ANALİZ

Demokratikleşme çabasına gölge düşürenler…

İleri demokrasiye geçmeye çabaladıkça; genlerimizdeki mehter marşı yürüyüş modeli bizi mutlaka bir adım da geri itiyor…

Demokratikleşme çabasına gölge düşürenler…

ADNAN BERK OKAN

 Bugün iki güzel sözle başlayacağım…

Birincisi Dante’nin “İlahi Komedya” isimli eserinin Cehennem (İnferno) bölümünden…

“Cehennemin en sıcak yeri, ahlaki kriz zamanlarında tarafsız kalanlar için ayrılmıştı.“

Dante’nin üstüne basarak “ahlâki kriz” demesi elbette boşuna değildi…

Ama…

Bunu günümüzde her türlü krize monte edebiliriz…

Diğeri ise Winston Churchill’den…

Şöyle diyordu ünlü Devlet Adamı:

“Bana ateş ve itfaiye arasında kimden taraf olduğum sorulsa, elbette itfaiyeden taraf olurum”…

Bu iki özlü sözü hatırlattıktan sonra…

 

Sadede geleyim…


Deneme

Dün Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını dinledim…

Sonra da düşündüm…

Nasıl olsa hemen açıklamalar sonrasında en az ikiye ayrılacaktık…

Başbakan’ın açıklamalarını “Doğru ve yararlı” bulanlar…

Her cümleye itiraz etmek için “ağızları açık, dilleri dışarıda, parmakları klavye üzerinde bekleyenler”…

Az önce okuduğunuz iki özlü sözü hatırlayıp; taraf olmaya; hem de Başbakan’dan yana olmaya karar verdim…

 Hem zaten, açıklamanın içinde itiraz edilebileceğim tek önerme yoktu…

İtiraz imkânım olsaydı o anda; önerilmeyen ama mutlaka önerilmesi gerekenleri sıralardım…

Yani…

Öyle bir itiraz imkânım olmadığına göre; açıklananlar eksik gedik de olsa cesaretli önermeler…

Yasal düzenlemeler yapılır da uygulamasına geçilirse alkışlarım…

Milletçe huzur bulur, mutlu oluruz…

 

Ama…

İşim gereği işin siyasi boyutunu değil; medya cephesini eleştireceğim…

Daha da çok, “Ana Akım haber Kanalları”nı…

Yok yok…

Erdoğan’ı dinledikten hemen sonra (ilerleyen saatlerde hemen hepsi muhaliflere de yer verdi) ekrana çıkarılan meslektaşlarımızı suçlamayacağım…

Belki de içlerinde kimileri “yahu biz zaten aynı şeyleri düşünüyoruz; hiç olmazsa bir de itirazı olan arkadaşımızı davet etseydiniz” demiş olabilir…

Ama demeseler de kusur sayılmaz…

Konuk davet etme tercihi ev sahibinindir…

Ve…

Benim asıl yüreğimi yakan da ev sahiplerinin rezillikleridir…

Neden mi?..

Çünkü…

Bendeniz 28 Şubat Sürecinin gerçek mağdurlarındanım…

En çok da 28 Şubat Sürecinin “Ana Akım Haber Kanalları”na yönelik eleştirilerimle tebarüz etmiştim kamuoyunda…

 

Çünkü…


O günlerin “Ana Akım Haber Kanalları” da bugün olduğu gibi aynı düşünce hızarında yontulmuş gazeteci/yazarları ekrana çıkarır; hükümeti övdürüp muhalefeti suçlatırlardı…

Bugün de değişen bir şey yok…

Bugün de sadece “övgücüler” konuk ediliyor, “yergiciler” dışlanıyor…

Demek istemem o ki:

Erdoğan’ın mükemmel önermelerinin meşruiyeti gölgelendi…

Ağırlığı bir kuş tüyüne dönüştürüldü…

Keşke her bir kanal birer çift de “eleştirel dudak” yerleştirseydi “Övgücü Başı” arkadaşların yanına…

Keşke içlerinde birkaçı, “bir dakika arkadaş!.. Benim falanca önermeye itirazım var, gerekçem de şu” diyebilseydi…

Demeyince, diyebilecek olan da ekrana çıkarılmayınca önermelerin saygınlığı yara aldı…

 

Yok, hayır…

Başbakan açısından değil bu yaralama ve yaralanma…

Çünkü ekran konuklarının seçimine Başbakan’ın müdahale etmiş olabileceğini asla aklım almaz…

Olamaz…

Olmamıştır da…

Bir yanda “Demokratikleşme Paketi” gibi bir “özgürleştirme”  çalışmaları açıklanacak…

Ama diğer yanda; demokrasinin en değerli ve en özgür olması gereken kurumu medya “baskı” altına alınacak…

Olacak şey mi yani?..

 

Ama…

Medya dünyası “Münafık” kaynıyor…

Biliyorum ve hatta eminim ki bugün işte o münafıklar, dikkat çektiğim bu hususu bol bol sömüreceklerdir…

İçlerinde, baskının Başbakan tarafından yapıldığını iddia edecek avanaklar bile çıkacaktır…

Ama eminim bütün öfkeli karakterine rağmen Başbakan öyle işlerle ilgilenemeyecek kadar vakit fukarasıdır…

Ama…

Yine biliyorum ki 28 Şubat Süreci’ndeki meslektaşlarımız nasıl ki durumdan vazife çıkardıysalar; bugünküler de aynı şeyi yapıyorlar…

Durumdan vazife çıkarıyorlar yani…

Ve…

Baskıyı, sansürü, yasaklamayı bizzat yapıyorlar…

Sorsanız, içlerinde “Başbakan’ın muhtemel öfkesinden korkuyoruz” diyecek kadar yüzlerinin kızarma özelliği olmayanlar da çıkacaktır mutlaka…

 

Ey güzel insanlar!..

Hâsılı…

İleri demokrasiye geçmeye çabaladıkça; genlerimizdeki mehter marşı yürüyüş modeli bizi mutlaka bir adım da geri itiyor…

Demokratikleşirken; en özgür olması gereken medya “kısıtlı” bir kurum haline getiriliyor…

Daha doğrusu, kendi kendini kısıtlıyor…

Ne fena!..

Ne acı!..

Ne rezillll!...

 

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR