için hukuk dışı elde edilmiş telefon konuşmalarını satır satır yayınlayan ve hala gazetecilik sıfatını kullanmaya devam eden yazarlar bile olmuştur.
Buna gazetecilik denemez. Bu gazetecilik mesleğinin ahlaksızca suistimalidir.

Mesele nasıl dinlendiği değil, kimin dinlendiği

Diyebilirsiniz ki, yasadışı telefon dinlemeleri yayımlanamaz. Haklı da olabilirsiniz. Ancak bu tür dinlemelere dayanan konuşmalarda özel hayat alanını aşan ve  "kamu yararı" tarafı ağır basan içeriklerin yayınlanmasını habercilik adına savunanlara da hak verebilirsiniz.  Bu alanda doğru, gerçeğin ortasından düpedüz bir çizgi gibi geçmiyor.

Unutmayın ki, Tayyip Erdoğan, yatak odalarına kurulmuş kameralı tuzaklar için bile "Orası onların yatak odaları değil, özel hayat değil" diyebildi. Yine unutmayın ki, Karaalioğlu'nun yönettiği Star grubu dahil hükümetin sevk ve idaresi altındaki yayınlara, 17 Aralık yolsuzluk soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla dinlenmiş telefonlarda yapılan pazarlık konuşmaları tek satır bile giremedi.

Demek ki bu cephede mesele, söz konusu konuşmanın yasadışı yollarla yapılıp yapılmaması değil. Mesele, kimin telefonunun dinlendiği ve haber yapıldığı.

Bu durumu, Karaalioğlu'nun gazetesi Star'ın yayınlarından da biliyoruz. Zira Karaalioğlu'nun "ahlaksızlık" dediği yasadışı dinlenmiş telefon konuşmalarının yayınına, gazetesi Star'ın da bir itirazı yok.

(...)

Erdoğan: Mustafa eziliyor

Uzatmayalım, Ersun Yanal'ın "şoke eden ses kaydı" da var Karaalioğlu'nun Star'ında, yasadışı telefon konuşmalarına dayanan yorumlar da.
Gerçekleri, kimlik kontrolü yaparak ayıklayan bir gazetecilik bu.  En ziyade muhafazaya mazhar muktedirlerin korunduğu bir gazetecilik.
Evet, "hukuk dışı elde edilmiş telefon konuşmalarını satır satır yayınlayan ve hâlâ gazetecilik sıfatını kullanmaya devam eden yazarlardan" ve "mesleğin ahlaksızca suistimal edilmesinden" yakınan Karaalioğlu'nun durumu bu.

Tayyip Erdoğan'ın Akif Beki'yle konuşmasını hatırlıyor musunuz? Kanal 24'te Mustafa Karaalioğlu, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal ve Okay Gönensin'le birlikte yapılan program için Beki'ye ne dediğini:
"Niçin biz buralarda ağırlıklı olarak kendi sesimiz olmuyoruz hâlâ. Ben bunu size anlatamıyorum ya... Bu adamlardan bize bir şey olmaz ya... Mustafa şu anda onların yanında eziliyor. Bu üçü onu topa tutuyorlar. Ben burada kendi kendime kahroluyorum. Böyle şey mi olur?"

Karalioğlu eziliyor, Başbakan kahroluyor. 
"Ezilme Mustafa Karaalioğlu" diyesim var ama...
Hayatta ne oluyorsa, başka türlü olamadığı içindir belki.

ÇOK OKUNANLAR