Değişen(!) Medyamız işte bu!..
Köşe yazarlarımızın ve TV ekranlarında salya – sümük kavga eden ulaşılmaz yorumcularımızın anayasa değişiklikleriyle ilgili
ADNAN BERK OKAN
Şu bizim “Gazeteci Milleti”...
Önüne geleni eleştirir ama kendisine sıra geldi mi öldür Allah tek kelime etmez…
Meselâ “Değişim” sihirli sözcüğünü en çok gazeteci milleti kullanır ama kendisi hiç değişmez!..
Değişemez çünkü değişim radikaldir…
Bizde Radikal bir gazete ismidir ve statükonun kralını yapar!..
Oysa ancak düşünce sistematiği ve yaşam tarzı ile birlikte bütün maddi ve manevi değerlere bakış açısı değişirse orada bir “değişim”den söz edilebilir…
Türkiye’de bunlar değişmiyor ki...
Ne Türk politikacısı değişiyor; ne gazetecisi, ne işadamı ne hukukçusu, ne sanatçı, ne de bilmem nesi!..
Ama bir türlü, değişmediğimizi kabul edemiyoruz...
Değişmediğimizi kabul edemediğimiz için:
Değişmişiz gibi politikalar üretmeye…
Değişmişiz gibi makaleler yazmaya…
Değişmişiz gibi TV dizileri ve programları yapmaya…
Değişmişiz gibi yasalar çıkarmaya başlayınca çuvallıyoruz…
Ya da askerlerimizin başına çuval geçirilmesine hamaset yaparak karşı çıkıyoruz...
Asıl doğrunun ne olduğunu veya ne olması gerektiğini tartışmıyoruz bile…
***
En Müslüman geçinenler ile en Milliyetçi olduklarını iddia edenler Yahudi Düşmanı…
Oysa dünyanın en zengin Müslümanlarıyla en zengin ulusalcılarının paraları Yahudi finans kurumlarında yatıyor…
Böylesine salaklığın nasıl olabileceğini düşünüyorum da bir türlü çözemiyorum…
***
Hatırlıyor musunuz bilmem…
Ak Parti milletvekillerinden biri değiştiklerini kanıtlamak için “Bayraktaki ayın bakış yönünü sağdan sola çevirelim” diye bir kanun teklifi bile hazırlamıştı da bereket Başbakan Erdoğan yetişip bu siyasi cinayeti önlemişti...
Bu değişiklik(!) teklifini yapan milletvekili, Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez maddelerinden birinin; bayrağımızın rengi ve şekli olduğunu bilmeyecek kadar cahildi..
***
Geçmişten bir başka absürt anı daha:
Patrik Bartholomeos, Bergama’da Aziz Yuhanna anısına bir ayin düzenlemek istemişti...
Patrik’in bu talebine normalde, en dincilerin karşı çıkması gerekmez miydi?..
Gerekirdi ama…
Bu talebe o zaman en çok; CHP ve MHP karşı çıkmıştı…
Ak Partililer ise “Ne var bunda yaa?” diye sorup, koyulan tepkilere şaşırmışlardı...
***
Siyasetin böylesine salakça yapıldığı bir ülkede hangi gelişim ve değişim?..
Diyelim ki bunları yapanlar tipik kasaba politikacılarıydı...
Ya iş adamlarımız?.
En azından “çok eğitimli” olduklarını düşündüğümüz büyük sermaye?..
Onlar değişimden ne anlıyorlardı?..
Teknolojide yenilik…
Yıllık bütçeden AR-GE için % 10’luk pay ayırma falan mı?..
Yooo…
Onların değişimden anladıkları ise, eşlerinin başlarını türbanla kapamak ve onları bakanların karılarıyla “Umre”ye göndermekti...
Neden yapıyorlardı öyle?..
“Değiştiklerini kanıtlamak” için elbette…
***
Sporumuz çok mu farklıydı?..
Örneğin, bir endüstri haline gelmiş ve yüz milyonlarca bütçelere sahip futbol takımlarımızın karşılıklı yaptıkları maçlarda yaşanan barbarlıklara ne demeli?..
Normalde bir spor dalı olan futbol eğlence için yapılmaz mı?.
Yapılır…
Ama bu sorunun cevabı biz Türkler için “Hayır”dır!..
Türkler için futbol eğlence değil, kanlı geçmesi gereken bir küçük muharebedir…
Futbol statlarını dolduran o serseri güruha (maçlara eğlenmek için giden çağdaş, hoşgörülü seyircileri tenzih ederim) deseniz ki:
“Haydi gel... Bir komşu ülke sınırlarımıza saldırdı savaşa gidiyoruz...”
Ödleri boklarına karışır hırboların...
Kaçmak için bin bir bahane üretirler...
Aynı salaklar, kendi kan kardeşi ve vatandaşına pala veya döner bıçağı ile saldırıp öldürmekten, kulağını kesmekten korkmaz veya üzüntü duymaz…
***
Köşe yazarlarımızın ve TV ekranlarında salya – sümük kavga eden ulaşılmaz yorumcularımızın anayasa değişiklikleriyle ilgili yorumlarını okuyunca (dinleyince) ben de geçtim klavyenin başına işte bunları yazdım…
Ne yapayım?..
Aklıma başka bir şey gelmedi…